Nitekim, piyasanın beklentisini (yüzde 1 civarı) oldukça aşarak, gecelik borçlanma faizini yüzde 13.25'ten yüzde 15'e, borç verme faizini ise yüzde 16.25'ten yüzde 18'e çeken Para Kurulu yaptığı açıklamada "nisan ve mayıs aylarındaki enflasyon gerçekleşmelerinin ardından yıllık enflasyonun, hedefle uyumlu patikanın belirgin olarak üzerine çıktığını" belirtmiş.
Bankacılığa can simidi
IMF destekli programın iflasına faiz şokuyla reaksiyon veren Merkez Bankası'nın bu kararı aslında, toplumun sırtına ağır bir fatura yıkımının kararı. Ekonomi şimdi yüksek faiz şokunun altında yeniden biçimlenecek. Hangi kesime ne tür etkiler yapacağına gelince:
Birincisi, bankacıları oldukça sevindiren bu şok faiz artışı, bankacılık kesimini uçurumun kenarından aldı.Enflasyon rüzgarına ve ani kur artışlarına kapılan bankacılık kesimi, portföyündeki hazine kağıtları ve düşük enflasyona bel bağlayarak saçtığı tüketici kredileri, kredi kartları, sendikasyon ve sekürizasyon kredileriyle ciddi bir risk altına girmişti. Yüksek faiz, bankacılığı bu yüksek gerilimden kurtaracak gibi.
Sıcak paraya sinyal, bütçeye yük
Yüksek faizle hükümet (ve IMF), enflasyonun iticiliği, ABD'deki faizlerin çekiciliğiyle kanatlanan, Türkiye'deki reel faize ve risk primine dudak büken sıcak paraya tekrar yüksek reel faizle çekicilik sunmakta ve "yüksek faiz-düşük kur" deklemini kurarak kopmuş filmi, yeniden yapıştırarak teslimiyet oyununu sürdürmeye çalışıyor.
Ancak, gevşeyen vidaları yeniden sıkmak için ağzı hovardaca açılan faiz kesesinin, kimin kesesi olduğunu da hatırlatmak gerekir.
Bütün bu yangını söndürmek için kullanılacak yüksek faizin suyu, bütçedeki faiz kaleminden gelecek. Bu da, payını yüzde 30'lara indirdik diye caka sattıkları faiz harcamalarının payının yeniden yüzde 40-50'lere çıkması demek.
Eğitim,sağlık,adalet,kültür harcamaları daraltılacak
Faizin payının artması, halkın eğitim,sağlık,adalet,kültür harcamalarının daraltılması, tarıma, yoksula desteğe bile göz konulması, kamu çalışanlarının maaşlarının azaltılması gibi "mali disiplinler" ile gerçekleştirilecek. Bu da toplumu yoksullaştırmanın bütçe dolayımında gerçekleşen kısmı.
Özetle hesap şudur: Hazineye, dolayısıyla topluma getireceği yüke karşılık, faiz yükseltilir, YTL'den dövize geçişin önü cazip faizle kesilir, yüksek faiz sıcak parayı yeniden çeker, bollaşan döviz ile kurlar tekrar düşer ve düşük kur yeniden enflasyonu terbiye eder.
Ancak bu senaryonun hayata geçmesi, bu kopmuş sefiller filminin makarasının yeniden dönmesi için, yaz ortasında bir kara kış yaşanacak.
İşsizlik ciddi bir sıçrama yapacak
Yüksek faiz şoku, bir anda fiyatlara yansıyacak ve önce enflasyon yükseklecek. Gelir artışları, enflasyonun çok altında kalan ücretli, memur, emekli gibi kesimler ciddi bir reel gelir kaybına uğrayacaklar, hızlı bir yoksullaşma dalgası daha yaşanacak.
İç talepte önemli bir daralma görülecek. İşten çıkarmalar artacak, tüketici kredisi, taksitli alışverişe girmiş yoğun bir nüfus ödeme krizine girecek, bu da zincirleme olarak bütün piyasaları alabora edecek.
Daralan iç talep birçok küçük üreticiyi, tüccarı kepenk kapama zorunda bırakacak, piyasaya müthiş bir durgunluk gelecek. Yatırım niyetleri ertelenecek, başlamış yatırımlar duracak, işsizlik ciddi bir sıçrama yapacak.
Sürpriz sonuçlar değil
Konut sektöründe girdi maliyetleri yükselecek ve müteahhitler sözlerini tutamayacak, sektörde ciddi bir kaos yaşanacak.
Bu yaşanacaklar, hiç de tahmin edilmemiş, öngörülmemiş, sürpriz sonuçlar değil. IMF kılavuzlu uçanların burnu hiç bu pislikten kurtulmamakta, ama yaşananlardan da kimsenin ders çıkarmadığı görünüyor. Belki bu da bir "hayat tarzı" haline geliyor, kimbilir? (MS/KÖ)