* Bu haber, Atölye BİA İletişim Platformu atolyebia.org'da yayınlanmıştır.
Gaziantep’te bir çocuğun sahipli Pitbull cinsi iki köpeğin saldırısı sonucu yaralanmasının ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 27 Aralık tarihinde 81 il valiliklerine ve tüm belediyelere hayvanlara ilişkin düzenlemeleri içeren genelgeyi gönderdi.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 25 Aralık'ta Gaziantep’teki açılış töreni sırasında kullandığı “Belediyeleri sahipsiz hayvanları sokaktan alacak adımları atmaya çağırıyorum” ifadeleri ile körüklenen süreç beraberinde belediyelerin eziyete varan toplama görüntülerini getirdi.
İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu üyesi avukat Nazlıcan Erkarslan genelgede yer alan düzenlemeleri bianet'e değerlendirirken, Sokaktaki Patili Canları Yaşatma Derneği’nden Alper Karmış barınakların son durumunu anlattı.
"İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu olarak hayvanların dünyayı insanlar ve diğer canlılar ile paylaşan, özgür ve güven içerisinde yaşamaya hakkı olan canlı varlıklar olduğu bilinciyle adaletin tek öznesinin insanlar olmadığını savunduklarını" belirten Erkarslan genelge ile ilgili şunları söyledi:
Keyfi ve meşru olmayan toplamalar
"Gaziantep’te yaşanan olayın vehameti ortada. Ancak tehlikeli özne hayvan değil, bu hayvanların kulaklarını, kuyruklarını keserek karanlık odalarda darp ederek, dövüştürmek üzere eğiten sahipleridir. Bu durumun faili insan. Ama genelge bizi şiddete maruz bırakılan hayvanlara ödetilen bir müebbet bir hapis cezasıyla karşı karşıya bırakıyor. Zira düzenleme el konulan hayvanın tekrar sahiplendirilip sahiplendirilmeyeceği konusunda bir cevap üretmiyor."
Genelgede yer alan ifadelerin hayvanlar için tehlike arz ettiğini dile getiren Erkarslan, "Genelge genel itibarı ile 2004'te yürürlüğe giren, hayvanları koruma kanununda yer alan belediyelerin yükümlülüklerinin tekrarlanmış hali olsa da birçok tehlikeli ifade içeriyor" diyerek şöyle devam etti:
"Örneğin 8. maddede sahipsiz hayvan toplama ekibi çalışmasına ve sahipsiz hayvan ihbarı üzerine bu hayvanların bakımevine götürüleceğine ilişkin ifadeler açık değil ve kötü kullanımlara mahal verebilir. Zira hiçbir hayvan 5199 sayılı yasanın 6. maddesinde sayılan haller dışında bulundukları yerden alınamaz. Genelgedeki ihbar ve toplama ekibinin bölgede çalışma yürütmesi halleri keyfi ve usulsüz toplamalara meşru zemin hazırlayamaz."
"Barınaklar ölüm kamplarına dönüşüyor"
Pandemi süreciyle birlikte genelge devleti haline gelindiğini kaydeden Erkarslan, düzenlemelerin mevcut yasanın 6. Madde'sini değiştirmeye yönelik bir saldırı olduğunu vurguluyor:
"5199 sayılı yasanın 6. maddesi; sokaktan alınan bir hayvanın müşahede yerlerinde tutulmasını ve kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra alındıkları ortama bırakılmalarını sağlayan düzenlemedir. Barınakların yasadaki tanımı bakımevidir ve bu yerler hayvanların daimi değil, geçici olarak barınması gereken tesisler olarak tanımlanmıştır. Hayvanlar 6. maddede sayılan bu haller haricinde bulundukları yerden alınamaz. Fakat biz uygulamada barınakların ölüm kamplarına dönüştüğünü görüyoruz. Genelgeyle de bu duruma 'hukuki' bir kılıf uydurmak mümkün değil. Gerek cumhurbaşkanına gerekse düzenleyici, işlemi tesis eden idareye normlar hiyerarşisini ve hala yürürlükte olan 6. maddeyi hatırlatıyoruz."
Mobil kısırlaştırma
"Geçmişte de 'Alındıkları yere geri bırakılır' ifadeleri yerine hayvanların besleme odaklarına götürülüp barınaklara kapatılacağı ya da okul, ibadethane ve hastane olmayan yerlere bırakılacağını biliyoruz" diyen Erkarslan, "Kentin hiçbir yerinde bu tanımlarda bir yer mevcut değil. Bu, hayvanların ormanlara ya da toplama kamplarına bırakılması ya da tecrit edileceği anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
NOT: Türkiye'de kesin sayı belirli olmamakla beraber 250'den fazla barınak var. Çoğunun adres bilgisi verilmediği gibi, gönüllü girişleri de yasak. Barınaklar, esas ismiyle "Geçici Rehabilitasyon Merkezleri" hayvanların kısırlaştırıldığı, tedavi edilip alındığı yere bırakıldığı, sahiplendirme çalışmalarının gerçekleştirildiği, isteyen kişinin içeride dolaşıp, hayvan sahiplendiği yerler olmalı.
