Kıbrıs Rum yönetiminin AB'ye tam üyelik için başvurusunun meşru olmadığını vurgulayan açıklamada şu görüşler yer aldı:
"AB'ye başvuru uluslar arası anlaşmalara aykırı"
* Türkiye, Rum Yönetiminin tek taraflı ve meşru olmayan AB tam üyelik sürecinin Kıbrıs'la ilgili 1959-60 anlaşmalarına aykırı olduğunu, her aşamada AB organlarının, AB üyesi ülkelerin ve BM'nin dikkatine getirmiştir.
* 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları, Kıbrıs'ın Türkiye ve Yunanistan'ın birlikte üye olmadıkları uluslararası kuruluşlara ve ittifaklara katılamayacağını hükme bağlamıştır.
* 1960 Garanti Antlaşması, Kıbrıs'ın herhangi bir devletle tamamen veya kısmen siyasi ve ekonomik birliğe giremeyeceği hükmünü içermektedir.
* Türkiye, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Kofi Annan'ın iyi niyet misyonu çerçevesinde, Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulunması yönündeki çabaları daima desteklemiştir. Bu durum KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın inisiyatifiyle başlatılan doğrudan görüşme süreci açısından da aynen geçerlidir.
"Kıbrıs'ta kalıcı barış engelleniyor"
* BM Genel Sekreterliği, doğrudan görüşme sürecinin hedefinin, siyasi eşitliğe ve eşit statüye dayanan, bir tarafın diğer taraf üzerinde egemenlik icra edemeyeceği yeni bir ortaklık olduğunu ve müzakereler sonunda varılacak uzlaşmanın referandum yoluyla her iki tarafın onayına sunulmasını ve kapsamlı uzlaşının uluslararası bir anlaşmaya dayanmasını öngörmüştür.
* Avrupa Birliği'nin 1990 yılından itibaren tek taraflı Rum müracaatını sürekli ileriye götürmesi Kıbrıs'ta kalıcı bir uzlaşıya varılmasını önleyen temel etken olmuştur.
* AB Komisyon belgeleri, 1999 AB Helsinki Zirvesinde GKRY ile ilgili üyelik kararı alınırken "tüm ilgili faktörlerin" göz önünde tutulacağı şeklindeki yaklaşımla da çelişkiye düşmektedir.
* 1959-60 Anlaşmalarıyla iki taraf arasında ve ayrıca Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'de Türkiye ile Yunanistan arasında kurulan siyasal ve stratejik denge tahrip olacaktır.
* Rum Yönetiminin, öteden beri izleyegeldiği Yunanistan'la birleşme emeli, dolaylı bir şekilde, içinde Türkiye ve KKTC'nin bulunmadığı AB vasıtasıyla gerçekleşmiş olacaktır.
* Avrupa Birliği uluslararası anlaşmaları hiçe sayarak Kıbrıs Adası'nın geleceği ile ilgili tek taraflı kararlar almak hakkına sahip değildir. Türkiye yukarıda belirtilen hukuki ve siyasi nedenlerle Avrupa Birliği Konseyi'nin bu belgelere dayanarak tarihi bir hataya düşmemesini ve Ada'daki çözüm sürecine katkıda bulunacak yapıcı bir yaklaşım benimsemesini beklemektedir.(NK)