Sepozyum milliyetçi reflekslerin ve bilimsel olmayan önermelerin yeniden üretilişine sahne oldu.
"Ermeniler efendilerini satmışlardır", "tehcir bir kriz yönetimi şeklidir", "tehcirden ölenler gripten ölenlerle nasıl karşılaştırılır", "Türkler kadar asil millet dünyada yoktur" gibi önermeler ve sorular tekrarlandı.
İstanbul Üniversitesi'nin yayımladığı "Soykırımcıların Saldırısı ve Buna Verilmesi Gereken Tepki" başlıklı 25 sayfalık, yazarı belli olmayan bir broşürü son anda isimsiz bir stand açarak tanıtıldı.
Sempozyum, bilimsel toplantı anlayışı içinde yadırganacak bir uygulamayla; İstiklal Marşı ve Onuncu Yıl Marşı'nın okunmasıyla başladı. Birinci Dünya Savaşı'nda hayatlarını kaybedenler için saygı duruşunda bulunuldu.
İstiklal Marşı'nı en iyi okuyan öğrenci seçilen Feriköy Ermeni İlköğretim okulu öğrencisi Katya Hallaçoğlu okurken, Onuncu Yıl Marşı da Surp Takavor Korosu tarafından seslendirildi. Aynı koro daha sonra Ermenice eserler de seslendirdi.
Yazarı ve yayınevi belli olmayan broşür
Fuayede çeşitli kitap standları arasında Başbakanlık yayınları, Atatürk Araştırma Merkezi yayınları ve Gomidas Enstitüsü Yayınları yer alıyordu. İlk oturum sürerken Gomidas Enstitüsü kitaplarının yanına "Soykırımcıların Saldırısı ve Buna Verilmesi Gereken Tepki" isimli 25 sayfalık bir broşür standı eklendi.
Yazarının adı "Holdwater" diye biri, çevirmeni ise Eylül'de Bilgi Üniversitesi'nde düzenlenen konferanstan tanınan Turkish Forum üyesi Fatma Sarıkaya'ydı. İ.Ü. Rektör Yardımcısı Prof. Şafak Ural bu broşürün sempozyumun hemen öncesinde İstanbul Üniversitesi matbaasınca basıldığını ancak henüz yeterince incelenemediği için İstanbul Üniversitesi yayını olarak kabul edilmediğini belirtti.
Broşürün İ. Ü. tarafından basıldığına dair herhangi bir bilgi yok broşürün içinde. Yazarı belli olmayan broşürün tüm içeriği www.tallerarmeniantale.com sayfasından alınarak Fatma Sarıkaya tarafından Türkçeleştirilmiş.
Üç gün sürecek olan konferansın ilk gününde "Osmanlı İdaresindeki Ermeniler", "Arşiv Belgeleriyle Tehcir Olayı", "Büyük Devletler ve Ermeni Sorunu" başlıkları altında toplam on sekiz sunum gerçekleştirildi.
Sempozyuma İsrail'den katılan Yair Auron 'un İngilizce orijinalinde , "Yahudi kanıtları ve görgü tanıklarının anlatımlarıyla I. Dünya Savaşı sırasında Ermeni soykırımı" başlıklı tebliği programda "Yişuv (O zamanın Filistin'deki Yahudi cemaati) arşiv belgelerine göre Osmanlı idaresinde Ermeniler" olarak yer aldı. Bu yanlış yazıma ilişkin düzeltme tebliğin sonunda oturum başkanı Yusuf Halaçoğlu tarafından yapıldı.
Auron: "1915 Soykırımdır"
Yair Auron tebliğinin başlığından da anlaşıldığı üzere Yahudi kaynaklarında Ermeni soykırımının kanıtları hakkında bir sunum yaptı. Auron, 30 yıldır soykırım çalışmaları yaptığını 20 yıldır da Ermeni soykırımı üzerine çalıştığını, soykırım kavramını kimseyi gücendirmek için değil, bilimsel ve hukuksal kavramsallaştırmalar çerçevesinde 1915'i soykırım olarak değerlendirdiği için kullandığını belirtti.
Saray: "Ermeniler, Rumlar maşa gibi kullanıldı"
Mehmet Saray "Osmanlı devlet anlayışı ve Ermeniler" başlıklı duygusal bir tonda sunduğu tebliğinin sonunda şunları söyledi:"Türk milleti dünyanın en asil milletidir, böyle bir milletin soykırım yapması mümkün değil arkadaşlar." Saray, Ermenilerin ve Rumların İngiltere, Fransa ve Rusya tarafından "maşa gibi" kullanıldığını ifade etti.
