Ankara'da süren Demokrasi Partisi (DEP) davasında DEP milletvekilleri Leyla Zana, Orhan Doğan, Selim Sadak ve Hatip Dicle'nin tahliye taleplerinin reddedilmesi üzerine, Bianet'in görüşlerine başvurduğu Yurttagül, ayrıca, "önümüzdeki günlerde Zana yargılamasıyla bağlantılı olarak devlet güvenlik mahkemelerinin Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin odağına yerleşeceğini söylemek kahinlik olmayacaktır, " yorumunu yaptı.
Yurttagül'e göre, Leyla Zana ve arkadaşlarının tahliye taleplerinin reddi iki noktayı ortaya çıkardı.
* Bu karar Türkiye'de ciddi olarak hukuk devleti reformunun gerekliliğini bir kez daha ortaya çıkardı. Devlet Güvenlik mahkemeleri hukuk devletinin işlemediği kurumlar olduklarını bir kez daha gösterdiler...
Türkiye'nin Avrupa Birliği yolundaki süreçte Kopenhag kriterlerini yerine getirmesi için hukuk kurallarının işlemesi gerektiğini herkes biliyor... Bunu, yargıçların bilmediğini düşünmek saflık olur herhalde.
* Bu yargılama 5 Kasımda açıklanacak İlerleme raporuna nasıl yansıyacak? Avrupalı ve uluslararası gözlemciler "Zana davası"nı izliyor, Mahkemenin Türkiye'de de geçerli hukuk kurallarının bile işletmemesinin İlerleme raporuna nasıl yansıyacağını bile bile direnmesi, anti-hukuk kurallarını işletmekte direnmesi Türkiye'de AB yoluna engel koymakta direnen bir bürokrasi grubunun olduğunu gösteriyor.
Serbest bırakılmalıydılar
Yurttagül, bu yargılamada iki kuralın işlemediğine dikkat çekiyor: "Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak 9 yıldır hapis yatıyorlar. Yargılama yeniden başladığında, masumiyet ilkesinin işletilmesi ve serbest bırakılmaları gerekiyordu. Ayrıca, bu insanlar 2004'te zaten insanların cezalarını yatmış olacakları düşünüldüğünde, mahkemenin bunu göz önünde bulundurarak tahliye kararı vermesi gerekiyordu. Kaçma sorunları yok, zamanında da kaçmadılar onlar." (NM)