AKP, MHP, İYİ Parti, Deva, Gelecek ve Saadet Partileri'nin "evet" oyu verdikleri Irak-Suriye'de asker bulundurma yetkisinin iki yıl uzatılmasına yönelik Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin TBMM'deki tartışılması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi adını alan Yeşil Sol Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) sözcüleri AKP-MHP blokunun dış siyaset ve savunma politikalarına ağır eleştiriler getirerek tezkereyi red yönünde "Hayır" oyu kullandılar.
Yeşil Sol Parti: "Hayır diyeceğiz, çünkü..."
Yeşil Sol Parti adına konuşan grup başkan vekili Saruhan Oluç, "Halkların yüzlerce yıl bir arada ve barışçıl yaşama deneyimine sahip olduğu bu coğrafyada huzuru tesis etmenin en doğru yolunun demokratik ve barışçı çözümü esas almak olduğunu düşün[düklerini]," ve "Orta Doğu’da şiddetin, ölümün değil, halkların ve bir arada barışçı demokratik yaşamın tarafında" olduklarını söyleyerek "Demokratik ve barışçı yaşamı bu topraklara hâkim kılmanın her zamankinden daha güçlü bir şekilde kendisini dayattığını" dile getirdi ve "O nedenle Irak-Suriye tezkeresine 'hayır' oyu vereceklerini" açıkladı.
Oluç, Kuzeydoğu Suriye'de ekonominin ve toplumsal yaşamın özerk yönetim altında gelişmeye devam ettiğini tarım ve sanayinin işlediğini, Kürtçe ve Arapça dillerinde ilk okuldan üniversiteye kadar eğitimin yürütüldüğünü ifade etti. Oluç "Kısacası, kamusal bir altyapı işlemektedir, okullar yeniden düzenlenmiştir ve şimdi Kürtçe hizmet vermektedirler. Suriye rejiminde Suriye Kürtleri herhangi bir hakka sahip değillerdi, kimlikleri bile yoktu ama bugün durum değişmiştir." dedikten sonra bölgenini durumunu Filistin ve Gazze ile karşılaştırdı.
"Orada bir yaşam var, insanlar var, çocuk, kadın, yaşlı, genç, erkekler var; insanlar yaşıyor. Peki, 2 milyon insanın yaşadığı Gazze'de durum ne? Toplumsal yaşam açısından çok benzeri değil mi? Bugün Gazze'de ve Filistin'in işgal altındaki bölgelerinde yaşananlara haklı olarak itiraz ediyoruz; protesto ediyoruz, kınıyoruz. Kuzey ve Doğu Suriye'nin durumu farklı değildir, orası bir askerî garnizon değildir. İnsanların, 5 milyon insanın yaşadığı topraklardan söz ediyoruz."
"İsrail'in Filistinlilere yaptığını Kürtlere yapamazsınız"
Oluç, hükümeti, "İsrail'in Filistinlilere uyguladıklarını kopya ederek sorun çözeceğinizi zannediyorsunuz ama bugün durum ortada, sorunlar böyle çözülmüyor. İsrail ve Filistin topraklarında yaşanan çatışma ve savaş bunun böyle olduğunu gösteriyor." diyerek uyardı.
Oluç, Tayyip Erdoğan ve eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın sözlerine göndermede bulunarak ve AKP'ki vekillerin İsrail Parlamentosunda barış için söz alan milletvekillerine övgülerini hatırlatarak "işte, bizim de yaptığımız budur [...] Barış için mücadeleyi sürdüreceğiz, demokrasi ve adalet için mücadeleyi sürdüreceğiz. dedi.
Oluç konuşmasında partilerinin "Yunanistan’daki ve Bulgaristan'daki Türk azınlığın hak kaybına uğradığında ya da herhangi bir saldırıyla karşı karşıya kaldığında soydaşlık bağları nedeniyle hep birlikte protesto ettiklerini" anlattı ve "aynı şey[in] Suriye’deki ve Irak’taki Kürtler için de geçerli [olduğunu]" ileri sürdü: "Irak’ta, Kuzey ve Doğu Suriye'de yaşayan Kürtler bu ülke sınırları içinde yaşayan milyonlarca Kürtün akrabasıdır. Bu nedenle, bu konuyu konuşmaya devam edeceğiz, barışçı çözümleri anlatmaya devam edeceğiz, her türlü savaş ve işgal politikasının da karşısında durmaya devam edeceğiz[...]" dedi.
Türkiye IŞİD ve El-Kaide yüzünden "gri listede"
Oluç, "Suriye, Irak tezkerelerinin bölgedeki cihatçı yapılarla iç içe geçirerek Türkiye'yi çürütüp, yozlaştırdığını" söyledi. "Bugün yargı mekanizmasıyla ilgili tartışmaların bile bu çürümenin bir parçası olduğunu görmemiz gerekiyor" diyen grup başkan vekili "Mali Eylem Görev Gücünün (FATF) Türkiye'yi gri listeye alması da bundan kaynaklı değil mi?" diye sordu.
