Denize değil de, reklamın içeriğine dikkat ettiğimde ise sinirim tepeme çıkıyor.
Çoğunlukla kadınların selülitlerinden ya da fazla (!) kilolarından kurtulmaları için kremler falan öneriyorlar ya, işte o reklamlar delirtiyor beni.
Hadi dünyayı bir kenara bırakalım, Türkiye'deki kadınların ve erkeklerin çoğunu mutsuz etmekten başka işe yaramayan güzellik anlayışı ve buna uygun reklamlar.
Kendilerini paralasalar bile o reklamlardaki kadınlara benzemeyecekleri halde, pek çok kadının yaz yaklaşırken bikini giyebilmek, ya da sahilde güzel (!) görünebilmek için spora, diyete, kreme başlamasına çok üzülüyorum.
Yazık değil mi, asla benzeyemeyecekleri kadınlara benzeyebilmek için kendilerini harap etmeleri...
Bacakları olmayan bir kadına, "Ne güzel işte selülit derdin yok!" demek o kadını nasıl mutlu etmiyorsa, selülitleri olan bir kadına da, "Üzerinde durabileceğin bacakların var, selülitli olsa nolur!" demek işe yaramıyor.
(Bacakları olmayan bir kadın arkadaşım, ağda ve selülit derdinden kurtuldum, diye seviniyordu, ama o bir istisna elbette. Keşke istisnalar kaideleri bozsalar.)
Yazıya ara verip haberleri izlemek istediğimde, Irak'ta ölenleri ve öldürenleri gördüm.
Savaşlarda yaşanan acılarla kıyaslanacak acılar değil elbette yukarda yazdığım acılar; ancak insanlar sürekli acı çekiyorlar ve çoğunlukla gereksiz bana göre çekilenler.
Kimi göbeği, kimi burnu, kimi selüliti yüzünden hayatı kendisine zindan ediyor.
Kendisine ederken başkalarına da tabii...
Bacakları selülütli diye bikini giyemeyen bir kadın, bacakları olmayan bir kadına nasıl bakar acaba plajda?
Göbeği var diye mutsuz olan bir erkek, kambur biriyle aynı denize girebilir mi?
Sakat bir grup arkadaş geçtiğimiz yıllarda topluca denize gitmiştik.
Kör, topal, kambur, felçli her çeşit sakatlığı olanlar denizin tadını çıkarmıştık. Çıkarmıştık ama, sakat olmayan bazılarının söylediklerini duymazdan gelerek yapabilmiştik bunu.
"Midem bulanıyor şu sakatları görünce!" demişti biri ki aradan yıllar geçmesine rağmen unutamadım bu lafı.
Zaman zaman sakatların çok olduğu ortamlarda buna benzer cümleler hala duyarım.
Geçtiğimiz hafta Hilton Sergi ve Kongre Merkezinde düzenlenen "REHA 2004 Uluslararası Rehabilitasyon ve Bakım Günleri" çerçevesinde, "Özürlü Turizmi" başlıklı panel yeniden hatırlattı o lafları.
Alanya'da sadece sakatların gideceği bir otel inşa ediliyor. Sakat örgütleri buna karşı çıkarken, Türkiye Seyahat Acentaları temsilcisi (Dağınık bir insan olduğumdan notlarımı kaybettiğim için adını yazamıyorum) bir türlü anlamıyor karşı çıkış nedenimizi.
Panel sonrasında, "Siz tatile gitmek istediğinizde canınız nereye isterse gideceksiniz, bize ise tek bir yer sunuyorsunuz. Üstelik tıpkı Amerika'da siyah ve beyazlar için ayrı tuvalet ya da otel uygulamasını hatırlatıyor bu bana. Düpedüz ayrımcılık bu!" diyorum.
Adam anlamıyor bir türlü, "Anlamıyorum," diyor, "ne güzel tepeden tırnağa sakatlar için yapılmış bir oteli neden istemiyorsunuz?"
Anlamıyor sahiden.
Anlamamasının altında, plajda sakatları görmek istememesi yatıyor bence.
Bazı sakatların da savunması, sakatlar için ayrı otel, tatil köyü vs gibi yerleri kızdırıyor aslında beni; ama anlıyorum da nedenini.
Florya'daki İstanbul Büyükşehir Belediyesi sosyal tesislerinin "Özürlüler Yaz Kampı"na dönüştürüldüğü yıl, yani bundan on yıl önce oradan geçerken gördüğüm sakat amblemi sevindirmişti beni.
Bizim de varlığımızın farkına varıp bir şeyler yapmaya başladılar diye.
Buna benzer bir duyguyla, bizim için bir şeyler yapılıyor, bunlara itiraz etmeyelim, diye düşünmenin ayrımcılığı körüklediğinin, bizi gettolaşmaya ittiğinin farkına varmıyor bazı sakatlar.
Elbette, iyi niyetle sakatlar için bir şeyler yapmaya çalışan yetkililer de...
İyi niyetin bazen kötü sonuçları olabileceğini düşünmüyorlar.
Yazımı göndermek için Outlook Expresi açtığımda, Türkiye Sakatlar Derneği'nden gelen bir mail buluyorum.
"Florya Özürlüler Yaz Kampı kapılarını 10. Kez Özürlülere açıyor. Kayıtlar başladı. Detaylı bilgiye web sayfamızın duyurular bölümünden ulaşabilirsiniz."
Sakatların gidebileceği tatil merkezleri olmadığı için, her otelin, tatil köyünün, pansiyonun herkes için ulaşılabilir hale geleceği zamana kadar, bu duyuruyu yazmaktan başka çarem yok galiba.
İstesem de, istemesem de...(NG/BB/YS)