Davada, bir polise verilen beraat kararını da onaylayan Yargıtay, başsavcılığın ve Yeter ailesinin "cezaların artırılması, beraat ettirilen sanığa da ceza verilmesi ve 'faili meçhul' indirimi öngören maddenin işletilmemesi" taleplerini de geri çevirdi.
Yargıtay kararına göre, Yeter'i işkenceyle öldürmekten suçlu bulunan polisin İnfaz Yasası uyarınca 1 yıl 8 ay hapis yatması yeterli olacak.
İşkencecilere teşhis
Limter-İş Sendikası eğitim uzmanı 37 yaşındaki Süleyman Yeter, ilk olarak 1997'de örgüt üyeliği suçlamasıyla gözaltına alınmış ve işkenceye maruz kalmıştı.
Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde görevli başkomiser ve komiserlerin de aralarında bulunduğu dokuz polis hakkında, Süleyman Yeter de dahil 15 kişiye "işkence yapmak" suçundan İstanbul 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı.
Yeter ve arkadaşları kendilerine işkence yaptığını belirttikleri polisleri mahkemede teşhis etmişti.
İkinci gözaltında ölüm
Yeter, ikinci kez 5 Mart 1999'da gözaltına alınmıştı. İstanbul Terörle Mücadele Şubesi Müdürlüğü'nde sorgulanan Yeter, 48 saat sonra fenalaşmış, hastanede ölmüştü.
Yeter'in ölüm nedeninin işkence olduğu Adli Tıp raporuyla belirlenince İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde polis Mehmet Yutar, Erol Erşan ve halen kırmızı bültenle aranan polis Ahmet Okuducu hakkında dava açılmıştı.
Avukatların yargılama boyunca, soruşturmanın yüzeysel olduğu, dönemin Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, Terörle Mücadele Şube Müdürü ve Emniyet Müdür Yardımcısı hakkında da soruşturma açılması talepleri ise dikkate alınmamıştı.
Okuducu yakalanamadı
Sanıklardan Ahmet Okuducu'nun hiç yakalanmadığı dava, 1 Nisan 2003'te karara bağlanmıştı. Mahkeme, polisler Mehmet Yutar ve aranan Ahmet Okuducu'yu, Yeter'e işkence yaparak ölüme neden olmaktan suçlu bulmuştu.
Mahkeme, sanık Yutar'ı önce "kastı aşarak kasten adam öldürmek"ten 10 yıl ağır hapse mahkûm etmişti.
Ancak mahkeme, bu cezayı "failin birden fazla olması ve asli failin belirlenememesi" nedeniyle TCK 463. madde uyarınca 5 yıla indirmişti. Mahkeme, daha sonra da sanık Yutar'ın cezasında bu kez "iyi halli" olduğu gerekçesiyle ikinci indirimi yapmış, sonuç olarak Yutar'ın cezası 4 yıl 2 ay ağır hapis olarak belirlenmişti.
Yutar ayrıca, üç yıl kamu hizmetlerinden de yasaklamıştı. Mahkeme, sanıklardan Erol Erşan hakkında kanıt yetersizliğinden beraat kararı verirken, yakalanamayan firari sanık Ahmet Okuducu hakkındaki dosyayı ise ayırmıştı.
"Ödül gibi ceza"
4 yıl 2 aylık ceza, Yeter'in eşi Ayşe Yeter ve avukatlarınca "ödül gibi ceza" diye eleştirilmişti. Ayşe Yeter, bu cezanın işkenceyi önleyemeyeceğine işaret etmişti.
Mahkeme kararı, müdahiller ve İstanbul Başsavcılığı'nca temyiz edilmiş, Yargıtay Başsavcılığı da karara bozma istemişti. Ancak, itirazlar sonuç vermedi ve Yargıtay 1. Ceza Dairesi, mahkemenin kararını oybirliğiyle onadı.
Dairenin kararında, Yeter'in sorgulanması sırasında, boynuna yapılan etkili eylem sonucu öldüğü, ancak bunu sanıklardan Mehmet Yutar veya Ahmet Okuducu'nun hangisi tarafından yapıldığının belirlenemediği kaydedildi.
Bu nedenle sanık Yutar hakkında faili meçhul indirimi yapılmaması yönündeki itirazlara katılmayan daire, sanık Erol Erşan'a beraat kararında bir isabetsizlik olmadığı sonucuna vardı.
Yeter ailesinin soruşturmanın genişletilmesi ve diğer sorumluların da davaya dahil edilmesi ve iyi hal indiriminden vazgeçilmesi yönündeki istemlerini de reddeden Yargıtay, davaya son noktayı koydu.
Müdahiller ve sanıklar, onama kararına karşı karar düzeltme isteminde bulunabileceği gibi, Yargıtay Başsavcılığı da itiraz edebilecek.
Kaçak polise de aynı ceza
Karar yine değişmezse, Yeter'in ölümünden sorumlu polis Yutar, İnfaz Yasası uyarınca ancak 20 ay hapis yatacak. Dosyası ayrılan sanık Okuducu da yakalandığında diğer polis gibi 4 yıl 2 aydan daha fazla hapse mahkûm edilmeyecek.
Yargıca tehdit
Yeter davası, zamanaşımı, sanıkların yakalanmaması ve yargıçlara tehditle de ilgi çekmişti.
Yeter'in ilk gözaltına alınmasındaki işkence iddiaları üzerine 15 polis hakkında dava açılmıştı.
Beş yıl süren davada dokuz polisten beşi beraat ederken, dört polise 11 ay 20'şer gün hapis cezası verilmiş ve bu ceza da "sanıkların bir daha suç işlemeyecekleri" kanaatiyle ertelenmişti.
Ancak, Yargıtay cezaları az bulmuş, sanıkların ayrı ayrı cezalandırılmasını isterken dört sanıkla ilgili davanın ise zamanaşımı nedeniyle düşürülmesini istemişti.
Dava yeniden görüldü. Müdahil avukatlar, davanın zamanaşımına uğramasından mahkemeyi sorumlu tutarken, 7. Ağır Ceza Başkanı Niyazi Aydın, dava nedeniyle tehdit mektupları aldıklarını açıklamıştı.(EÜ)