Uluslararası Hrant Dink Vakfı'nın nefret suçunu tanımlamak ve mücadele deneyimlerini paylaşmak üzere düzenlediği konferansta konuşan yaygın medyanın deneyimli gazetecileri çaresizliklerini vurguladı.
Bilgi Üniversitesi Dolapdere kampüsünde düzenlenen panele katılan Sabah okur temsilcisi Yavuz Baydar hak savunucularının gazetelere yeterince baskı yapmadığından şikayet etti. Baydar sivil toplum örgütleri ve üniversiteleri bu açıdan eleştirdi.
Milliyet'ye aynı görevi üstlenen Derya Sazak da medyanın kendi içinde bu denetimi yapamadığını; dolayısıyla bağımsız medya izleme örgütlerinin ve üniversitelerin bu rolü üstlenmesi gerektiğini söyledi.
Paneli yöneten Oral Çalışlar da medyanın içinde "ahlaksızlığı kanıtlanmış insanların hala muteber gazeteciler olarak barındığını" söyledi; gazetecilerin "iç hesaplaşmasını" yapamadıklarını vurguladı.
"Bilgi üretmek gerekli"
Üç günlük konferansın ikinci gününe denk gelen panelin başlığı "Söylemin gücü, medyanın sorumluluğu"ydu. Paneli yaklaşık 150 kişi izledi.
Konuşmacılardan Ragıp Duran nefret söylemi ve nefret suçlarının sadece bir gazetecilik sorunu olmadığını vurguladı ve konunun toplumsal ve politik boyutuna dikkat çekti.
Duran, sorun üzerine bilgi üretmenin önemini vurguladı; bunun da bir direniş alanı olduğunu ekledi.
Sazak, Türkiye koşullarında nefret söylemini engellemenin çok zor olduğunu belirtti.
Hrant Dink'i anan Sazak medyanın cinayetten önce Dink'le dayanışma göstermediğini; ancak binlerce insan cinayetin ardından sokağa çıkınca konunun sahiplenildiğini ekledi.
Baydar da okurda ayrımcılığa karşı bir hassasiyet olmadığını -Milliyet okurunda Sabah'a göre bu hassasiyetin daha da az olduğunu-; gazete yazı işlerinin de ayrımcı kalıp ve klişeleri içselleştirdiğini söyledi. Bir "standartlar editörü"nün gerekli olduğunu belirtti.
Spor medyası ve ayrımcılık
Panelin son konuşmacısı spor yazarı Bağış Erten'di.
Erten, Türkiye'de bir spor kültüründen değil, futbol kültüründen bahsedilebileceğini; 12 Eylül darbesiyle susturulan bir toplumda tribünlerin ve futbolun kitlelerin boşalabileceği bir bağımsızlık alanı olarak sunulduğunu vurguladı.
Planın ters teptiğini, tribünlerin desarj olmak yerine şiddeti beslediğini söyleyen Erten, örneklerle gazetelerin spor sayfalarında ayrımcılığın ve nefret söyleminin ne kadar meşru ve olağan hale geldiğini gösterdi.
Sporun yazı işlerinde özerk bir alan olarak görülmemesi gerektiğini söyleyen Erten, ümitsiz olmadığını da ekledi. UEFA-FIFA'nın ırkçılığa karşı sert tutumu; taraftar gruplarının duyarlı hale gelmesi, Ermenistan-Türkiye maçının etkisini örnek gösterdi.
Konferans bugün yapılacak paneller ve atölyelerle sona erecek.(EÜ)