Aslan'ın dile getirdiği "Sivil toplum örgütleri ve basın, tutarlı kararları övmekte, tutarsız buldukları kararları acımazsız şekilde eleştirmektedirler. Yargı kararları kesinleşmedikçe eleştirilemez" yolundaki uyarısına ilişkin Marmara Üniversitesi hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kaboğlu "Eğer böyle olsaydı Van Rektörü'nün tutuklanması ve evinin aranmasının Anayasaya aykırılığını ileri süren binlerce kişinin hapse atılması gerekirdi" diyor,
Avukat Fethiye Çetin ise, "Devlet erkini elinde bulunduranlardan bir baskı olmadığı sürece profesyonel yargıç yayınlardan etkilenmez. Yargıtay Başkanı en azından yargı mensuplarına güvenmek zorundadır. Bu sözler her şeyden önce onlara bir güvensizliğin de ifadesi" dedi.
bianet, Sivil toplum örgütlerinden ve basından yargı kararlarını eleştirmeden önce bu kararların kesinleşmesini beklemelerini isteyen Yargıtay Başkanı Arslan'ın sözlerini düşünceyi ifade özgürlüğü alanında görev yapan iki hukukçu Kaboğlu ve Çetin'e sordu.
Prof. Kaboğlu: Yargı otoritesi sarsılmadıkça...
Yargı otoritesinin sarsılmasıyla yargı kararlarının tartışılmasının farklı şeyler olduğunu ifade eden Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasada ifade özgürlüğünün sınırlarının "şiddetin övülmesi ve özendirilmesi, yargı otoritesinin sarsılması ve aşağılanması gibi" noktalarda sınırlandırıldığını hatırlatarak şöyle konuştu:
"Asıl yargı otoritesinin sarsılması ve sorgulanması ifade özgürlüğünün sınırlarını zorlar. Kemal Kerinçsiz'in 'Hakim taraflı karar veriyor. Hakim tarafsızlığını kaybetmiştir' şeklindeki sözleri yargı otoritesini hakarete varan bir biçimde etkilemektir."
Mahkeme kararlarının anayasaya uygunluğunun veya aykırılığının tartışılmasının "normal" olduğunu savunan Prof. Kaboğlu, Türkiye'de yargı mekanizmasının içinde bulunduğu imkansızlıklarla, örneğin 2005'te açılan bir davanın, Yargıtay ve AİHM'e taşınarak sonuçlanmasının 2015 yılını bulabileceğini öngördü ve ekledi:
"Eğer Yargıtay Başkanının görüşlerinden harekete edersek o zaman taraf olduğumuz ve yargı etkisini kabul ettiğimiz AİHM'de sonuç çıkıncaya kadar konuşmamak gerekir. O arada kaybeden kaydetmiştir, idam edilen edilmiştir, hapse atılan atılmıştır, büyük zarar doğmuştur ama siz konuşamıyorsunuz.
"Yargı kararını icabında eleştireceksiniz ki, orada ortaya çıkan bir yanılgıyı giderebilesiniz. Diyelim ki ortada gizli bir sorgulama var. O konuda yazmamakta yarar var. Zaten bu gizliliği savcının kendisi koruyor. Fakat bu gizliliği sağlamakla görevli savcı bu gizliliği ihlal etmişse, bundan zarar görmüş bir kişi olarak bu ihlal edici işlemi hiç eleştirmeyecek mi?"
Prof. Kaboğlu, ifade özgürlüğü sınırları ve yargı kararının yanılabilirliği açılarından Yargıtay Başkanının sözlerine katılmadığını söyledi.
Kaboğlu, doğru yöne doğru yönlendirmek amacıyla pekala bilimsel nitelikte eleştiri yapılabileceğini kaydetti.
Av. Çetin: Karar kesinleştikten sonra eleştirinin önemi kalmaz
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ve erensel hukukun sanık açısından dikkat ettiği en önemli ölçütün masumiyet karinesi olduğunu ifade eden Av. Fethiye Çetin, demokrasilerde asıl, devlet gücünü elinde bulunduranların bu ilkeye zarar verebilecek girişimlerinin esas alındığını bildirdi.
Ceza Yasası'nın "Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" başlıklı 288. maddesini de değerlendiren Av. Çetin, yargının temel alması gereken noktanın, "soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkileyenlerin" devlet erkini elinde tutanlarca yüreklendirilip yüreklendirilmedikleri olduğunu ifade etti.
