Varolduğunu düşünüyoruz. Bugün, YÖK'ün 25 yıllık tarihinin bilançosunu tutarken, her şeyden önce üniversitelerimizin nasıl kurumlar haline geldiğine bir bakmak gerek. Aynı şekilde, 25 yıl önceki Türkiye'nin bugün nasıl bir değişimden geçtiğini de iyi incelemek gerek.
YÖK, geçen 25 yıllık akademik takvimin her gününe, saatine işlemiş bir kurumdur. YÖK'ün bana göre yegane bir misyonu vardı: Üniversitelerin kamusal karakterini ortadan kaldırmak. Ortaya çıkacak tablonun boyutları konusunda bu misyonun altına giren kişilerin tutarlı bir öngörüsü olduğunu söylemek zaten gereksiz.
Ortaya iki yönlü bir üniversite tablosu çıktı. Birincisi, akademik önceliklerini, toplumsal işlevini yitirmiş bir üniversite.
İkincisi, Türkiye'nin neoliberal politikalar etrafında devam eden serüvenine ideolojik olarak yanaştırılmış bir üniversite.
Bu söylediklerimiz belki birçokları tarafından çokça paylaşılan konular olabilir.
Bir de şu noktayı irdelememiz gerekiyor: YÖK'e dair söylenecek başka ne var?
YÖK muhalefetinin tarafları
Bugün Türkiye'de YÖK'e karşı oluşmuş muhalefetin, iyi irdelenmesi gerekiyor. Türkiye'de meslek odalarının, TÜSİAD'ın, hatta iktidardaki partinin YÖK'ü eleştirdiği bir noktada, YÖK muhalefetinin taraflarını iyi ayrıştırmakta fayda var.
Liberal ve islamcı düşüncenin YÖK'le kavgasının, solun YÖK'le olan kavgasıyla uzaktan yakından bir ilgisi bulunmuyor. Bu ayrıştırmanın iyi yapılması önemli.
Zira, her şeyden önce, üniversitelerin islamcılaşması YÖK'ün eseridir. Bu eserle verdikleri kavganın, ilkesel bir kavga olduğu iddia edilemez. YÖK, kuruluşu itibariyle, aydınlanma karşıtıdır, gericidir. Bugün, islamcı yükselişe karşı gard almak zorunda kalışı üniversitelerde yarattığı bilimsel ve düşünsel fakirleşmenin bir sonucudur. 1402'yle yüzlerce ilerici insanın üniversiteden uzaklaştırılması, üniversitelerin karanlığa gömülmesinin başlıca nedenlerinden.
Bugün YÖK'e karşı verilecek mücadele, birkaç örnekle çok iyi özetlenebilir. ,
Yakın dönemde üniversiteden uzaklaştırma cezası alan Prof Dr İzge Günal, emekçilerin haklarını savunduğu için bu cezayla karşılaşmıştı.
Benzer bir biçimde, yemekhanelerinin özelleştirilmesine karşı eylem yapan İstanbul Üniversitesi öğrencileri de akıl dışı soruşturmalara tabi tutulmuş, okullarından atılmışlardı.
Demek ki, YÖK'ün kavgasını sürdürdüğü şey, üniversitelerde devam etmesi gerektiğini düşündüğümüz toplumcu, kamucu düşüncedir. (ÖG/TK)
* Özgür Genç, Üniversite Konseyleri Derneği Genel Sekreteri