PKK'nin süresiz ateşkes ilan etmesinin istendiği toplantıda, devletin de Kürt sorununun çözümüne yönelik adımlar atması, barışın sağlanmasının ön koşulu olarak gösterildi.
Feridun Yazar, Orhan Doğan, Selim Sadak, Osman Kavala, Akın Birdal, Büşra Ersanlı, Meral Danış Beştaş gibi isimlerin de katıldığı toplantıda, PKK'nin ateşkes ilan etmesi, devletin de bu süreci desteklemesi gerektiği görüşü ortaya çıktı.
Öte yandan bugün Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkanı Ahmet Türk'ün PKK'ye ateşkes çağrısında bulunmasıysa, önümüzdeki günlerin yeni gelişmelere gebe olduğuna işaret olarak görülüyor.
Barış İçin Demokratik Birlik İnisiyatifi Türkiye Çağrıcıları toplantısında, aralarında Prof. Dr. Doğu Ergil ve Orhan Doğan'ın da bulunduğu çağrıcıların ortak metnini okuyan yazar ve siyasetçi Orhan Miroğlu, çatışmaların bir an önce son bulmasını istedi.
"Barış hakkımıza sahip çıkmalıyız" diyen Miroğlu, dayanışma ve adalet kavramlarının üzerinde durulması gerektiğini söyledi. PKK'nin bir an önce ön koşulsuz ateşkes ilan etmesi gerektiğini vurgulayan Miroğlu, devletin de bu süreci desteklemesi gerektiğini, aksi halde devreye "başka güçlerin" girebileceği uyarısında bulundu.
Kürt sorunu milli olmaktan çıkıyor
Türkiye'nin etnik çatışmanın eşiğinde olduğuna dikkat çeken Miroğlu, barış mücadelesi veren grupların bir an önce bir araya gelerek daha güçlü bir sesin çıkmasını sağlaması gerektiğini de sözlerine ekledi.
Miroğlu, "Ya tasfiye ya da denetim altına alma gayreti, gerçekten arzu edilen barışa hizmet etmez. Barış ve demokrasi için adım atılmaması, Kürt meselesini giderek Türkiye'nin bir milli meselesi olmaktan çıkarıyor. İki halk arasında zaten büyük yara almış güven duygusu daha da sarsılıyor. Kısacası Türkiye'de Kürt sorunu, taşıdığı şiddet potansiyeliyle pervasızca oynandığı için artık Türkiye'nin bir milli meselesi olmaktan çıkmaya başlayacağı koşullara doğru hızla itiliyor" dedi.
Barış girişiminin ilkeleri
Barış için farklı bir kültür ve "dilin" oluşturulması gerektiğine dikkat çeken Miroğlu, barış için oluşturulacak güçlü bir inisiyatifin önemini şu sözlerle vurguladı:
"Böyle bir inisiyatif etnik topluluklar arasında diyaloglar geliştirecek, hoşgörüsüzlüğe, yabancı düşmanlığına, ötekine kin ve öfke duymaya, kadınlara karşı ayrımcılığa ve şoven düşüncelere karşı mücadele edenleri destekleyecektir."
Miroğlu yaratılacak olan ortak barış hareketinin ilkelerini ise şöyle açıkladı:
* Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ortak kimliğiyle hareket etmek ve bu kimliğin farklı etnik grup, inanç ve kültür gruplarının kapsayıcılığına inanmak.
* Farklılıkların benimsedikleri değerlere saygı temelinde toplumsal diyalog ortamının oluşmasını sağlamak ve kabul etmek.
* Başta Kürt sorunu olmak üzere, Türkiye'nin diğer bütün sorunlarının çözümünde barışçıl diyalog ve uzlaşma yönetimini esas almak, diyalog ve uzlaşma kültürünün gelişmesinden yana olmak. Şiddet içeren bütün anlayışları reddetmek.
* 12 Eylül askeri yönetiminin uyguladığı şiddet, baskı ve faşizm ortamında yapılan mevcut anayasanın, Türkiye'nin değişen toplumsal siyasal koşullarının gerektirdiği ölçülürde ve ulus-üstü hukukun, uluslararası temel insan ve yurttaşlık haklarının bağlayıcı sözleşmelerinin ışığında yeni bir anayasayla değiştirmek için toplumsal mutabakat ve uzlaşma ortamının gerekliliğine inanmak ve bunun mücadelesini vermek.
* Türkiye'nin hak ettiği, kalıcı, saygın ve etkili bir barış hareketinin daha da büyümesi için Türkiye barış hareketinin bütün gruplarını, farklı kesimlerini bir araya getirmenin ve nihai olarak herkesi kapsayan bir toplumsal barış yapılanmasının zorunlu olduğuna inanmak.
Miroğlu amaçlar bölümünde de dile getirdiği görüşler arasında, oluşturulacak olan hareketin PKK'nin silahsızlandırılması için oluşacak sivil programlara arabuluculuk ve öncülük etmesini ve çatışmaların durması için muhatap kesimlerle iletişime geçilmesini istedi.
