Hukukçu Gülüzar Tuncer, ülkede Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) değişikliğiyle birlikte Hizbullah örgütünden tahliyelerin tartışılmakta olduğunu ancak "İkinci Manisa Davası" olarak bilinen TKEP/L davası ve daha pek çok dosyada Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını hiçe sayarak tutuklulukları uzattığını savundu.
AİHM'in gerekçe belirtilmeyen ara kararlarla tutuklulukların uzatılması, işkence altına ifade alınması nedeniyle bir çok dosyada Türkiye'yi mahkum ettiğini hatırlatan Tuncer, bu açıdan, 13,5 yıllık tutukluluktan sonra cezası 2 Haziran 2010'da onanan Bülent Gedik'in durumuna dikkat çekiyor.
13,5 yıl yattı; CMK'dan yararlanamadı
Gedik, 14 gençle birlikte yasadışı sol örgüte Türkiye Komünist Emek Partisi/Leninist (TKEP/L) üye olmaktan yargılandığı davada İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edildi.
Gedik'in 20 kişiyle birlikte 6 Şubat 1996'da gözaltına alınması ve gözaltında işkence görmeleriyle ilgili olayda Devrim Öktem de bebeğini kaybetmişti.
AİHM, işkence ve tutukluluğun cezaya dönüşmesi gerekçesiyle dosyada Türkiye'yi 20 bin 400 avro (40 bin 800 TL) tazminata mahkum etmişti. İşkence hem AİHM kararıyla hem de iç hukukta tescil edilirken Gedik, "Devletin birliğini bozmak" iddiasıyla verilen "cezası 13,5 yıl sonra ve CMK değişikliğinden önce kesinleştiğinden ömür boyu hapiste kalacak.
Cezaevinde Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni bitiren ancak tutukluluğu 14,5 yılı bulan Gedik, şimdi Kandıra 2 Nolu F Tipi Cezaevi'nde.
AİHM ceza verdi, uzun tutukluluğa son veremedi
Gedik'in "cezaya dönüşen" tutukluluğuna karşı yaptıkları onca girişimin AİHM'in verdiği mahkumiyetlere karşın sonuçsuz kalmıştı. Tuncer'in CMK değişikliğine tepkisi, sadece adlilerle siyasiler arasında bir ayırımın yapılmış olması değil.
"Bu dosya türünde tek örnek çünkü 13 yılı aşan bir tutukluluk vardı. Sanıklar hakkında verilmiş hiçbir mahkumiyet kararı yoktu. Tutuklamanın koşulları ortadan kalktığı halde bırakmadılar. En fazla 10 yıla kadar tutabilirsin deniyor; 10 yıl beklet denmiyor. Ama mahkemeler bunu amir hüküm gibi kullandılar.
"Tutuklu konumdaki insanlar arasında adli siyasi diye ayırım yapılamaz. Biz bunu ortadan kaldırmak için özel yetkili ağır ceza mahkemelerinden Anayasa Mahkemesine başvurulmasını talep etmiştik. Her defasında reddedildi. Biz bunu bir Anayasal denetimden bile geçiremedik."
Yiğitdoğan ve Çarkçı da 10 yıl sonra hükümlü
Tuncer, ayrıca, bir çok müvekkilinin 2000-2005 döneminde hızla mahkum edilerek hükümlü haline getirildiklerini, bu nedenle de 2004'te çıkarılan ancak tutuklulukla ilgili 102. maddesinin yürürlülüğü iki kez ertelenen, son olarak da 31 Aralık 2010'dan itibaren yürürlüğe giren 5271 Sayılı CMK'dan yararlanamaz hale getirildiğini savundu.
Avukat, Gedik gibi, Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği/ Bolşevik (TİKB/B) Örgütüne üyelikten Kandıra 1 Nolu F Tipi cezaevinde tutulan Yüksel Yiğitdoğan, aynı cezaevindeki "Dev-Yol" sanığı Önder Çarkçı hakkında "Anayasal düzeni zorla ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" ten verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının da bu arada onandığını söyledi. (EÖ)