Hekimlerin gömleğini beyaz dolayısıyla onurlu kılan iki edimleri vardır. Altına imza attığı reçete ve raporlarla, sakladıkları hasta sırları.
Hekimler reçete ve raporlarını mesleki bilgi ve deneyimlerine göre, ama mutlaka etik ilke ve kuralları göz önüne alarak yazarlar. Yazmalıdırlar.
Bu ikisinde yalan dolan olmamalıdır.
Bunlar ne emirle, ne baskıyla, ne dostluk adına, ne de herhangi bir çıkar için yalan yere yazılamaz, yazılmamalıdır.
Bana bir hekim olarak öğretilen budur.
Peki gerçek hayatta böyle midir?
Hayır.
Yani o kuralların hepsi bir yana atılır ve yalan raporlar yazılır.
Somut bir olgu ve bir gözlem:Hekimler giderek artan oranda yalan raporlar yazıyorlar.
Örnekler mi?
En çok kabul gören örneğini öğrencilere yazılan istirahat raporları oluşturuyor.
İstirahat alışkanlığı
Öğrencilerin devamsızlıklarını yasal (en azından kabul edilir) kılmak için öğretmenler, idareciler ve veliler bir doktordan istirahat raporu almayı alışkanlık haline getirmiş durumdalar.
Özellikle sıkça yapılan sınavlar döneminde öğrenciler evde oturup ya da dershaneye gidip sınava çalışsınlar diye doktor raporu alırlar. Üst düzey idareciler bile bunu doğal karşılar. Yazmak istemeyen hekimler için söylenen söz aynıdır:ne olur yani eline mi yapışır!
Yetkili ve sorumlu mevkideki herkes de yalan olduğunu bile bile bu raporlara inanmış görünürler.
Kovuşturmalar ve korunma
Bir başka örnek yasal ve hukuki işlemlerle çeşitli kovuşturmalardan kaçmak, korunmak, en azından zaman kazanmak için alınan yalan raporlardır.
Herhangi bir çalışan ya da memur görevden alındı mı, sürgün ya da tayin edildi mi,-ki bunlar bizim ülkemizde her yerde çok sık yaşanan olaylardır- hemen doktora koşulup yalan bir istirahat raporu alınır.
Bazı insanlar da inançlarına aykırı zorlamalara karşı ve onlardan korunmak için yalan rapor alırlar. Okullarda dini inançları gereği beden eğitimi dersine katılmak istemeyen kız öğrenciler için istenir en çok.
Saç ve sakal
Sonra da başını açmak istemeyen ya da sakalını kesmek istemeyen memurlar gelir. Bazıları ilke, değer, düşünce ve inançları için sırasında ölürken, onlar inançları için mücadele etmek ve gerekirse bedelini ödemek yerine, daha kolayını yaparlar ve hemen bir doktor raporu uydururlar.
Yargı ve delilik
Ya da başta çeşitli kamu görevlileri olmak üzere çeşitli yolsuzlukları yaptığından kuşkulanılan kişiler hakkında idari ya da hukuki soruşturmalar açıldığında mahkemeye ya da duruşmaya çıkmamak için hemen bir yalan rapor alırlar. Bazıları da işlediği suçun cezasından kurtulmak için bir deli raporu uydurmaya bakar. Çünkü deliler sorumsuzdur.
Her düzeyde yaşanan bu örneklerden birisi de henüz başbakan olmadığı dönemde bir parti lideri için de ileri sürülmüş, bu lider bir soruşturma için mahkemeye gitmek yerine bir hasta raporu uydurmuş, kendisi için hasta denilen günlerde meydanlarda seçim konuşmaları yapmıştı. Medyada konu günlerce işlenirken, raporu veren hekim de sonradan taltif edilmişti.
Bu kadar mı? Değil tabi!... Son bir örneği de yine basından öğrendik.
Siyasetçi ve hekim
Eski bir öyküyü anımsatan bir örnek: Bir siyasi lider zamanın akıl hastanesi başhekimi için o biraz delidir demiş. Bir gazeteci de bunu başhekime yetiştirmişle ve ardından ne dersiniz diye sormuş. Başhekim de desin desin, bir şey olmaz demiş ve ardından eklemiş. bunu ben onun için dersem o zaman bakın neler oluyor.
Muhtemelen bu öyküyü bilen ama eksik anlayan bir hekim öyle bir deli raporu yazmış.
Bursanın bir sağlık ocağında görev yapan aynı zamanda kardeşi milletvekili olan bir hekim de raporunun anlam ve önemini, dahası yaratacağı sonuçları biliyor olmalı ki kızdığı bir öğretmene psikolojik durumu bozuk, öğretmenlik yapması sakıncalı diye bir yalan rapor vermiş.
Öğretmen durur mu raporun tersini belirten bir başka rapor almış. Öğretmenin bağlı olduğu kamu çalışanı sendikası da aksi yöndeki bu rapora dayanarak savcılığa dava açma kararı almış.
Meslek iki paralık olmasın!...
Bu "yalan" raporlar aslında hekimliği "iki paralık" hale getiren önemli yanlışlardan birisidir. Bir çeşit "kirlilik"tir. Üstelik de çok önemlidir. Hekimin gömleği gibi yazdığı reçetenin verdiği raporun kirlenmesidir.
Gelin bu kirlilikten kurtulmak, "aklanmak" için hep beraber bir şeyler yapalım.
Örneğin yargıya gidelim.
Bilinen ve bilinmeyen tüm "yalan" raporların ve bu raporları yazan hekimlerin hepsi için, hepimiz için ihbarda bulunalım ve hakkımızda birer dava açalım.
Gömleğin beyazı gibi reçete ve raporun üzerine düşürülen bu kiri temizlemek için bence bunu yapmak zorundayız. Eğer adliye kabul etmezse, hekimleri "hekimliğin onurunu koruma" adına izleme ve denetleme göreviyle yükümlü tüm tabip odaları bunu yapmalıdırlar.
Onurumuzu yeniden kazanmanın bence başka yolu yok. Ben artık "yalan rapor" yazmamı isteyenlerden usandım ve hekimliğimden utanmaya başladım.(MS/NM)