Eşcinsel olduğu için 2008 yılında babası Yahya Yıldız tarafından öldürülen 26 yaşındaki Marmara Üniversitesi Fizik Bölümü son sınıf öğrencisi Ahmet Yıldız için adalet arayışı 16 yıldır sürüyor.
Ahmet Yıldız davasının 40.duruşması yarın (27 Haziran) saat 13.35’te İstanbul Anadolu Adliyesi Kartal 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
Ahmet Yıldız’ın öldürülmeden iki ay önce “Beargi Dergisi” için kaleme aldığı yazısını yeniden paylaşıyoruz.
Ahmet Yıldız duruşmasına çağrı: Ahmet’in sesi olun
“Ben çok soru sorarım. Nedenini araştırırım her olayın. Lise yıllarında arkadaşlarımın bana taktığı lakaplardan biri 'Nedenahmet'ti hatta. Derslerde kafama bir şey takıldığı anda dersi fütursuzca durdurur, sorularımla öğretmenimi ve sınıfı darlardım. Çevremdeki biriyle ilgili öğrenmek istediğim bir şey olduğunda, o kişiye özenle yaklaşır ve sorularımı dikkatle sorarım. Dinlemekten asla sıkılmamam ise karşımdaki insanları bazen yorar ama ben inatla öğrenme yolları bulurum. Yaşları benden büyük olan arkadaşlarımın kimi zaman dizine kimi zaman güzel göbeğine uzanır, kolay yoldan bilgi almaya çalışırım. Okumak zor gelir bana. Benden yaşça büyük gey arkadaşlarıma en çok soru yönelttiğim konular; uzun ilişkilerini yürütürken karşılaştıkları zorluklar ve ebeveynlerine (eğer olmuşlarsa) out olduktan sonra onlarla geçirdikleri süreçlerdir.”
Birçok arkadaşımdan ebeveynleriyle yaşadıkları süreci dinledim. Teorik olarak tecrübeli olduğumu söyleyebilirim. Ve bu tecrübelerime göre benim ailem out olunmaması gereken tipte bir aile tipi idi. Babam doğulu bir Kürt ve annem de yine aynen doğulu bir Kürt olmasının yanına İslamiyet’e çok bağlı yaşamayı tercih etmiş bir annedir çünkü. Küpe takan erkeklere tepki vermek, kısa etek giyen kadınları namussuz gözüyle görmek gibi marjinal tepkileri olan bir ailedir. Daha çocuk yaştayken başlayan cinselliğimi tanıma vakaları ergenlik dönemi, yetişkin dönem derken sürekli hayatımda oldu. Ve çocuk yaşımdan lise yıllarının sonlarına kadar aileme bu vakalardan dolayı 4 defa yakalandım. Ailem durumumu çözmek istedi. Sürekli sorular sordu, sıkıştırdılar, araştırdılar. Cep telefonumu, bilgisayarımı kurcalamak, kardeşimle beraber yaşamaya zorlamak, kapılarımı dinlemek gibi ve benzerlerini çok hatırlamak istemediğim birçok olay yaşadım. Özgürlüğümü elimden almaya çalışıyorlardı durumumu öğrenmek için. Öyle bir yere geldik ki söylemek zorunda kaldım.
Bir sarmal: Ahmet Yıldız davası
“En çok sevgiyi koz olarak kullanmaya çalıştılar”
Söyledim. Babama. Telefonda. Şimdi bile kalp atışımı hızlandıran bir diyalogdu. Uzun zamandır gey olduğumdan emin olduğunu kardeşime söyleyen ve öğrenince bana neler neler! yapacağını söyleyen babam artık telefonda sadece şoke olmuştu. Günlerce birbirimizi aramadık. Çünkü 1. dönem başlamıştı ilişkimizde. Onlar çıkış yolu arıyorlardı. Kendi yaşamlarına benzemeyen bir hayatı olacak, kendi kurallarını benimsemeyen torunlarının olmasını engelleyen bir cinsel duruma sahip oğullarını acilen değiştirmeleri gerekiyordu.
