Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı 18 maddelik tasarı taslağı ile ilgili İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'na bilgi veren Adalet Bakanı Cemil Çiçek, terör tanımından 'cebir ve şiddeti' çıkarmak gibi düşünceleri olmadığını belirterek, terör propagandasına karşı yok sanılan bazı cezaların yasalarda bulunduğuna işaret etti.
Çiçek : AB müktesebatı yoksa, TMY'de de olamaz
Bakan Çiçek, "Ceza çok olsun mu diyorsunuz? Bu tek başıma karar vereceğim bir husus değil. Ancak AB müktesebatı içinde olmayan bir düzenleme artık TMY'de yer alamaz. Emsali olmayan düzenleme yapamayız" dedi.
Taslakta yer alan terörün yeni tanımı yerine Avrupa Konseyi'nin çerçeve terör tanımının benimsenmesini öneren AKP'li hukukçular, örgüt üyesi olmasa bile terör amacıyla suç işleyenlerin örgüt üyesi gibi cezalandırılması maddesi keyfiliğe yol açacağı konusunda uyardı.
Hukukçular , "Örgütü kamuoyunda hoş göstermeye yönelik yayın yapanlara 1- 3 yıl hapis cezası verilmesi, üye olmamakla birlikte örgüt lehine slogan atanların cezalandırılması"nın kişisel hak ve özgürlüklere aykırı olacağını bildirdiler.
Baro : Geleneksel giysiler, örgüt rengi olamaz
Örgüt renkleriyle ilgili TMY tasarısında doğrudan bir düzenleme bulunmuyor. Ancak, PKK'nın renkleri olarak gösterilen sarı-yeşil-kırmızı renklerin tasarı yasalaşırsa "örgütün dolaylı bir propagandası" olarak görülmesi tehlikesi bulunuyor.
"Haklı gösterme, mazur gösterecek şekilde kanaat oluşturma" gibi tanımlamaların Ceza Hukukunun temel ilkeleri bakımından kabul edilemez olduğunu daha önce yaptığı açıklama ile duyuran Diyarbakır Barosu, tasarıda "örgütün renkleri"ne dair yaptırımlarına ilişkin olarak da, "geleneksel olarak kullanılan giysi ve renklerin örgütsel faaliyet kapsamı içerisine alınıp, hapis cezası ile cezalandırılacak olması, yeniden 'yeşil-sarı-kırmızı' sendromuna dönülmek istendiğini ortaya koyuyor" tespitine yer verdi.
Koç: Kolluk ve savcılık son derece keyfi davranabilir
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Ali Koç, bunun Ceza Hukukunun evrensel ilkelerine aykırı olduğunu savundu.
Kabul edildiği taktirde renklere de yasak getirecek olan düzenlemenin, kıyas ya da yorum yoluyla suç oluşturulamayacağı ilkelerine aykırılık içerdiğini savunan Av. Ali Koç, somut, belirlenebilir, objektif kıstaslara dayanılması gerektiğini söyledi.
Sloganlara dair bir örnek veren Av. Koç, geçmişte bir örgütün de kullandığı "Haklıyız, Kazanacağız" şeklindeki sloganın başka bağlamda kullanılması halinde de bu yasa kapsamında "örgütü hoş göstermeye yönelik eylem" olarak kabul edilebileceğini açıklayarak ekledi, "Suçları soruşturacak olan kolluk ve savcılık, son derece sübjektif ve keyfi davranabilir."
"Saçımdaki sarı-yeşil-kırmızı örgü sorun oldu"
Gazeteci Ayşe Durukan, bu tür uygulamaların yol açabileceği tarzdan sorunlara şu anısını anlatarak örnek veriyor :
"93 yılındaydı sanırım, "Hürriyet" gazetesinde çalıştığım dönemdi. Hürriyet gazetesinin henüz bütün birimleri Güneşli'de değildi. Cağaloğlu'nda Gösteri Sanat dergisinin bulunduğu binada çalışıyorduk. Öğle vakitlerinde daktilolarımız ve dosyalarımızı alarak Güneşli'ye giderdik. Günlerden birinde, Hükümet konağının önünde gazetenin arabasını beklerken birden etrafımızın sarıldığını fark ettim.
"Nereden çıktığı belli olmayan polisler, araçlarından inerek, bana 'Hanımefendi, arabaya binin' dediler: Nedenini sorunca, 'Nedeni yok bizimle geleceksiniz' dediler. Ben de gelemeyeceğimizi, gazeteye gitmek zorunda olduğumu ve araç beklediğimi söyledim. Kimliğimi isteyince verdim.
"Yine araca binmemi istediklerinde o zaman Vilayet Basın ve Hakla İlişkiler Müdürü olan Taner Atilla'nın adını verdim. Milliyet gazetesinde Yurt Haberler Servisi'ndeyken benim şefimdi. Bunun üzerine, Vilayetten Taner bey çağırıldı ve serbest kaldım.
Polisler, giderken "Hanımefendi, bu şekilde dolaşmayın" dediler. Ne şekilde dolayış dolaşmayacağımızı anlamayınca Taner Bey'e sordum. O da bana 'saçımdaki sarı-yeşil ve kırmızı renklerden oluşan örgüyü çıkartmazsan, daha başına çok iş gelir' dedi. Polisler beni PKK'li sanmışlar, Elimdeki dosya ve daktiloyla da vilayete saldıracağımı sanmışlar."(EÖ)