Süsoy'un, Eralp'in evinde yaptığı söyleşi şöyle:
Rüşvet belgelerini kuryeyle yolladık
Yalım Eralp, Washington Büyükelçiliğimizin genç bir müsteşarıdır, yani Kançılarya Şefi. Yani, Elekdağ teknik direktördür, Eralp ise takım kaptanı.
1981 sonbaharında bir gün Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Percy'nin yardımcısı Hans Binnedijk beni arayıp "Şu anda Percy, Büyükelçiniz Elekdağ'la görüşüyor, biraz sonra seni Kongre'ye çağıracağız" dedi. Biraz sonra Şükrü Bey beni çağırdı, belli ki Percy'le yaptığı konuşmadan bir büyükelçi olarak rahatsız olmuş. Percy ona demiş ki, "bir olay var, ayrıntısını Yalım'a vereceğiz, yarın da birisi sizi görmeye gelecek. Bu konunun üzerine gidin, yoksa Kongre'de komisyon olarak bir oturum yapıp bu konuyu tartışacağız." Yener'ciğim görüyorsun ki, çok vahim bir durum var. Kongre'de bana ayrıntılı bilgiler verip "Türkiye bir uçak seçimi yapacak, teklif verenlerden General Dynamics firması kendi uçağının performans kriterlerinin kasten düşük gösterildiği kanaatine varmış" dediler. Yani, "sizinkiler olayı kasten manüpüle edip rüşvet karşılığında öbür uçak F-18'i almaya gayret ediyorlar" demeye getiriyorlar. Bilgilerde falanca askeri kişilerin, filanca otelde buluşmaları, rüşvet aldıkları gibi ayrıntılar da var. Zamanın Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya'nın adı yok ama, öyle bir tarif yapılmış ki, ister istemez öyle bir sonuca varıyorsunuz.
Çifte mühürlü mektup
Ertesi gün konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgiyi şirketin genel müdürü gelip Şükrü beye verdi. Adam gitti, Şükrü beyle başbaşa kaldık. Bunu Ankara'ya bildirmek lazım ama, nasıl bildireceğiz?
Şükrü bey, klasik metot şifre dediğimiz kapalı mesaj göndermeyi düşünüyordu. Kendisine, "böyle bir şey yazarsanız en aşağı dokuz tane basılır, birçok kimse okur. Böyle bir hassas konuyu kimsenin bilmemesi lazım" dedim. Çözüm için fikrimi sorunca "Siz Devlet Başkanının büyükelçisisiniz, kendisine özel mektup yazarsanız, bir kuryeyle gider" dedim. Şükrü bey fikrimi beğendi, bir Cumartesi günü zamanın Devlet Başkanı Kenan Evren'e ayrıntılı bir şekilde benim kaleme aldığım bir mektup yazıldı. Çift kırmızı mühürlü zarftaki mektup üç gün sonra Ankara'dan gelen kuryeye teslim edildi.
Evren'den cevap yok
Daha sonraları Evren'den bu mektuba karşılık herhangi bir cevap gelmedi. Aslında bu mektubun üzerinde bir muamele yapılması da çok zordu, çünkü ortada bir kanıt yoktu, sadece iddia vardı. Savcılık iddiası da değil, bir firma tarafından kuvvetli şüpheler izhar ediliyor. Çok ilginçtir; Türkiye başından beri şikayetçi firmanın F-16'larına sıcak bakıyordu. F-18'lerin kanatlarının katlanır ve bizim hangarlara giremeyecek büyüklükte olması zaten engel olarak görülüyordu. Percy, ne Kongre'de bir oturum yaptı, ne de bu olaydan bir daha söz etti. Daha sonra Evren'in "Biz beraber geldik, beraber gideriz" dediği söylendi. Şahinkaya'yı son olarak 10 Eylül 1980'de Washington'a geldiğinde sefarette gördüm. Kendisine "Paşam sizce cumhurbaşkanı ne zaman seçilecek?" diye sorduğumda bana "Göreceksiniz, çok yakında" demişti.(BB/NU)