M . Serdar İSPİR [email protected]
YAĞMUR VE KAR
Geçen haftaki yazımda çok şiddetli geçen kışın büyük kentlerdeki yarattığı olumsuzluklara ve bu kentlerde yaşayanların medyatik kültürün de etkisiyle bu olumsuz koşullara tahammül edememelerine, kısmen değinmiştim. Bu hafta ise bu tahammülsüzlüğün zihniyet arka planını üzerinde durmak istiyorum istiyorum.
Çok genel anlamda, toplumların hayatı algılayış biçimi olarak tarif edilebilecek zihniyet meselesine, Sabri Ülgener iktisadi faaliyetlerin etkisini ağırlıklı olarak inceleyerek yaklaşmış, onun öğrencisi olan ve halen öğretim üyeliği yapan Sadık Acar ise toplumlar ile üzerinde yaşadıkları coğrafya ve doğa koşulları arasındaki ilişkiye vurgu yaparak izahat yapmıştır. Esasen her iki faktörün de toplumların zihniyetlerinin oluşumu ve açıklanması bakımından ne derece etkili olduğunu, son bir aydır yaşadığımız kar manzaralarından anlamak mümkündür.
Ülkemiz henüz sanayileşme sürecini tam manası ile tamamlayamadığından, farklı bölgelerimizde (hatta aynı şehrin farklı bölgelerinde), yer yer endüstri toplumu yer yer de tarım toplumu özelliği göstermektedir. Zihniyet meselesi açısından bu sön derece önemlidir. Zira endüstri toplumu ile tarım toplumu arasında hayatı algılayış bakımından oldukça büyük farklılıklar vardır ki bu da toplumların zihniyetinin oluşumunda iktisadi öğelerin ne derece etkili olduğunu göstermektedir.
Yine ülkemiz, farklı bölgelerinde farklı iklimlerin aynı anda görülebildiği ender coğrafyalarından biridir. Bu özelliği sayesinde de zihniyet bakımından farklılıklar oluşmuştur. Mesela, kışın çok sert geçtiği yörelerimizdeki insanlarımızın zorluklarla mücadele etmeyi seven, sert mizaçlı, çabuk tepki gösteren kişilerden oluştuğu, buna karşılık iklimi daha yumuşak olan yörelerimizde ise, insanların daha sıcak kanlı, daha güleç yüzlü ve daha sakin yapılı olduklarını söylemek mümkündür. Bu özelliklerin şekillenmesinde iklim koşullarının yanı sıra dağlık, düzlük, denize yakınlık gibi coğrafi faktörlerin de etkili olduğunu görürüz ki bu da zihniyet farklılıklarını izah etmek bakımından doğal faktörlerin etkilerini ortaya koymaktadır.
Kar meselesine gelince; bu sene yurdun her bölgesinde etkili olan kış koşullarının farklı yörelerde farklı algılanmasının gerisinde zihniyet farklılıkları yatmaktadır. Mesela İstanbul gibi bir endüstri kentinde kar ve yağmur, işleri durduran, trafiği aksatan, kazançları azaltan bir faktör olarak algılanırken, ağırlıklı olarak tarımsal faaliyetler yürüten bölgelerimizde yağmur ve kar "bereket" olarak algılanmaktadır. Bu bölgelerde kış koşulları her yıl çok çetin geçmesine ve diğer yörelere göre daha büyük zorlukları beraberinde getirmesine rağmen, bahar geldiğinde bu zorlukların yerini sevince, umuda hatta sevgiye bırakması çekilen cefaların yükünü hafifletmektedir. Oysa endüstrileşmiş kentlerde kar sadece eziyet olarak algılanır ve onun varlığına tahammül etmek bunun için oldukça güçtür.
Bütün bir şehrin karla kaplanmasının algılanışı zannederim sadece çocuklar için evrenseldir. Zira dünyanın neresinde olursa olsun kar çocuklar tarafından oyun olarak algılanmaktadır. (Öyleyse zihniyet sadece çocuklar için evrensel bir kavramdır ve ancak çocuklar büyüdükçe içinde yaşadıkları toplumların koşullarına göre farklılıklar oluşmaktadır.)
İşte üzerinde yaşadığımız Anadolu'nun çok zengin kültürel mirası da zihniyet farklılıkları ve onların oluşmasına etki eden faktörler sayesinde gerçekleşmiştir denilebilir. Şimdi bize düşen ise bütün bu farklılıkları zenginliğe dönüştürerek yeni çağın değerlerini yakalamak olmalıdır.