"Bakanlar Kurulu'nda kadınların temsil oranı, yüzde 0"
* Türkiye'de 1935'te parlamentoda kadınların temsil oranı yüzde 4.6'ydı; 1999'da ise, kadın milletvekillerinin oranı yüzde 4.2'ydi. 2002'de bu oran, yüzde 4.4 oldu.
* Kadınların parlamentoda temsil oranı sıralamasında Türkiye, 179 ülke arasında 156. sırada. Parlamentodaki kadın milletvekili oranı Arjantin'de yüzde 26.5; Bulgaristan'da yüzde 26.5; Meksika'da yüzde 16; Tacikistan'da yüzde 12.7; Ekvator'da yüzde 14.6; Polonya'da yüzde 13; Senegal'de yüzde 12.1; Tunus'ta yüzde 11.5; ve Hindistan'da yüzde 8.8.
* Türkiye'de kadınların yerel meclislerde ve karar mekanizmalarında temsil ve katılım oranları daha da düşük. 2004'teki son yerel seçimde, yerel meclislerde kadınların temsil oranı yüzde 0.4'e kadar geriledi. Bakanlar Kurulu'nda bu rakam yüzde 0. Türkiye'de şu anda tek bir kadın vali bile yok.
* Devlet kurumlarında, üniversitelerde, özel sektörde önemli görevler yapan kadınların oranı yüzde 35'i aşıyor. Türkiye'nin siyasi kurumları, partileri, meclisi, bu yetişkin kadın potansiyelinden yararlanamıyor.
"Yasa önünde eşitlik, fırsat eşitliğine dönüşemiyor"
* Kadınların, siyaset ve karar mekanizmalarında eşit ve etkin temsilinin önündeki en büyük engel, erkek egemenliğe dayalı geleneksel işbölümünün yarattığı ekonomik ve toplumsal eşitsizlik ve siyasi kültür.
* Bu engeller, "Kadınlar yasalar önünde eşittir, siyaset kapısı kadınlara açık, isteyen katılsın" anlayışıyla aşılamaz. Kadınlar "eşit olmayan" koşullarda yaşamaya mahkum edildiklerinden, toplumsal ve yasal fırsatlardan eşitçe yararlanamıyorlar.
* Kadınların yüzlerce yıldır uğradığı ekonomik, toplumsal ve kültürel mağduriyeti giderecek özel önlemler alınmadıkça, yasa önündeki eşitlik, hakları kullanma eşitliğine ve fırsat eşitliğine dönüşemez.
* Bu nedenle pek çok ülke, kadınların siyasete ve yönetime katılmalarının önünü açacak "eşit haklara sahip olma" ilkesini "olumlu ayrımcılık", "fırsat önceliği", "kota" gibi özel önlemleri anayasalarına ve yasalarına koymuştur.
Uluslar arası sözleşmeler ve AB için "pozitif ayrımcılık"
* BM'nin hazırladığı ve Türkiye'nin de 1986'da kabul ettiği "Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi-CEDAW," kadın-erkek eşitliğini fiilen sağlamak ve hızlandırmak için anayasa ve yasalarla geçici özel önlemler alınmasının zorunlu olduğunu ve bunun "yasa önünde eşitlik" ilkesiyle çelişmediğini belirtiyor.
* 2000'de BM'nin "PEKİN+5" özel oturumunda, kadın-erkek eşitliği için eylem planı niteliğinde bir sonuç bildirgesi hazırlandı. Türkiye'nin de imzaladığı bu bildirgeyle, kadınların siyasi partilere ve parlamentolara katılımını arttırmaya yönelik özel önlemler alınması ve kotalar getirilmesi gerekliliği kabul edildi.
* Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 7 no.lu ek protokolünde de benzer bir düzenleme yer alıyor. Hem AB Katılım Ortaklığı Belgesi hem de buna paralel olarak Türkiye'nin hazırladığı ve Ulusal Programda kısa vadede yapılmasını taahhüt ettiği "kadın-erkek eşitliği"ne ilişkin düzenleme, Anayasanın 10. maddesi başta olmak üzere, anayasa ve yasalarda kadınlar lehine özel önlemler getirilmesini gerektiriyor.
Kotaya yasal güvence
* Her şeyden daha önemlisi, Türkiye kadınların karar alma mekanizmalarında, her düzeyde seçilmiş mecliste, siyasi partilerde ve siyasette eşit ve demokratik temsil hakkı talebine kulak vermeli ve Anayasada ve yasalarda özel önlemler içeren gerekli değişiklikleri gecikmeden çıkarmalıdır.
* KA.DER'in çeşitli kadın örgütleriyle birlikte hazırlayıp TBMM'ye sunduğu Anayasa değişiklikleri teklifleri, başta siyasi partiler ve seçim yasaları olmak üzere yasalarla getirilecek özel önlemler için bir ana çerçeve oluşturuyor.
* Özellikle Anayasanın 10. maddesi için önerilen değişiklik, siyasette ve yönetimde kadınlar için fırsat eşitliği sağlamaya yönelik yasalarla getirilecek özel önlemlerin temel dayanağı olacaktır.
* Siyasi partiler ve seçim yasalarında yapılacak değişikliklerle ilgili yasa tasarısı teklifi ise, alınması gereken özel önlemleri belirtmektedir. Bu konuda alınması gereken önlemlerin başında, her bir cinsiyetin en az yüzde 30 temsil ve katılımının yasayla zorunlu kılınması gelmektedir.
* Kadın politikacı ve yöneticilerin, bir karar mekanizmasında veya parlamentoda kadınları etkin bir biçimde temsil edebilmesi için, temsil ve katılım oranının en az yüzde 30 olması gerektiği, bilimsel araştırmaların ve dünya genelindeki deneyimin saptadığı bir gerçektir. Bu orana, "temsilde kritik eşik" adı verilmektedir; pek çok ülkede ve uluslararası kuruluşların idari uygulamalarında da bu eşik benimsenmiştir.
* TBMM gelecek seçimlere, siyasi partiler ve seçim yasalarında her bir cinsiyete en az yüzde 30 temsil ve katılım hakkı getiren değişiklikleri yaparak gitmeli, ülkemiz kadınlarına hak ettikleri politik temsil ve katılım olanağını sağlamalıdır.
* Bu metni imzalayan kuruluşlar:
Cumhuriyet Kadınları Derneği; Kadın Dayanışma Vakfı (KADAV); Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KA.DER); Ankara Üniversitesi Kadın Statüsü Araştırma ve Uygulama Merkezi (KASAUM); Kadının İnsan Hakları Projesi (KİHP); Türk Kadınlar Birliği (TKB); Uçan Süpürge; Yerel Gündem 21 Kent Konseyi Antalya Kadın Meclisi. (BB)