Genelgede yer alan kısırlaştırma seferberliği ve geçici ünite seferberlikleri ifadelerini hatırlatan Erkarslan şöyle devam etti:
"Mobil kısırlaştırma adı altında hayvanlar yıllarca toplu bir kıyıma maruz kaldı. Henüz anestezinin etkisi altındayken açık yaralarla sokaklara terk edildiler. Özensiz gerçekleştirilen ameliyat süreçleri sonrası hayatlarını kaybettiler. Kısırlaştırma işleminin etik ve bilimsel bir şekilde, yeterli ekipman, yeterli veteriner hekim ve teknikeri ile uygun fiziksel koşulların sağlandığı bir yerde yapılması gerekiyor. Mevcut konumda zaten bakımevlerinin koşulları bu imkanları taşımıyor. Hatta öyle ki bakımevi olmayan yerlerde toplama yapılıp bilinmeze gönderiliyor. Bu hayvanların akıbeti ücra yerlere atılıp kaderlerine terk edilmek oluyor. Genelgenin geçici üniteden kastı, geçmişte pek çok kıyıma sebep olan mobil kısırlaştırma çağrısı ise bu durum kabul edilemez."
Gönüllülerin üzerine düşenler
Mevcut konumdan geriye götüren ve yasaların ihlal edilmesine olanak tanıyan bu gibi düzenleyici işlemlerin gönüllülerin üzerine düşen maddi ve manevi külfeti arttırdığını vurgulayan Erkarslan, bu süreçte her gönüllünün sokakta bakımını üstlendiği hayvanları fotoğraf ve görüntü kaydına almasının ve takibini yapmasının önem arz ettiğinin altını çiziyor:
"Örneğin küpeli bir hayvanın götürülmesine kesinlikle izin vermemeli, şayet zorla götürülüyorsa yakalamayı yapan ekip ve araca dair her türlü verinin toplanması, hayvanın küpe numarasının alınması gerekir. Eğer küpesi yoksa yine toplamayı gerçekleştiren görevlilere 6. Madde hatırlatılmalı ve nereye götürüldüğünün bilgisini alıp takibinin yapılacağı söylenmeli. Hak ihlali ile karşılaştığımızda ilk olarak fotoğraf, video kaydı gibi vasıtalarla delil elde etmemiz, ardından ihlale uğratılmış hayvanı koruma altına almamız gerekiyor."
Nasıl şikayet edebiliriz?Erkarslan, süreci şu şekilde özetliyor: “5199 sayılı kanunda yapılan değişikliğe dair en çok tartışılan maddelerden biri 12. madde olmuştu. 12. madde, başka hiçbir suç tipi için öngörülmeyen bir biçimde hayvana karşı işlenen suçlara yönelik aracı bir mekanizma getirdi. Buna göre ilk olarak elimizdeki verilerle şikayetimizi Tarım ve Orman Bakanlığı’na yapacağız. Ardından il ve ilçe müdürlüklerinin Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılı başvuru yapması halinde soruşturma başlayabiliyor. Yani doğrudan bizim değil Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yazılı başvuruda bulunması muhakeme şartı olarak aranıyor. Burada iki temel problem var. Getirilen düzenleme doğrudan doğruya Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurma olanağımızı elimizden alarak anayasayla güvence altına alınmış hak arama hürriyetimizi ihlal ediyor. İkinci sorun başvuruyu incelemeye yetkili kılınmış merciiler içinde hukukçu kimselerin olup olmayacağı konusu. Bir suçun varlığı kabulü ile şikayette bulunuyorsak bunu araştırmakla yetkili kılınmış tek merci savcılıklardır. Getirilen bu aracı mekanizma ile şikayet süreci hukuksuz bir şekilde hantallaştırılmak isteniyor. İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu olarak şikayetlerimizi hem ilgili bakanlığa hem de savcılıklara yapmaya devam ediyoruz. Örneğin trafikte gerçekleşen hayvan hakkı ihlallerinin pek çoğunun aynı zamanda trafik güvenliğini tehlikeye atma suçunu oluşturduğunu görüyor ve bunlara yönelik şikayetlerimizi doğrudan Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapıyoruz.” İzmir Baro Başkanlığı |
Belediyelerin görevlerini yerine getirmemesi
Hayvanları koruma adı altında yapılan kanunların insan çıkarı doğrultusunda oluşturulmuş sömürü düzenini korumaya yönelik olduğunu, bazı hayvanları kötü muameleye karşı korumaya çalışırken bazı hayvanların da nasıl öldürüleceğini tanımladığını vurgulayan Erkarslan belediyelerin rolü üzerine şu ifadeleri kullanıyor:
"Gerçekleşen ihlallerin ve büyük katliamların varlığını sürdürmesindeki en büyük sebep belediyelerin görevlerini yerine getirmiyor oluşu. Mevcut 5199 sayılı kanun ve uygulama yönetmeliği belediyelere çok ciddi yükümlülükler öngörüyor, aynı zamanda bakımevlerinin ve şartlarının nasıl olması gerektiğini ayrıntılı olarak tanımlıyor. Bakımevlerinin şartlarının yasadaki ve uygulama yönetmeliğindeki şekliyle düzenlenmesi ve geçici bakımevi niteliğini koruması gerekiyor. Yaralanma gibi durumlarda bile mesai saatleri ve ekipman eksikliği gibi gerekçe olmayacak sebeplerle durumu acil olan hayvanlara müdahale etmekten kaçınılıyor."
