Medya Derneği Mart 2010'da kuruldu. Dernek genç gazetecilere medya etiği alanında eğitimler veriyor, Medya Okulu'nda haberciliğin sorunları ve yeni medya düzeni tartışılıyor.
Medya Derneği Başkanı Salih Memecan'a göre medya sahipliği ve finansal şeffaflık gibi konular da özgür basın için önemli.
Türkiye'deki habercilik sorunları ile ilgili, editoryal bağımsızlık, sansür, otosansür gibi konularda ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Misyonumuz daha demokratik bir toplum için medyanın kalite standartlarının yükseltilmesini teşvik etmek. Bu misyon çerçevesinde uluslararası bir gazetecilik kuruluşu olan ICFJ ile işbirliği yaparak Türkiye'de medya etiğinin geliştirilmesi amacıyla bir proje düzenledik.
Proje kapsamında 'Medya Etiği' ve 'Dijital Gazetecilik Etiğine Giriş' başlığıyla iki eğitim programı hazırladık. Altışar hafta süren bu iki eğitim programı internet üzerinden gerçekleştirildi.
Eğitmenliğini Taraf Gazetesi'nden Alper Görmüş ve "haberx.com"dan Cemil Barlas'ın yaptığı bu eğitim programlarına yaklaşık 150 gazeteci katıldı.
Programda başarı gösteren 25 kişi ile 2011'in Ocak ayında İstanbul'da bir araya geldik. Indiana Üniversitesi Gazetecilik Profesörü Sherry Ricciardi, USA Today eski yöneticisi Frank Folwell ve Alper Görmüş'ün eğitmenliğinde üç gün boyunca, güncel örneklerle medya etik konularını tartıştık. Bu tartışmalar sonucunda "Türkiyeli Gazeteciler İçin Etik İlkeler" kitapçığını yayınladık. Bu kitapçıkta ele alınan ilkeler gazetecilerin mesleklerini daha iyi yapmasını teşvik etmeyi amaçlıyor.
Bu alanda yaptığımız bir diğer çalışma da Medya Okulu. Medya Okulu'nun amacı medya sektörüne giriş yapmak isteyenlerin medyayı daha iyi tanımalarına yardımcı olmak. Bu program kapsamında mesleğin çeşitli alanlarından profesyoneller gelip kendi deneyimlerini paylaşıyor. Bu derslerde haberciliğin sorunları ve teknolojik gelişmeleri konuşuyoruz.
Basın sorunları dediğimizde sadece hukuki ve yasal konular yok. Dünyada gelişen yeni dinamikleri, yeni teknolojileri anlamak da gerekiyor. İnternet ve sosyal medya ile birlikte gazetecilik değişiyor. Bu yeni dünyada editoryal bağımsızlık, sansür ve oto sansür gibi kavramların da yeniden tartışılması şart.
Cep telefonu ve twitter hesabı olan herkesin gazetecilik yapabildiği bir çağda, profesyonel gazeteciyi diğerlerinden ayıran sınır ne olmalı? Bunlar yeniden tartışılmalı. Hem mesleğin farklı alanlarını hem de yeni gelişmeleri konuştuğumuz Medya Okulu'nun 2011 programını bir kitap haline getirdik.
vrupa BirliğiAyrıca derslerin videolarına "youtube.com/medyadernegi" adresinden de erişilebiliyor. Böylece derslere gelme imkânı olmayan ama medya sektörüne meraklı gençlere fırsat sunmak istedik.
2012 programı bittiğinde, yine kitabını çıkaracağız ve videoları da güncelleyeceğiz. Bu çalışmaların Türkiye'deki gazetecilik kültürüne büyük katkı sağlayacağına inanıyorum.
Hapisteki gazeteciler ve gazetecilerin yargılanmaları hakkında nasıl çalışmalarınız var?
Bu konuda özellikle hükümet nezdinde girişimlerimiz oldu. Yönetim kurulu üyelerimizle birlikte, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e basın özgürlüğü ile ilgili sıkıntıları çeşitli zamanlarda ilettik. Bu alanda yapılması gereken yasal değişiklikler için çaba sarf ettik, etmeye de devam ediyoruz.
Gazetecilerin sadece fikirlerini ifade ettikleri için hapse girmelerini veya hapis tehdidi altında olmalarını doğru bulmadığımızı bulunduğumuz tüm platformlarda ısrarla ifade ediyoruz. Basın özgürlüğü hakkında bir rapor çalışmamız da var.
"Zihniyetiniz demokratik değilse..."
Türkiye'de basın özgürlüğünün önündeki başlıca engeller sizce neler?
Bu meselenin farklı boyutları var. Birincisi halen darbe sonrası düzenlenmiş bir Anayasa ile yönetilmemiz; ikincisi Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) bazı maddelerinin muğlâklığı, terör propagandası ile gazetecilik sınırının belli olmaması; üçüncüsü ve belki de en önemlisi, yasaların demokratik bir şekilde uygulanmaması.
En iyi, en demokratik yasaları yazsanız bile eğer zihniyetiniz demokratik değilse pek bir şey ifade etmiyor. Örneğin gazetecilere açılan kamu davalarının çoğunda TCK'nın 285 ve 288. (soruşturmanın gizliliğini ihlal ve adil yargıyı etkilemeye teşebbüs) maddeleri etkili olduğu kadar, bu maddeleri en katı şekilde uygulamaya meyilli yargı mensuplarının olması da bir etken. Bu alanda bir takım iyileştirilmelerin yapılması şart.
Avrupa Birliği ve Adalet Bakanlığı'nın medya ve yargı ilişkilerini düzeltmek amacıyla hazırladığı bir proje var. Bu proje büyük ihtimal önümüzdeki yıl uygulanmaya başlayacak. Medya Derneği olarak bu projenin içerisinde yer alacağız.
Bir de basın özgürlüğünün finansal boyutu var ki bunu da gözden kaçırmamak gerek. Medya sahipliği ve finansal şeffaflık gibi konular da en az yasalar kadar basın özgürlüğünün sağlanmasında büyük öneme sahip.
Medyaya yönelik hazırlanan yargı paketindeki yenilikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yargı paketinin genel olarak olumlu olduğunu düşünüyorum, fakat bazı eksiklikleri de var. Örneğin gazetecilere verilecek cezaları ertelemenin beş yıldan üç yıla düşürülmesi olumlu gözükse de, sonuçta gazeteci yine üç yıl boyunca tehdit altında kalıyor. Bunun tamamen kalkması daha uygun olurdu. Ayrıca Türkiye'nin en öncelikli ihtiyacı, daha demokratik ve sivil bir anayasa. Sonrasında TCK ve TMK'nın ilgili maddeleri değişmeli ve en önemlisi de uygulamaların demokratikleşmesi. Yargı paketiyle birlikte bunlar yapılırsa anlamlı olur. (EG/HK)