Dernek, yakınları öldürülen ya da gözaltında kaybolanların bir araya gelerek ortak mücadele vermesini amaçlıyor.
YAKAY-DER Başkanı Pervin Buldan derneğin amacını şöyle açıklıyor:
Avukatların yer aldığı Hukuk Komisyonu olayın hukuki boyutu üzerinde çalışacak, davaları izleyecek, dosyaları inceleyecek ve bu konuda kamuoyunu bilgilendirecek.
Büyük şehirde, insanların bir araya gelmesi, deneyimlerini aktarması ve sorunların çözümü için ortak davranması da çok önemli.
Türkiye'de ilk gözaltında kayıp, 1980 12 Eylül askeri darbesi sonrası günlerde yaşandı. Askeri yönetim günlerinde gözaltında, 12 kişinin kaybedildiği iddia edildi.
1984'den sonra Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki çatışma ortamında 1990'lardan başlayarak çok sayıda gözaltında kayıp iddiaları haberleri gelmeye başladı.
İnsan Hakları Derneği(İHD) verilerine göre, isim isim bilinen gözaltında kaybolduğu iddia edilenlerin sayısı 600'ü buluyor. İnsanların, kayıpları resmi makamlara ve İHD şubelerine bildirmeleri günün koşullarında her zaman mümkün olmadığı bilindiğinden kayıp sayısının çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor.
27 Mayıs 1995'de, daha sonra Cumartesi Anneleri/Cumartesi anneleri olarak adlandırılacak insanlar, her Cumartesi günü, saat 12:00de İstiklal caddesi, Galatasaray Lisesi önünde, 'Kayıplar son bulsun, akıbetleri açıklansın, sorumlular bulunup yargılansın" talebiyle basın açıklaması yapmaya başlayınca Türkiye kamuyu, ve dünya kamuoyu neredeyse ilk kez "Türkiye'de gözaltında kayıplar" gerçeğini duydu.
Galatasaray Lisesi önünde, 4 yıl her Cumartesi basın açıklamalarıyla, kaybolanlar konuşuldu. 1998 yılının Ağustos ayından başlayarak her Cumartesi günü güvenlik kuvvetleri Cumartesi anneleri/Cumartesi İnsanlarına müdahale edince, gözaltına alınca, açıklamalara Mart 1999'da "ara" verildi.
Gözaltında kayıplar, Cumartesi oturmalarıyla birlikte hızla azalmaya başladı. En son Silopi İlçe Başkanı Ebubekir Deniz ve ilçe yöneticisi Serdar Tanış 2000 yılında kayboldular.
Pervin Buldan, eşi Savaş Buldan'ın da "8 yıl önce İstanbul'da faili meçhul bir cinayete kurban gittiğini" anlatıyor. Dava, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde AHİM) halen sürüyor.
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, 1991'de, bir konuşmasında Kürt işadamlarından söz etmişti. Çiller'in açıklamasının ardından iş adamları öldürüldü. Savaş Buldan da bunlar arasındaydı. "Susurluk Davası" ile ilgili olarak, Başbakanlık Teftiş Kurulu adına hazırladığı raporda, Kutlu Savaş, işadamlarının öldürülmesi olayına da değinmişti.
1990'larda, içişleri ve adalet bakanlığı yapan Mehmet Ağar da, 1000 operasyon yapıldığından söz etmişti.
Buldan, faili meçhul cinayetler üzerine yürüttüğü çalışma sonucu 450 aileye ulaşmış. Bu ailelerden sadece 50'si AHİM'e müracaat etmiş. Buldan, "faili meçhul cinayetler ve kayıpların en çok İstanbul, Mardin, Batman ve Diyarbakır çevresinde" yaşandığını aktarıyor.
"AİHM'nden alınan ve alınacak sonuçlar sadece tazminat olarak düşünülmemeli, daha önemlisi 'faili meçhul' ve 'gözaltı kayıp' olaylarının yargı kararıyla da kabul edilmiş olmasıdır."
Buldan, yakınlarını kaybeden kadınların hayatındaki önemli bir değişikliğe de dikkat çekiyor:
Eşi öldürülen ya da kaybolan kadınlar o güne kadar evde çocuğuna bakmaktan başka hiçbir şey yapmamış.
Eşi öldürünce yaşadığı çaresizlikle üzerindeki bakının farkına varıyor ve sesini duyurmak istiyor.
Cumartesi Anneleri böyle bir çok kadını bir araya getirdi ve kadınlar seslerini duyurma imkanı buldular. (ÖG/NM)