Bozkurt: "Gayrimüslimler eşitliği engelledi"
Gülnihal Bozkurt "Osmanlı hukukunda gayrimüslimler" başlıklı konuşmasında Müslümanlarla gayrimüslimler arasındaki hukuksal farklılıkların Osmanlının bir din devleti ve uygulanan hukukun da dini hukuk olması nedeniyle doğduğunu belirtti. Gayrimüslimlerin kendilerine daha fazla hak veren aynı zamanda da daha fazla sorumluluk yükleyen reformların uygulanmasına destek vermediklerini ve böylece eşitlikçi bir anlayışın getirilmesini bizzat gayrimüslim cemaatlerin önlemiş olduğunu iddia etti.
Ermeni kilisesi ve Ermeni sorunun birbiriyle bağlantılı olduğunu savunan, Ali Arslan kiliselerin dikkatle izlenmesi gerektiğini, kiliselerin barış ve sevgi merkezi olmalarını temenni ettiğini söyledi.
"Ermeniler efendilerini satmışlardır"
Tebliğini sunarken "Ermeni sorunu Rusların ve Batılı devletlerin ürettiği suni bir sorundur" diyen Erol Kürkçüoğlu, Rus tarihçi Velichkov'a göndermek yaparak Ermenilerin hep efendileri olduğunu ileri sürdü. Bu "efendiler"in sırayla Roma, Bizans, İran, İngiliz, Fransız, Almanlar olduğunu aktardı. "Ermeniler tarihte efendilerini hep değiştirmişler ve efendilerini satmışlardır" diye konuşmasını bitirdi.
Kriz yönetimi olarak tehcir
Hikmet Özdemir konuşmasının tek sorunun "tehcirin sebepleri nelerdir?" sorusunun cevabını aradığını söyledi ve bu soru hakkında Sabancı ve Bilgi üniversitelerindeki meslektaşlarının "ne düşündüğünü bilmek isteme"nin hakkı olduğunu belirtti. Özdemir, çeşitli ayaklanmaları sayarak tehcirin savaş durumunda bir kriz yönetim şekli olarak ortaya çıktığını savundu.
Gomidas neden yurtdışına gitti?
Yusuf Sarınay, "Osmanlı Belgelerine göre tehcir" başlıklı konuşmasında Anadolu'nun ilk etnomüzikoloğu olan Gomidas örneğini vererek, Gomidas'ın tedavisi için yurtdışına gönderilmesinde devlet erkânının ne kadar yardımcı olduğunu söyledi.
Sarınay Gomidas 'ın yaşadıklarından ve gördüklerinden ötürü ruhi dengesini kaybettiği bilgisine yer vermedi.
Sarınay ayrıca Ermenilerin savaş alanından uzaklaştırılarak güvenli bir bölgeye yerleştirilmek için güneye doğru gönderildiklerini savundu.
"Tehcirden ölenler gripten ölenler" karşılaştırması
Yusuf Hallaçoğlu "Tehcirle gelen nüfus kayıpları ve göçler" konuşmasında hastalığa, yolculuğa, açlığa bağlı ölü sayısının 227 bin 500 olduğunu bu rakamın da İngiltere'de gripten ölenlerle karşılaştırılabileceğini iddia etti.
Misyonerlerin ve Ermenilerin faaliyetleri birbirinden farklıdır
"Merzifon, 1915: Kriz dönemlerinde Osmanlı Ermenileri ve Amerikan misyonerler" başlıklı bir tebliğ sunan Hilmar Kaiser misyonerlik faaliyetleri yürütenlerle Ermeniler arasında bir özdeşlik kurulmaması gerektiğini çünkü Ermenilerin soykırımdan kurtulmak için bazen din değiştirip Müslüman olma yoluna gittiklerini ve bunun misyonerler tarafından kabul edilemez olduğunu vurguladı.
İki grubun amaçlarının tamamen farklı olduğunu belirten Kaiser Merzifon'daki misyoner hastanesinin başına getirilen Ermeni doktorun aldığı olumsuz tepkiyi, doktorun eşinin hatıratından aktararak bu argümanına kanıt olarak gösterdi.
Kaiser, Merzifon'un tamamen Ermenilerden arındırıldığını sadece Amerikan misyonunda sakat veya çalışan olarak bulunan Protestan Ermenilerin kaldığını belirtti.
Katılımın yoğun olmadığı sempozyum Perşembe ve Cuma günü aynı yerde devam edecek. (TS/KÖ)