Sokakta yaşayan hayvanlara yönelik şiddete dair kanunda öngörülen hapis cezalarının alt sınırlarının da oldukça az olduğunu dile getiren Erkarslan, “Bu doğrultuda fail fiilen cezaevine girmeyecek ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hapis cezasının ertelenmesi ve adli para cezasına çevrilmesi gibi hükümlerden faydalanabilecek. Biz bu sebeple alt sınırın en az 3 yıl olması gerektiğini yineliyoruz" dedi.
Hayvanlar tehlikeyle karşı karşıya
Sahada aktif çalışma yürüten Sokaktaki Patili Canları Yaşatma Derneği’nden Alper Karmış, barınaklarda korkunç olaylarla karşılaştığının altını çiziyor. Hayvanların her alanda tehlikelerle karşı karşıya olduğunu belirten Karmış, “Sokaklarda istenmeyen hayvanlar barınaklarda da aynı şekilde eziyete maruz kalıyor” dedi.
Genelgenin sahada aktif çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşlarıyla, hayvan haklarını gözeten kurum ve kuruluşlarla hazırlanması gerektiğini vurgulayan Karmış genelgede yer alan ‘tehlikeli hayvan’ ifadesinin hayvanların toplatılmasında ve kötü muameleye maruz bırakılmasında bir araç olarak kullanılabileceğini belirtiyor. 7/24 esasına dayalı çalışmalar yapılacağı ifadesinin tehlike arz ettiğini dile getiren Karmış şöyle devam etti: "O halde barınakların 7/24 insanlara açık olmasını bekliyoruz.”
Birçok köpeğin tehlikeli ırk kapsamına dahil edilmesini değerlendiren Karmış, “Böylece daha fazla hayvan için barınak yolu açıldı. Bakımevlerinde rehabilite edilmemiş hayvanların süre belirtilmeksizin sokağa bırakılmayacağı belirtiliyor. Bu da maalesef çok tehlikeli bir ifade"
5199 sayılı eski kanunda yer alan ‘üretimi, sahiplenilmesi, sahiplendirilmesi, barındırılması, beslenmesi, takas edilmesi, sergilenmesi, hediye edilmesi ve ülkeye girişi, satışı ve reklamı yasak olan tehlike arz eden hayvanlar (Amerikan Pitbull Terrier, Dogo Argentino, Fila Brasilerio, Japanese Tosa) listesi genişletildi. Son genelge ile listeye American Staffordshire Terrier ve American Bully eklendi.
Türkiye’de barınakların mevcut durumunda hayvanların sağlıklı barınamayacağının altını çizen Karmış, “Barınaklardaki eksiklikler ve yanlışlıklar sebebiyle birçok ölüm ve hak ihlalleri yaşanıyor. İç dizaynların sorunlu oluşu ve kapasite fazlası, hayvanın barınaklarda toplatılması sebebiyle birçok hayvan açlıktan ya da havasızlıktan ölüyor. Birçok barınakta şiddet kaynaklı ölümlere, tecavüz ve işkence gibi vakalara şahit oluyoruz” diye ekliyor.
5199 sayılı kanunun 6. maddesi:Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanununda öngörülen durumlar dışında öldürülmeleri yasaktır. Güçten düşmüş hayvanlar ticarî ve gösteri amaçlı veya herhangi bir şekilde binicilik ve taşımacılık amacıyla çalıştırılamaz. Sahipsiz hayvanların korunması, bakılması ve gözetimi için yürürlükteki mevzuat hükümleri çerçevesinde, yerel yönetimler yetki ve sorumluluklarına ilişkin düzenlemeler ile çevreye olabilecek olumsuz etkilerini gidermeye yönelik tedbirler, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ile eşgüdüm sağlanarak, diğer ilgili kuruluşların da görüşü alınmak suretiyle Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların en hızlı şekilde yerel yönetimlerce kurulan veya izin verilen hayvan bakımevlerine götürülmesi zorunludur. Bu hayvanların öncelikle söz konusu merkezlerde oluşturulacak müşahede yerlerinde tutulması sağlanır. Müşahede yerlerinde kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır. |
(ME/SO/NÖ)