Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay'ın dosyasının gönderildiği Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanlığı'na mütalaasını sundu.
Mütalaada, Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu'nun 25 Ekim’de Atalay hakkında verdiği “hak ihlali” kararına yer verildi.
AYM KARARI HALA UYGULANMIYOR
Mahkemeler AYM'nin Can Atalay kararını birbirine atıyor, karar tekrar Yargıtay'da
Başsavcılık altı sayfalık mütalaasında, Atalay'ın tahliyesi yönünde görüş bildirmedi. Ancak, "TCK’nin 312’nci maddesi (Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs) kapsamında yargılandığı ve seçimden önce bu madde kapsamında suç işleyen milletvekilinin, Anayasası’nın 83. maddesinde öngörülen yasama dokunulmazlığından yararlanmayacağı" ifade edildi.
Mütalaada, AYM'nin "derhal tahliye" kararının uygulanmasındaki yetkinin ise Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin takdirinde olduğu belirtildi.
Yargıtay başsavcısı yardımcıları Zafer Şahin ve Fatma Özer'in imzasının yer aldığı mütalaada AYM'nin "ihlal kararının" yerindeliği tartışıldı ve "Şayet bir konu, anayasal hükümler çerçevesinde yasama, yürütme, adli ve idari yargı alanına giriyorsa, AYM bu mercilerin Anayasa'ya aykırı olmayan kararlarını iptal ederek gerçekleştiremez" denildi.
Başsavcılığın mütalaasında şu ifadelere yer verildi:
"AYM, soyut hukuki kurallardan somut hukuk üreterek, önüne getirilen kuralların anayasaya uygunluğunu denetlemektedir. Ancak bu durum kendi içinde zorluklar içermekte kuvvetler ayrılığı ilkesinin ihlali, sonuçlarına neden olabilmektedir. Bu bağlamda; Anayasal normlara uygunluğunun denetlenmesi oldukça zorluk arz etmektedir. Bu zorluklardan ilki, anayasalarda yer alan hükümlerin bir çoğunun, genel, soyut, belirsiz, yorumlamaya ihtiyaç duymasıdır.
"Yorum, insanoğlunun, farklı manalara gelme ihtimali bulunan metin ya da kavramların ne manaya geldiğini belirlemeye yönelik gerçekleştirdiği bir zihni faaliyettir. Hukuki normların uygulanmasına ilişkin yorum vasıtasıyla, soyut hukuk kurallarının somut olaylara uygulanarak doğru bir neticeye ulaşılabilmesi için, ilgili hukuk kuralının anlamlarının iyice ortaya konulması yönünde çaba sarf edilmelidir. Yorumlama faaliyetleri aynı zamanda hukukun şekillendirilmesidir. Kanun koyucunun çıkardığı kuralları iptal etme ya da Anayasaya aykırı bulmama şeklinde neticelenen faaliyet kapsamında, mahkemenin denetlediği konuya ilişkin yeni bir yaklaşım ortaya konulmuş olmaktadır.
"Her şeyden önce AYM’nin, anayasallık denetimi kapsamında sahip olduğu “hukukilik denetimi”nin sınırlarının çok iyi tayin edilmesi gerekir. AYM hâkimlerinin yapmış oldukları hukukilik denetimi, “yasama, yürütmenin yapmış oldukları işlemlerin, anayasal olarak sahip olduklan yetki sınırlan içerisinde yapılıp yapılmadığım Denetleme” yargı alanında ise bireysel başvuruya konu hakkın ihlal edilip edilmediğini belirlemek ile sınırlıdır. Anayasaya uygunluk denetimi yapılırken, anayasallık denetimi yapan yargı merciinin, her şeyden önce diğer organlara ait bir yetkiyi kullanmaktan imtina etmesi gerekir. Şayet bir konu, anayasal hükümler çerçevesinde yasama, yürütme, adli ve idari yargı alanına giriyorsa, AYM bu mercilerin Anayasa aykırı olmayan kararlarını iptal ederek gerçekleştiremez. Çünkü kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği, yasama, yürütme ve yargının yetki alanları ve sınırları Anayasa'da belirtilmiştir. Anayasa yargısı mercii de dahil hiçbir merci yasama, yürütme ve yargının, yetki alanlarına giren konularda düzenleme yapma yetkilerini kullanmalarına mani olamaz.
**** **** **** ****
“Can Atalay’ın 2013 yılında işlediği suç nedeniyle soruşturma ve kovuşturmaya milletvekili seçilmesinden çok önce başlandığı, mahkumiyetine esas sevk ve uygulama maddelerinin TCK’nın 312’nci maddesi kapsamında kalan suça ilişkin olduğu anlaşıldığında, seçimden önce bu madde kapsamında suç işleyen milletvekili, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 83/2 maddesinde öngörülen yasama dokunulmazlığından yararlanmayacaktır.
"Anayasa’nın 14’üncü maddesi kapsamına giren suçların tahdidi olarak sayılmaması kanun koyucunun bilinçli tercihidir. Hükümlünün mahkumiyetine konu suç ve eylemleri devlet güvenliğine karşı işlenen suçlardandır ve madde kapsamına girmeyeceğini düşünmek mümkün değildir.
"Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin 28 Eylül 2023 tarihli kararı sonucu Can Atalay hakkında verdiği onama kararıyla hüküm kesinleşmiş ve infazı kabil hale gelmiştir. Sanık onama kararı sonrasında hükümlü statüsündedir ve Yüksek Daire de kararını TBMM’ye göndermiştir. Bu aşamada, Yüksek Daire temyiz incelemesi sırasında tahliye hususunda bir değerlendirme yapmış olmakla, tahliye talebinin reddi veya kabulü konusunda takdir Yüksek Daire’nindir.”
Avukat Özen: AYM fiilen kapanmış olacak
Başsavcılığın mütalaasını bianet'e değerlendiren Atalay'ın avukatı Deniz Özen, şunları söyledi:
"Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı anlamsız bir tartışma yapıyor. Mütalaada, Anayasa’nın 83'üncü ve 14'üncü maddeleri tartışılıyor. AYM bu tartışmaları yaptı ve karar verdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, AYM kararını tartışamaz. AYM kararı ortada, bu kararı uygulayacaklar mı uygulamayacaklar mı? Anayasa'nın 153'üncü maddesini yok mu sayacaklar? AYM kararları, tavsiye niteliğinde kararlar değildir. Anayasa’nın 153'üncü maddesi uyarınca kesindir ve bağlayıcıdır. Eğer Yargıtay 3. Ceza Dairesi mütalaayı esas alarak karar verirse bu, AYM’nin fiilen kapatıldığı sonucunu doğuracak."
Can Atalay'ın dava süreci
(RT)