Dünyanın bir çok yerinden yaklaşık 100 sanatçı ve “na-sanatçı”nın bir araya geleceği performans buluşmasında müziğin bambaşka süreçleri deneyimlenebilir, görünebilir kılınacak.
A.I.D kolektifi ile müzikten, onların “na-müzik” olarak adlandırdığı, müziğin son kavranışından konuştuk. Ayrıca şu an süregelmekte olan MultiRAID festival hakkında da daha detaylı bilgi aldık.
Kendinizi “İstanbul menşeli sanat ve na-sanat oluşumu” olarak tanımlamışsınız. A.I.D kolektifi nasıl bir araya geldi?
Aslında hep bir aradaydık. Sonra beraber hareket etmeye başladık. A.I.D de bir açlık, ortak bir açlık ile ortaya çıktı. Müziğin bambaşka süreçlerini görünür, deneyimlenebilir kılmak adına.
Müziğin bambaşka süreçleri derken…
Müzik yapma yöntemleri daha ulaşılır, daha kolay ve ucuz hale geldikçe müzik de sorgulanıyor. Başka bir estetik oluşuyor. Bu ilerlemeden ziyade, sürekli bir değişim-deneyim hali.
Bir müziğin sahnesinin oluşması bu yüzden önemli ve bu da toplu deneyimlere, yani etkinliklere bağlı.
A.I.D olarak her ay ev, stüdyo, atölye, otopark gibi ticari olmayan mekanlarda düzenlediğimiz A.I.D Room etkinlikleri ve bu yıl ikincisini Multiversal ile birlikte düzenlediğimiz festival buna örnek teşkil ediyor.
Müzik konusundaki yaklaşımınızı tanımlayabilir misiniz? Müzik de diğer alanlarda olduğu gibi dönüşüyor. Paradigmalar değişiyor. Daha sonra bu kademeli olarak insanlara ulaşıyor. A.I.D’in böyle bir kaygısı var mı?
Noise (Gürültü) aslında yaklaşımımızı tanımlamak için doğru kavram olabilir. Bilgi akışının hızlanmasının, bilginin değersizleşmesi gibi bir sonucu olduğu kadar, oluşan bu bilgi çöplüğünün, bilindik olanın sıkıcılaşmasını ve akabinde başka bilgilere duyulan heyecanın artmasını sağlamak gibi bir işlevi de var.
Gürültünün karşıt enerjisi de buradan kaynaklanıyor. Gürültü insanın kendi metafizik dünyasını yaratmasını sağlayan bir şey, dolayısıyla bu kadar sansüre uğraması hiç de şaşırtıcı değil. Şu an için, gürültü derken de, na-müzik derken de, ister istemez, ancak bir karşıtlık üzerinden tanımlayabiliyor kendini bu şey.
Hep “öfkeli”, “ürkütücü”, “yorucu” olmaya eğilimli olması çatışmacı kimyasından olsa da kavgayı sesler değil, insan başlattı.
Noise’in yanı sıra “na-müzik” ve “na-sanat” gibi kavramlardan söz ediyorsunuz…
Non-music ve non-art kavramlarını Türkçeye bu şekilde aktarmaya karar verdik. Na-müzik kavramı, anti-müzikten farklı olarak, karşılıklı bir anlaşmaya dayanıyor.
“Bu müzik değil” diyen birine bunun gerçekten de müzik olmadığını söylediğinizde bu rahatlatıcı bir şey haline geliyor.
Ya da çocuk yaştaki bir öğrenciye sazını çalmasını değil, sadece ses çıkarmasını hatta saçmalamasını söylediğinizde ortaya çıkan yaratıcı coşku inanılmaz olabiliyor. Buna bir tür arınma hali desek yanlış olmaz.
A.I.D etkinliklerini nasıl bir deneyim olarak tanımlarsınız?
Müziğin yıllardır süregelen gösteri halinden eskiye, ayine dönme coşkusunu hem kendimizde hem de etkinliklere gelen insanlarda gözlemliyoruz. Herkes hem kendi deneyimini yaşayıp hem de yan yana durabiliyor.
Çığlık atan çocuklar, havlayan köpekler veya o sırada sokaktan geçen çöp kamyonuyla beraber olageliyor o anki dinleti. Her şey birbiriyle etkileşime geçiyor.
İstanbul müzik sahnesinde nasıl bir boşluğu dolduruyor A.I.D? Ne katkısı olacak?
Birebir temasa, deneyime dayalı etkinlikler bir gereklilik değil zaten, bir ihtiyaç. Bu öyle bir ihtiyaç ki, icracı ile dinleyici arasındaki ayrım da ortadan kalkıyor bir bakıma.
Bir anda, ortak bir sürece dahil olan bir insan topluluğu çıkıveriyor ortaya.
Bu mekanizma nasıl işliyor? Aynı zamanda bir düşü gerçekleştiriyor gibisiniz.
Kar amacı gütmüyoruz ve tamamen gönüllülük esasına dayalı olarak çalışıyoruz.
Elbette bu sürece dahil olan her insanın öz disiplini, gönüllülüğü ve ortak heyecanı-hazzı esas.
Bu şekilde mekanizma da kendiliğinden işliyor aslında. Çok basit. Doğa gibi. John Cage çok haklı bu yüzden.
MultiRAID’de performans yapacak müzisyen ve sanatçılardan bahseder misiniz?
Çok fazla isim var. Bunu bir festival olmaktan çıkaran en önemli özelliklerden biri bu. Katılımcılarının süregelen projelerinin yanında, hiç tanımadıkları insanlarla çalacakları doğaçlama setlerde neler olacağını tahmin bile edemiyoruz.
Yazılı eser icra edecek çağdaş müzik topluluğu da var, fiziksel sınırları zorlayan maskeli harsh noise ekipleri de. Kime öne çıkıyor dersen, herkesin öne çıkanı kendine.
MultiRAID afişinde yer alan “6 days of hard listening” ifadesini biraz açabilir misiniz?
Hard-listening ile ilgili sadece “ironik” bir ifade diyebiliriz. Na-müzik gibi biraz. Zor dedikleri için zor.
Yoksa aslında zor falan değil. Hard listening’in bir kuralı-gerçekliği mevcut değil.
Son olarak bir de Özgür Kazova projesinden bahsetmeliyiz. Özgür Kazova’da, fabrikada bir performans gerçekleştirilecek. Makinelerle müzik yapılacak sanırım…
Gerçekten çok heyecanlıyız. Kazova’da işçiler, müzisyenler ve makineler birlikte “ses çıkaracaklar”.
Kazova’daki insanlar, işçiler, yıllardır enstrümanlarını en iyi şekilde çalışmış, emek vermiş ve mücadele etmiş ve yaratıcı enerjilerini partronların(ın) hegemonyasından olduğu kadar, sıkıcı sloganların umutsuzluğu ve dahi zımni teslimiyetinden kurtarmayı başarmış insanlar.
Üretmeyi, başarmayı esas almış, bunu seven insanlar. Dolayısıyla bu karşılaşma çok değerli. Patronsuz kazak, patronsuz müzik; içten gelen, açık gönüllülük, ne dersen de. Birbirimizi desteklemekten de çok, beraber üretmek, ses çıkarmak çok değerli. (MO/EKN)
* Ayrıntılı bilgi için www.artisdead.in / www.facebook.com/aid.artisdead / www.facebook.com/events/1036162266425884