İşim çocukları eğitmek olduğundan ebeveynlerin çocuklarını istediği modele sokmak için ne gibi oyunların oynayacağını, hangi maskeleri takacağını çevremdeki insanlardan biraz daha fazla biliyor olmam bu oyuna benim biraz daha önde olarak başlamamı sağlamıştı. 8 ay kadar yüz yüze görüşmedim ailemle. Görüşmeden geçireceğimiz zamanın onların durumumu kabul etmelerini sağlamasını bekledim. Ama böyle bir şey olmadı. İnançları, örfleri ve ananeleri ahlaksal olayları kendi iç dünyalarında bile tartışmaya asla izin vermeyen cinsten korkular oluşturmuş cinstendi.
En çok sevgiyi koz olarak kullanmaya çalıştılar. Benim durumuma üzüldükleri için işleri bozulan babam! Durumumu kaldıramayan kardeşim, üzüntüden kilolar kaybeden annem gibi silahlar doğrulttular. Her şey telefonda gelişiyordu halen. Telefonda görüştükleri oğullarının işlerinin nasıl olduğu, sağlık sorunları olduğunda kimin ilgilendiği, neler hissettiği gibi şeyleri sorgulamayan ailem her telefon görüşmesinde bir süre konuştuktan sonra herhangi bir bahane bulup hemen bir silah doğrultuyordu bana değişmem için. Ya annem 1 kilo daha kaybetmiş oluyordu, ya küçük kardeşimin bu durumumu öğrenmiş olması onu çok etkilemiş ve bir uykusuz gece daha geçirmiş oluyordu ya da babam hüngür zangır ağlıyordu benden dolayı. Yahu hani o kadar sigara içerken sigarayı bırakmıştım? İrademe hani sahip biriydim? Dolayısıyla ben bu illeti de bırakabilirdim? Bir doktor varmıştı yaşadığım metropolde. Babam gelecekmişti gidecekmiştik o doktora. Ve beni tedavi edecekti.
Ahmet Yıldız ölmedi
“Hastalıkmıştı gey olmak”
İsteyeni tedavi edermişti. Hastalıkmıştı gey olmak! Anlattım onlara. Yok, kardeşim değil… Hastalık değil bu. Gey olmak insanların ela gözleri olması, siyah saçları olması, kıllı olması, ayrık parmaklı veya birleşik parmaklı olması gibi genlerle taşınan bir özellikti. Dinliyorlardı. Çünkü görüşmemi istedikleri psikologun hastalarından biri arkadaşım çıkmıştı.
Doktor, arkadaşımın gey oluşunun hastalık olmadığını kabul etmişti karşısında İSTİSMAR EDEMEYECEĞİ biri olduğunu görünce! Doktora girmeyi refüze edebilmiş, anlatabilmiştim gey olmayı. Sigarayı bırakmak gibi bir yaklaşımla bana yol göstermemeleri gerektiğini de söyledim ve anlattım. Birer defa yüz yüze görüştüğüm ebeveynlerimle görüşmelerimizden sonra anladığım şey kendi inanç ve ananelerine göre yaşamamın, benim içinden gelen mutlu olduğum şekilde yaşamamdan çok daha üstün olduğuydu. Asla vazgeçmeyeceklerdi.”
Görüşmemizden sonra da silahlar doğrultuldu. SMS’ler geldi, aramaların ardı arkası kesilmedi. Ben ailemi kazanmak istiyordum. Dostum olarak yaşamımda olmalarını istiyordum. Ama sanırım vazgeçmek daha doğru. Onların bu konudaki düşüncelerini değiştirmek istemem ne kadar haklı bir istekti ki onlar da aynısını benden isterken? Bir taraf vazgeçmeyecek, vazgeçmemelerimiz ise sadece huzursuz görüşmeler yaşatacak bize. Sanırım yine zamanın gücüne inanmak ve görüştükçe ağlatan iletişimlerimizi azaltmak zorundayım. Evet, inanıyorum zaman halledecek. Bir süre daha AİLESİZ kalmalıyım.
Arkadaşlarımdan dinleyerek edindiğim teorik tecrübelerim, doğruyu söyleyip onur duyacağımı söylüyordu. Evet, onur duyuyorum yalandan kurtulduğum için. Ama zor bir savaş içine gireceğinizi bilin ve söylemekten her zaman kaçının derim, ailenizin sizi anlamasının zor olacağını zannediyorsanız.” (TY)