Gerçek ve Adalet İnisiyatifi'nin İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) konferans salonunda düzenlediği "Tanıklar Konuşuyor, Gerçek Buluşması" adlı etkinliğinin birinci gününde faili meçhul cinayetlerde öldürülenlerin yakınları, kayıp yakınları ve mağdurlar yaşadıklarını paylaştılar.
Gerçek ve Adalet İnisiyatifi adına sunuş yapan Harun Çakmak öncelikle inisiyatif hakkında bilgi verdi ve İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) çağrısıyla bir araya gelen çeşitli kurumların katılımıyla ilk defa bu düzlemde bir etkinlik yapıldığının altını çizdi.
Gerçeğin açığa çıkarılması ve adaletin sağlanmasının tarihsel bir zorunluluk ve sorumluluk olduğunu belirten Çakmak, "Bu, kaybettiklerimize, çocuklarımıza borcumuzdur. Gerçeğin peşinde koşan ve adalet isteyenleri daha çok sahiplenmeliyiz. Galatasaray Meydanı'nı ve Koşuyolu Parkı'nı daha çok sahiplenmeli, omuz vermeliyiz" diyerek demokrasi güçlerine çağrıda bulundu.
"Devlet er geç özür dileyecek"
1991 yılında kaçırılıp öldürülmesi faili meçhul cinayetler dönemini başlattığı kabul edilen Vedat Aydın'ın eşi Şükran Aydın Kürtçe yaptığı konuşmasında "Ben eşimi devlete teslim ettim. Eşimin katledilmesinin sorumluları dönemin başbakanı Mesut Yılmaz, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, Diyarbakır Valisi Hayri Kozakçıoğlu'dur" dedi.
Devletin gelecekte mutlaka özür dileyeceğine inandığını belirten Aydın, "Ben olmazsam çocuğum Rojan'a, olmazsa onun çocuğuna hesap verecektir" diye konuştu.
Devletin soğuk yüzüyle beş yaşında annesi babasıyla gittiği karakolda ağladığı için tekme tokat dövüldüğü zaman tanıştığını gözyaşlari içinde anlatan, Muğla Üniversitesi öğrencisiyken geçtiğimiz günlerde vurularak öldürülen Şerzan Kurt'un babası Ömer Kurt da konuşmacılar arasındaydı.
Oğlunun vurulmasının sıradan bir olay olmadığını, bilinçli gerçekleştirildiğini söyleyen Kurt, "Devlet umutlarımızı, beklentilerimizi kırdı." diyerek sivil toplum örgütlerine Şerzan'ın davasını takip etmeleri çağrısında bulundu.
"Herşeye rağmen barış kardeşlik istiyorum"
12 başlık altında, 75 konuşmacının yer aldığı etkinlikte zaman zaman duygusal anlar yaşandı.
1992 yılında iki oğlunun (Yaşar ve Yılmaz) gözaltına alındığını daha sonra birinin cezaevinde kansere yakalandığını, diğerininse çıktıktan sonra dağa çıktığını belirten Rahime İnce "Bize insan gibi imkanlar verilse neden çoluk çocuk dağa gitsin?" diye sordu.
Dağdaki oğlunun bir operasyonda yaralı yakalanıp helikopterden atıldığını, küçük kızı Sevgi'nin de dağa çıkıp 1996'da yakalandığını ve kalbindeki kurşunla yaşamaya terk edildiğini belirten Rahime İnce, 1997'de "o da kalktı dağa gitti" dediği kocasının da 29 Nisan'da öldüğünü haber almıştı.
Oturumu yöneten Türkiye Barış Meclisi Sözcüsü Metin Bakkalcı, İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Batman, Şırnak gibi değişik yerlerden gelen kayıp yakınlarının, özellikle anaların program dışı da olsa kürsüden konuşma yapma isteği karşısında yer yer programı uygulamakta güçlük çekti.
Programa göre konuşma yapması beklenen pek çok aydın, kitle örgütü temsilcisi ve parti yöneticilerinin kendi konuşmalarını yarına erteleme önerisi üzerine elinde kaybettiklerinin resmini taşıyan anaların hepsi konuşma yapabildiler.
"Yedi çocuk annesiyim, bir kızımla tek kaldım."
Evlat acısının "volkan ateşi" gibi her acıdan daha ağır ve büyük olduğunu söyleyen Barış Anneleri'nden Döndü Ergin şöyle konuştu:
"Benim oğlum öğretmen oldu arama çıkarttılar, polisler bir cumartesi günü evimi sardı, eşimi damadımı götürdüler. Evde de iki kızım vardı damatlarım vardı.
12 yaşındaki kızı da götürmek istediler ben vermek istemedim bana bir tekme attılar kızı da aldılar. Gazetede okudum ki Tokat'ta Ziraat Fakültesi'ndeki oğlum Ataköy'de çatışma süsü vermişler, sekiz kurşun almış. 12 gün komada kaldı. Kurtuldu sonra Bayrampaşa saldırısında yaralandı yine komaya girdi. Bu şekilde yedi çocuğu bitirdim ben. Çocuklarım baskılara dayanamadı dağa gittiler.
Kızım bir sene durdu, Dersim'de şehit düştü. Halen mezarını bulamadım. Öcalan'ın emriyle geri çekilişte oğlum şehit düştü. Kızım gelinim damatlarım ben de hepimiz cezaevlerine girdik çıktık. Bu da yetmiyormuş gibi benim eşim emekli maaşından kesinti yapıyorlar. Yine 285 milyar bir borç geldi. Hem canımızdan hem de malımızdan oluyoruz. Bu Türkiye onların mı, benim bir dayım da kurtuluş savaşında ölmüş, biz neyiz, kimiz, niye bize bunları yapıyorlar?"
"Tanıklar" 12:30'da oturma eylemindeydi
Galatasaray Meydanı ve Koşuyolu Parkı'nda her cumartesi 12:30'da eylem yapan kayıp yakınları toplantı arasında İMO önünde sembolik bir oturma eylemi gerçekleştirdiler.
Burada kayıp yakınları adına söz alan Hüseyin Ocak, geçmişiyle yüzleşmeyen toplumların özgür olamayacağını söyleyerek 12 Haziran'da İstanbul'dan gerçekleştirdikleri yürüyüş sonrasında Ankara'ya geldiklerini ve Meclis'e taleplerini ileteceklerini belirtti.(BB/EÜ)