Oluç, "Bu ülkede IŞİD’liler, IŞİD emirleri, IŞİD maliye bakanı; kimisi yakalanıyor, kimisi bir işe girmiş, kimisi şirketler kurmuş, ortalıkta cirit atıyorlar. Bu nasıl iş? Bu ülkenin sınırlarından 5 kilometre uzaklıkta IŞİD'in en tepesindeki isim, Bağdadi öldürülüyor -Türkiye'nin kontrol ettiği bölgede- ses çıkmıyor kimseden. IŞİD yalnızca Suriye'de değil, yalnızca Irak'ta değil; içimizdedir." dedi.
IŞİD ve benzeri yapılar Türkiye toplumu için büyük bir tehdit ve sorundur. Bunu duymak istemiyorsunuz ama bu gerçek çok acı, hepimizin sorunudur. İşte, bu durum Irak-Suriye tezkerelerinin Türkiye'yi getirdiği noktadır."
"Tezkere demek, FATF’de gri listeye girmek demektir. Tezkere demek Suriye'de vekâlet savaşlarının yürütülmesi demektir; IŞİD’lilerin ve diğerlerinin bu ülkede cirit atması demektir; hukuksuzluk, adaletsizlik demektir. Tezkere demek mülteci akınının sürmesi demektir." dedikten sonra Oluç, "Kürt sorununa demokratik ve barışçıl çözüm konusunda ısrarcı" olduklarını tekrarladı. "Bu sorun çatışmalar ve gözyaşlarıyla değil, diyalogla, müzakereyle çözülmelidir. Çare ve çözüm Ankara'da, bu Meclis çatısı altındadır." dedi.
Oluç, iktidar ve muhalefet partilerini "diyalog ve müzakere"ye çağırdı.
"Bu meclisin diyalog kurmak, müzakere etmek gibi tarihsel bir vazifesi vardır. Hangi partiden olursa olsun çağrımız herkesedir; Türk, Kürt ve Arap halklarının birlikte, eşit olarak yaşamaları, ortaklıkları bölge için huzur ve refah adımı olacaktır. Bizler meşru olan demokratik çözüm ve barış mücadelemizin hem ülkemizde hem de komşularımızda kararlı takipçisi olmayı sürdüreceğiz. Gelin, hep birlikte barışı örelim, eşitliği ve kardeşliği sağlamlaştıralım. Parti, görüş ya da konumu fark etmeksizin insanların ölümüne, yerinden edilmesine karşı çıkan savaş ve çatışma karşıtı olan herkesedir çağrımız."
CHP: "ÖSO denilen ne idüğü belirsiz grup..."
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili Namık Tan da "Adalet ve Kalkınma Partisi ile ortaklarının terörle mücadele politikasında çok temel sorunların olduğuna" dikkat çekti.
Partilerinin görüşülmekte olan tezkere Türkiye Büyük Millet Meclisine ilk defa 2007'de geldiğinde "Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak’ta sınır ötesi sıcak takip operasyonları yapabilmesinin önünün açılması" için tezkereye “evet” oyu verdiğini hatırlattı. Ancak "2012'de iktidar tezkere metnine tartışmalı biçimde 'Suriye' ifadesi eklediğinden bu yana partisinin "Türkiye’nin Suriye'de devam eden çatışmalara dâhil edilmesi fikrine karşı çıktı[ğını]" dile getiren Tan Erdoğan'ın "Özgür Suriye Ordusu adı verilen bu ne idüği belirsiz grubu Türkiye kamuoyunda ve dünyada meşrulaştırmak için beyhude bir çaba içine girdi[ğini], bunu yapmak suretiyle terörle mücadele konusunda dış dünyaya yönelik olarak uzun yıllardır kullandığımız söylemlerin inandırıcılığına da gölge düşürdüğünü, ülkemizin itibarına ağır zararlar verdi[ğini]" açıkladı.
"Adalet ve Kalkınma Partisi ve ortağının sözde Özgür Suriye Ordusuyla iş birliği inadı azalacağına yıllar geçtikçe güçlendi. İş öyle bir hâle geldi ki Zeytin Dalı Operasyonu’nda bu meşruluğu tartışmalı çete bozuntusu unsurların Türk Silahlı Kuvvetleriyle yan yana operasyon yapmasına göz yumuldu." diyen Tan, partilerinin 2015'e kadar tezkereye “hayır” demeyi sürdürdüğünü "ancak o dönem terör sarmalının Türkiye'yi ciddi şekilde kıskaca alması üzerine 2015 yılında mevcut hükümete destek olmayı uygun gördük[lerini] ve tezkere birer yıllık uzatmalar için Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna her geldiğinde bu desteği 5 kez daha yeniledik[lerini]" anlattı.
Suriye politikası iflas etti
Tan hükümetin Suriye politikasının "Bugün geldiğimiz noktada Beşar Esad’ı devirme inadından ötürü Suriye nezdinde muhatapsız kalan, savaşın başlarında saldırgan tutumuyla ortamı gelmesine rağmen hamasi söylemleri boşa çıkan kâğıttan kaplan bir Türkiye imajı yarat[makla] sonuçlandığını" söyledi.
