Yeşil Sol Parti Merkez Yürütme Kurulu 6-7 Eylül 1955 Pogromu'nun 66. yıl dönümüne ilişkin bir açıklama yaptı.
6-7 Eylül Pogromu'yla yüzleşmenin toplumsal barış ve iyileşmenin ilk adımı olacağı ifade edilen yazılı açıklamada özetle şöyle denildi:
"Bugün, 6-7 Eylül 1955 Pogromunun yıldönümü. Öncelikle 6-7 Eylül Pogromunda katledilen Rum ve Ermeniler başta olmak üzere Hristiyan ve Musevi yurttaşları saygı ve hüzünle anıyor, pogromu planlayanları ve gerçekleştirenleri lanetlediğimizi ifade etmek istiyoruz.
"Kadim kültürler silinmeye çalışıldı"
"Ulus devlet olma politikaları sonucunda sayısız insan bin yıllık topraklarından sürüldü, sistematik işkence ve katliamlara maruz kaldı. Trakya ve Anadolu'nun eşsiz renkleri bir bir soldu. Kadim kültürler yarattıkları eserlerle birlikte sonsuza kadar silinmeye çalışıldı. Nice kentler, kasabalar, köyler geçmişlerinden koparılıp çorak alanlara dönüştü.
"Nefret ve ayrımcılıktan uzak bir geleceğin inşası ve toplumsal barışın sağlanması için bu utançla yüzleşilmelidir. Yüzleşme aynı zamanda toplumsal iyileşmenin de ilk adımıdır. Yüzleşmenin gerçekleşmemesi, cezasızlığın sürmesi benzer katliamların ve acı olayların yaşanmasına zemin hazırlamıştır, hazırlamaya da devam etmektedir.
"1955 yılında Kıbrıs’ta Rum ve Türkler arasındaki gerginlik kışkırtılırken içerde iktidar halka verdiği sözleri tutamıyor, ekonomik durum da git gide bozuluyordu. Bu aşamada Menderes ve Demokrat Parti hükümeti kanlı planlarını devreye soktu: Selanik’te Mustafa Kemal'in evinin bombalanması provokasyonu ile İstanbul dışından getirilen insan yığınları ve kent halkı kışkırtılarak Rum, Ermeni, Yahudi kökenli vatandaşların iş yerlerine ve evlerine saldırılar düzenlenecekti. Böylelikle bir yandan ekonomik beceriksizliklerini vatanperver ajitasyonlarla bir nebze olsun kapatabilecekler, diğer yandan sermaye el değiştirerek yandaşlara pay edilecekti.
"Uydurma davalardan hiçbir sonuç alınamadı"
"Bu kanlı saldırı 6-7 Eylül 1955 tarihinde planlandığı şekilde gerçekleştirildi. Selanik'teki bombalama akabinde halkı misillemeye kışkırtan söylemlerle dolu akşam gazeteleri tam üç yüz bin sattı. Yağmada kullanılacak kazma, kürek, sopa vb yüklenmiş kamyonlar kentin stratejik noktalarına yerleştirildi. Ardından İzmit, Adapazarı, Trabzon, Sivas, Kastamonu ve pek çok ilden özel olarak getirilen insan yığınları kadim İstanbul'un sokaklarına salındı. İki gün boyunca Rum, Ermeni, Hristiyan ve Musevi yurttaşların önceden işaretlenen dükkanları, evleri ve dini kurumlar yağmalandı. 4.214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okulun aralarında bulunduğu toplam 5.317 mekan yakıldı, yıkıldı. Resmi rakamlara göre 16 insan öldürüldü, üç yüz insan yaralandı. Yüzlerce kadına tecavüz edildi. Nefretten mezarlıklar bile nasibini aldı. İki gün boyunca güvenlik görevlileri talanı önlemeye dair somut bir şey yapmadılar. Bu korkunç kabusun travmasıyla artık kentte yaşamayacaklarını anlayan Rum, Ermeni, Musevi, Levanten kökenli on binlerce masum insan ülkeyi terk etti.
"Açılan uydurma davalardan hiçbir sonuç alınmadı. Mağdurlara ödenen tazminatlar ise olması gereken miktarların onda birinde kaldı. Bu kanlı olayların planlayıcıları olan dönemin DP kurmayları ve Özel Harp Dairesi'nde görev yapan Sabri Yirmibeşoğlu hiçbir ceza almadı. Selanik'te bombalama olayını gerçekleştiren Oktay Engin ise Yunanistan'dan kaçırılarak sahiplenildi, hatta 37 yıl sonra Niğde Valiliği’ne getirilerek ödüllendirildi.
"6-7 Eylül'ü planlayan ve gerçekleştirenleri unutmayacağız"
"1915’te Anadolu’da, 1955’te İstanbul’da, 1978’de Maraş’ta, Malatya’da, 1980’de Çorum’da, 1993’te Sivas’ta, yıllar boyunca Kürdistan’ın her köşesinde yapılan katliamların failleri hep aynı ırkçı, militarist zihniyetten beslenmektedir. Bu kötülük çetelerinden hesap sorulmadıkça geleceğimiz ve barış umutlarımız kana bulanmaya devam edecektir. Ülke tarihinin en utanç verici olaylarından birisi olan 6-7 Eylül pogromunu planlayan ve gerçekleştirenleri unutmayacağız.
"Bu ülkede adaletin ve toplumsal barışın sağlanması için faillerin ortaya çıkarılması, mağdurların maddi ve manevi kayıplarının tazmin edilmesi zorunludur. Katliamlar, talanlar, yerinden edilme, ırkçılık ve şiddetle mücadeleyi insanlığa karşı sorumluluğumuz olarak görüyor; ortak evimiz olan yerküremizde eşit, özgür, ekolojik, demokratik ve barış içinde bir yaşamı inşa etme çabamızı kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha vurguluyoruz."
(SO)