Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Eygi'ye verilen 20 aylık hapis cezasını uzun bir yargılama süresi sonucunda Martta onamıştı.
Buna karşılık, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, dün (Pazartesi) İstanbul DGM'nin gazetenin diğer yazarı Selahattin Aydar'a verdiği hapis cezası için bozma isteyen Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararına direndi.
Hukuka siyaset etkisini giderme platformu: AİHM
312. maddenin yargı tarafından iki farklı şekilde yorumlanmasını bianet'e değerlendiren Atılım Üniversitesi'nden Prof. Dr. Levent Köker, yargının siyasetin etkisinde kalmaya devam ettiğini söyledi.
Yargıçların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni referans olarak alması gerektiğini belirten avukat Ergin Cinmen ise, yargıçlardan dikkatli davranmalarını isteyerek, "şiddet önermeyen düşüncelerin, her ne olursa olsun suç fiili olarak yorumlamamaları gerektiğini" vurguladı.
Prof. Köker: "Yargının, siyasi atmosfere uyma çabası var"
312. maddenin "demokratik ilkelere aykırı olarak kullanılmaya müsait bir madde" olduğunu ifade eden hukukçular yaptıkları değerlendirmelerde, bu durumun siyasetin yargıya müdahalesini kolaylaştırdığını belirtti.
Prof. Dr. Levent Köker, yaşanan farklılığı konusunda şöyle düşünüyor: "Gündelik olarak geçerli olan bir siyasi atmosfer var. Farklı kararlar verilmesi buna uyma gayretinin ürünü. Siyasi söylemi aşamıyoruz. Kararlar hukuki gibi görünüyor ama sonuçta siyasi."
Avukat Ergin Cinmen de, kanunun gündelik çıkar ilişkilerinden bağımsız olarak uygulanabilmesi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yerleşik kararlarının göz önüne alınmasını önerdi.
Avukat Cinmen: "Türkiye AİHM kararlarına uygun davranmalı"
Cinmen, meclisin, yeni TCK'da yürürlükten kalkan yasanın "tehlikeli tahrik"i cezalandıran 312/2 maddesinin yerine geçen 216. maddesinin bundan sonra değiştirmesinin mümkün görünmediği kanısında.
"Bu durumda, yargıçların söz konusu maddeleri uygularken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni, onun 10. maddesi ile bu maddeyi yorumlayan ve uygulayan AİHM'nin yerleşmiş kararlarını göz önüne alınmaları gerekir".
AİHM'in düşünce ve ifade özgürlüğü için geniş bir çerçeve tayin ettiğini belirten Avukat Cinmen, "Bu sayede, toplumun önemli bir bölümünü tedirgin eden, toplumu rahatsız eden düşünce açıklamaları dahi AİHS'nin 10. maddesi ile güvence altına alınıyor" dedi.
AİHM'nin yerleşik kararlarında, düşünce veya ifade özgürlüğünün toplumların ilerlemesi için gerekli temel bir özgürlük olarak tanımlandığını hatırlatan Cinmen, "Doğal olarak bu Türkiye için de geçerlidir. Aksi taktirde Türkiye yine, insan haklarını sistemli olarak ihlal eden ülkeler statüsüne girer. Bu Türkiye'yi son derece zor durumlara sokabilir. Toplumumuz da gelişemez, ilerleyemez" dedi. (EÖ/EÜ)