"Sizin yönetiminizdeki Suriye politikası en hafif deyimiyle iflas etti. Türkiye'yi yine değerli yalnızlıkla baş başa bıraktınız. Yalnızlığınızın tezahürlerine yakın bölgemizde son birkaç gündür gelişen gerginlik vesilesiyle bir kez daha üzülerek şahit oluyoruz. Batı düşmanlığını anlamsız şekilde körüklüyor, zaten ayrıştırdığınız halkımızı daha da kutuplaştırmak için çok tehlikeli adımlar atıyorsunuz." dedi.
"İdeolojik temelli pespaye dış politika"
Tan hükümetin ABD ile ilişkiler konusunda halkı yanlış bilgilendirdiğini söyledi: "Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nin Doğu Akdeniz'de konuşlandırmakta olduğu deniz kuvvetinin esas itibarıyla İran'ın ve Hizbullah'ın tasavvurlarını kuvveden fiile geçirmelerini önlemeye matuf caydırıcı bir hareket olduğunu gayet iyi bilmenize rağmen popülist bir yaklaşımla bu gücün bizi hedeflediği algısını ısrarla yaymakta beis görmüyorsunuz." dedi.
CHP sözcüsü, Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye'yi “Güven duymayan, duyulmayan, öngörülemeyen bir müttefik olarak belirlemesinin tarihi[nin} çok öncelere dayandığını" vurguladı.
"Sorunlarımıza ikili görüşmeler yoluyla çözüm arayacağınıza böyle popülist ve içi boş külhanbeyliği çağrıştıran politikalarla iç siyasette zemin kazanmaya çalıştınız, bunlar beyhude çabalardır ve zorlamaya devam ederseniz halkımızın sırtına yüklemiş olduğunuz ekonomik enkazı daha da büyüteceksiniz.Tabiatıyla ideolojik temelli bu pespaye dış politikanız şimdilerde sizi korkunç bir çaresizliğe mahkûm bıraktı, yapayalnız kaldınız." dedi.
"Size güvenmiyoruz"
Tan, sözlerini, "Bu politika, başından sonuna kadar başarısız olduğu gibi terörle ne ölçüde mücadele edebildiğiniz konusunda da ciddi sorulara yol açtı. Size hiçbir şekilde güvenmiyoruz. Bu şartlarda partimizden hangi yüzle ve gerekçeyle destek istediğinizi de merak ediyoruz" diyerek sürdürdü.
Yabancı askerler
Namık Tan tezkeredeki "yabancı askerler" konusunu sorguladı: "Öncelikle, hangi ülke Türkiye’ye terörle mücadelede destek verecek? Türkiye dünyanın en güçlü silahlı kuvvetlerinden birine sahipken kimden hangi gerekçeyle terörle mücadelede yardım isteniyor? Böyle bir durumun Türkiye’nin uluslararası itibarına ne kadar zarar verebileceğini hesaba kattınız mı? Türkiye’yi terörle mücadele gibi ülke güvenliğinin en hayati konusunda kendi kendine yetmeyen bir ülke gibi göstermenizin gerekçesi nedir?" sorularını yöneltti.
İdlib'deki cihatçılar mı?
Tan, "[...]Bu durum aklımıza şöyle bir soruyu da getiriyor: Suriye’nin kuzeyinde, İdlib bölgesinde hapsolmuş, Rusya destekli Şam Hükümeti tarafından sürekli bombalanarak etki alanı küçültülen bir grup İslamcı, cihatçı militanı mı kullanmayı düşünüyorsunuz?" diye sordu.
"Şimdi, siz bu kapsamı belirsiz metinle işinize gelen gayrimeşru unsurları “yabancı asker” sıfatıyla Türkiye sınırlarına sokmayı planlıyorsanız bizden buna ortak olmamızı bekleyemezsiniz. " dedi.
"Eğer kastedilen yabancı askerler İdlib’deki kıskaçtan kurtarmayı öngördüğünüz cihatçı militanlarsa, bunun Türkiye’nin başına içeride ve dışarıda ne gibi sorunlar açabileceğini tasavvur etmek dahi istemiyoruz. Türkiye’nin gayrimeşru silahlı örgütleri besleyen rejimler arasında değerlendirilebileceğinin, içerde ise vatandaşlarımızın güvenliğinin açıkça tehlikeye gireceğinin farkında değil misiniz?" sorularını gündeme getiren Namık Tan partisinin tutumunu "[...] bu şartlar altında Türkiye’de yabancı asker postalı istemediğimizi vurguluyor, terörle mücadeleye hiçbir katkısı olmayacak, sadece sizin ideolojik ve popülist politikalarınıza, külhan beyliğini çağrıştıran söylem ve tutumunuza meşruiyet sağlayacak bu tezkere metnine onay vermeyi reddediyoruz." diyerek açıkladı.
(AEK)