YEK'de temsil oranlarının üniversitelerin demokratikleşmesinin önünde engel olduğunu vurgulayan açıklamada, YEK tasarısının anti-demokratik niteliğinin yeterince tanımlanmaması eleştirildi.
Ömür, açıklamasında şu görüşleri savundu:
MEB üniversiteleri kendine mi bağlıyor?
* YEK'in oluşturulması aşamasındaki temsil oranları üniversitelerimizin, siyasilerin ve sermayenin (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Türkiye İşverenler Sendikası (TİSK) etki alanına girmesine, üniversite özerkliğinin ortadan kalkmasına yol açacaktır. Bu işbirliği bilimsel ölçütler çerçevesinde danışmanlık düzeyinde gerçekleşmelidir.
* Milli Eğitim Bakanı'nın gerekli gördüğü hallerde Yükseköğretim Eşgüdüm Kurulu'nu toplantıya çağırması ve toplantıya başkanlık etmesi, üniversitelere doğrudan müdahale anlamını taşımaktadır.
* Mesleki Yüksek Eğitim Kurulu ve temsil oranları, meslek yüksek okullarının Milli Eğitim Bakanlığı'na bağımlı, siyaset ve sermaye güdümlü kurumlar haline gelmesine yol açacaktır.
* Üniversite rektörlerinin her dönemde farklı bir fakülteden seçilmesi, rektörlük seçimlerinde yardımcı doçentlerin oy kullanma haklarının ellerinden alınması ya da sınırlandırılması yönündeki girişimler anti-demokratiktir. Daha demokratik bir üniversite yasası çıkarılacağı söylemiyle de bağdaşmamaktadır.
* Doktorasını tamamlayan araştırma görevlilerinin yardımcı doçentlik sınavına başvurabilmeleri için öngörülen 2 yıl şartının kaldırılması, akademik basamakların yeterince tanımlanmadığını göstermektedir.
* Kamu üniversitelerine sağlanması gereken bütçe olanakları, kaynakların kullanımı ve denetimi konularında herhangi bir yenilik bulunmamaktadır.(NK/BB)