"Çılgın Türkler" ve "Çılgın Kürtler"
Toplantının açılış konuşmasını yapan Prof. Doğu Ergil de Miroğlu'nun açıklamalarına paralel olarak, Türkiye'de kalıcı barışın sağlanmaması halinde Kürt sorununun ABD'nin kontrolünde "çözülmek" isteneceğini vurguladı.
Ergil şöyle konuştu: "Yurtta ve cihanda savaş var. Bir şeyler ölümcül biçimde yanlış gidiyor. 'Çılgın Türkler'in karşısında 'Çılgın Kürtler' var. Türkler, Kurtuluş Savaşı sırasında yaptıklarıyla övünürken, Kürtlerin yaptıklarına sinirleniyorlar."
Kürt sorununun temelini eşitsizlik ve adaletsizliğin oluşturduğunu söyleyen Ergil, mevcut çatışma sürecinin her iki taraftaki milliyetçilik duygusunu körüklediğini ve onarılmaz sonuçlara doğru gidildiğini vurguladı. Kürtlerin, Cumhuriyetin ilanından bu yana gayrı meşru evlat muamelesi gördüğünü, dolayısıyla Kürt milliyetçiliğinin Oidipus kompleksiyle, "babaya" düşman kesildiğini öne süren Ergil, "şimdi bu üvey evladı aileye alacak mıyız, almayacak mıyız, bütün mesele bu" dedi.
Ergil, toplantının açılış konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Öncelikle savaş halinde olduğumuzu itiraf edelim. Bu savaşın adını koymak zorundayız. Savaşın sona ermesi için çözüm aramak zorundayız. Bu, çocuklarımıza olan borcumuzdur. Şiddetin arkasında geniş bir sosyal destek var. Bu desteği ortadan kaldırmanın yollarını aramalıyız. Barış emek ister. 'Yeni koşullarda birlikteliği sağlayalım' diyenlerin elini tutalım. Çünkü toplumun sabrı tükeniyor. Silahlı güçler barış yapamaz, barışı siviller kurar. Biz siviller, silahları gereksiz hale getirmeliyiz."
"Net konuşmalıyız"
Toplantıda söz alan İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Genel Başkanı Ayhan Bilgen de "Ya barış olacak, ya barış olacak demeliyiz" dedi.
Bilgen sözlerine şöyle devam etti: "Toplantılar savaşı durdurmaz. Bu yüzden de ezber bozucu şeyler yapmalıyız. Ağırlığımıza uygun bir duruş sergilemeliyiz. Kararlı bir dil kullanmalıyız. Karnından konuşma alışkanlığını içselleştirdik. Daha net konuşmalıyız."
Ültimatomsuz diyalog
Çocuk Derneği Genel Başkanı Nil Demirkazık da söz alarak, Kürt sorununun çözümü konusundaki önerilerini sıraladı. Kürtlerin demokrasi ve "ültimatomsuz diyalog" istediğini söyleyen Demirkazık, Kürt sorununun çözümü için anadilde eğitim, serbest siyaset yapma, siyasi tutukluların serbest bırakılması gerektiğini vurguladı.
Devlet 'aileyi' dağıtıyor
Altan Tan ise barış için inandırıcı bir dil kullanılması gerektiğine dikkat çekti. PKK'nin tek taraflı ateşkes ilan etmesini isteyen Tan, seçim öncesinde Kürt sorununun çözümüne dair hükümetten bir adım atmasının beklenemeyeceğini söyledi. Tan, bütün siyasi partilerin ana gündemlerini, yakında yapılacak seçimlerin oluşturduğunu belirterek, bu süreçte silahların susmasının, seçim sonrasında sorunun çözümüne hizmet edeceğini ileri sürdü. Kürt Demokrasi Forumu Başkanı Feridun Yazar ise, linç olaylarının gelip geçici olduğunu, asıl riskin, Kürt sorununun ABD'ye havale edilmesinde yattığını söyledi.
Söz alan Tayfun İşçi ise, PKK ve Türk yetkililerin "oluru" olmadan çatışmaların bitmeyeceğini düşündüğünü belirtti. İşçi, "Barış inisiyatifi çift taraflı ateşkes çağrısı yapabilir" derken, Diyarbakır'da pek çok kan davalısını barıştırmasıyla bilinen Sait Şanlı, Türkiye'nin bir aile olduğunu, devletin politikalarının bu aileyi dağıtmaya yol açtığını söyledi. Şanlı, "Eğer Diyarbakır'da sekiz yaşındaki bir çocuk, eline taş alıp panzerin üstüne çıkıyorsa, o zaman herkes korksun."
Gün boyunca süren toplantıda katılımcılar, Kürt sorununun çözümü ve diyalog için silahların susması gerektiğine dikkat çekti. Toplantının sonuç bildirgesinde de bu noktalara dikkat çekilirken, Türkiye'de barışın sağlanması için çaba gösteren tüm kurum, kuruluş ve oluşumla irtibata geçilmesi ve ortak bir platform kurulması kararı alındı. Toplantıda ileriki günlerde sorunun "enine boyuna irdeleneceği bir barış konferansı" düzenleneceği de açıklandı. (İA/TK)