"Davaların kesinleşmesini beklerseniz o zaman artık eleştirinin bir önemi de kalmaz" diyen Çetin, son zamanlarda davalarla ilgili kimsenin bir şey yazmadığını, yazılması durumunda hemen 288. maddenin uygulandığını savundu:
"Oysa 288. madde sanığı koruyan bir düzenleme. Sanık Hrant Dink'i koruyan bir maddeden Hrant Dink yargılanıyor. Sanığın en birinci hakkı mahkemeyi etkilemektir. Böyle bir şey olmaz".
Devlet erkini ellerinden bulunduranlardan gelebilecek müdahalelerden yargıyı koruyan 277. maddenin yeterli olduğunu savunan Av. Çetin, 288. maddeninse gereksiz olduğunu ve kaldırılması gerektiğini söyledi.
Arslan'ın sivil toplum örgütleri ve basına dair sözlerini hangi niyetle söylediğini bilemeyeceğini ifade eden Av. Çetin, ancak bir Yargıtay başkanının bu sorunu bilmemesinin düşünülemeyeceğini açıkladı.
Yargıtay Başkanı törende ne dedi?
Anayasa'da da güvence altına alınan Laiklik kavramına ve din ve vicdan özgürlüğüne vurgu yapan Yargıtay Başkanı Osman Arslan, Laiklik uyarılarının yanı sıra yargıya yönelik müdahalelere ve yargı mekanizmasında yaşanan sorunlara da işaret etti.
Yargıtay Başkanı'ndan sonra bir konuşma yapan Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok ise, avukat Alparslan Arslan'ın 17 Mayıs sabahı Danıştay 2. Dairesi'ne yönelik giriştiği saldırıyla ilgili de "Danıştay saldırısı çağdaşlaşmaya yöneliktir" dedi.
Olağanüstü hallerde bile din ve vicdan özgürlüğünde kısıtlamaya gidilemeyeceğini hatırlatan Arslan, Laik devletin bütün dinlere eşit mesafede yaklaşması gerektiğini ifade ederek," Yargıtay laikliğin koruyucusudur" dedi.
Devletin idaresinin dini inançlara dayandırılamayacağını belirten Arslan, yargıya intikal eden adli olaylarla ilgili Meclis Araştırması yapılamayacağını açıkladı.
Anayasa'nın ilgi maddelerine atıflar yaparak yargıya dışarıdan müdahale edilmemesi gerektiğini ve suçluluğu hükmen sabit olmadığı sürece kimsenin suçlu sayılamayacağını ve suçlanamayacağını kaydeden Arslan, Ceza Yasası'nın "Yargı görevi yapanı etkileme" başlıklı 277 ve "Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" başlıklı 288. maddelerini de okuyarak sürdürdüğü konuşmasında şunları ekledi:
"Yargı kararını eleştirilmesi düşünceyi ifade özgürlüğü olarak değerlendirilemez. Bu ancak karar kesinleştiğinde yapılabilir. Eleştirilerin öznel değil nesnel, önyargı ve duygusallıktan uzak, bilimsel ve hukuki olması, belli bir amaç ve sonuç elde etmeye yönelik olmaması gerekir."
"Sivil toplum örgütleri ve basın, tutarlı kararları övmekte, tutarsız buldukları kararları acımazsız şekilde eleştirmektedirler. Kesinleşen yargı kararları eleştirilmelidir. Hakimler de hata yapabilirler."
Adalet devletin temelidir. Adaletten uzaklaşan devletlerin ömrü uzun olmamıştır. Adaletin güçlü olduğu devlet, güçlü devlettir.
AİHS'de de yeri olan "Adil yargılanma hakkı"nı garantisi olarak Hakim ve Savcıların bağımsızlığı ve teminatıyla mümkün olabilir.
Taraflardan birine husumet veya sempati besleyen hakim adalet dağıtamaz. Hiçbir farklılık hakimlerin kararlarını etkilememeli. Hakimler merhametle adalet dağıtamazlar.
Geciken adaletin adalet olmaktan çıktığı konusunda bir fikrin egemen olduğunu söyleyen Arslan, "Bunda tek etken hakimler değil, bazı hakimlerin davalara hazırlıksız çıkması, bazılarının donanımsız olması, yurttaşların tanıklık yapmaya yanaşmaması, bilirkişilerin çelişkili rapor verebilmesi ve bazı kolluk güçlerinin adli işlemleri ek iş olarak görmesi de etkili" dedi.
Mahkeme ve hakim sayısının azlığı ve davaların çokluğundan yakınan Arslan, diğer ülkelerden örnekler vererek "Mahkemelerinin iş yükünün azaltılması gerekli" diye konuştu.
Yargı çalışanların geçim sıkıntısı çektiğini söyleyen Arslan, adalet görevlilerini kutladı. (EÖ)