WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Türkiye'nin tehlike altındaki biyolojik zenginliklerinin yerel girişimlerce korunmasını desteklemek amacıyla yürütmekte olduğu Türkiye'nin Canı Küçük Destek Programı'nın üçüncü dönemini 22 Mayıs Dünya Biyoçeşitlilik Günü'nde tamamlıyor.
Program kapsamında, 160'ın üzerinde memeli, 460'dan fazla kuş, 10 bini aşkın bitki, 364 kelebek, 141 sürüngen ve çift yaşamlı, 405 balık türü ile biyolojik çeşitlilik açısından dünyada önemli bir yeri olan Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde türlerin doğal yaşam ortamlarında korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması için yerel sivil toplum kuruluşlarınca hazırlanan projelere hem maddi hem de bilimsel/teknik destek veriliyor.
TIKLAYIN - BM Raporu: 1 Milyon Tür Yok Olma Tehlikesiyle Karşı Karşıya
Türkiye'nin Canı Küçük Destek Programı'nın üçüncü döneminde desteklenen üç proje ile Adalar Denizle Yaşam ve Spor Kulübü Derneği, KuzeyDoğa Derneği ve Deniz Memelileri Araştırma Derneği'nin ülkemizin önemli doğal alanlarında yaşayan kadife ördek, kaşalot, gagalı balina ve beyaz çalı gorgonu, küçük gorgon, sarı gorgon gibi türlerle ilgili koruma çalışmalarına katkı sağlandı.
Kadife ördeğe artık rastlanmıyor
Üçüncü dönem çıktılarına göre Doğu Anadolu'da kadife ördeğe rastlanamazken Marmara'nın Canı Mercanlar Projesi kapsamında Türkiye'de ilk defa mercan transplantasyonu (transferi) gerçekleştirildi.
Biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetleri konusundaki bilimsel sonuçları karar vericilere ulaştırmayı hedefleyen Hükümetlerarası Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Bilim-Politika Platformu'nun (IPBES) son raporu da, önlem alınmazsa yakın gelecekte 1 milyon türün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna ve bunun ekonomiyi sekteye uğratabileceğine dikkat çekiyor.
Karasal alanların %75'i doğallığını kaybetti
Rapora göre, doğamız ve doğamızın sağladığı ekolojik hizmetler hızla zarar görüyor. Karasal alanların yüzde 75'i insanlar tarafından önemli ölçüde değiştirildi ve doğallığını kaybetti.
Deniz alanlarının yüzde 60'ından fazlası yoğun insan etkisi altında ve sulak alanların yüzde 85'ini kaybetmiş durumdayız. Küresel ölçekte orman kaybının hızı azalmış olsa da özellikle biyolojik çeşitliliğin en yüksek olduğu tropik ormanlardaki kayıp hala hızlı bir şekilde devam ediyor. Türkiye'de de küresel ölçekte tehlike altında olan tür sayısı son 10 yılda dört katına çıkarak 400'e ulaştı.
Dr. Kalem: Yokoluş hızı artıyor
WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem rapor verilerinden hareketle şu değerlendirmeyi yaptı: xw
"IPBES'in ortaya koyduğu biyolojik çeşitlilik kaybı, bir anlamda, çocukluğumuzda yaşadığımız yerin doğal çevresinde var olan kuşlar, memeli hayvanlar ya da balıkların yaşamımızdan uzaklaştığı anlamına geliyor.
"Yaşamımız biraz daha fakirleşiyor; insanın dünya üzerindeki ekolojik ayak izi hızla büyürken doğal hayata bıraktığımız alan da o ölçüde daralıyor. Bunda insanın, aşırı tüketim, habitat kaybı, kirlilik gibi doğrudan etkilerinin yanı sıra iklim değişikliğinin de tetikleyici bir etkisi var. Canlıların, yiyecek bulma imkanı azalıyor, üreme süreçleri sekteye uğruyor, hastalıklar artıyor; bunlar da yok oluş hızını artırıyor.
"Doğayı koruma, sürdürülebilir bir yaşamı gerçekleştirme, iklim değişikliğini önleme konusunda bugüne kadar gösterdiğimiz çabalar ne yazık ki yetersiz kaldı. Biyolojik çeşitlilikteki azalma eğilimi, son 30 yılda gösterilen uluslararası çabalarla bir miktar frenlenmiş olsa da hala devam ediyor. Bu tablo karşısında, WWF olarak 'Doğa ve İnsanlık için Yeni Bir Başlangıç' çağrısı yapıyoruz. Dünyanın sürdürülebilir geleceği için her zamankinden daha samimi, daha işbirlikçi, daha etkin çaba göstermemiz ve doğa ile yeni bir ilişki kurmamız gerekiyor."
*"Türkiye'nin Canı Tehlike Altındaki Türlere Kucak Açıyor" başlıklı rapor için TIKLAYIN.
WWF-Türkiye hakkında
WWF-Türkiye dünyanın en büyük, deneyimli ve bağımsız doğa koruma kuruluşlarından WWF'in uluslararası ağının bir parçası.
Beş milyonu aşkın destekçiye ve 100'den fazla ülkede etkin bir küresel ağa sahip WWF'in misyonu; dünyanın biyolojik çeşitliliğini koruyarak, yenilenebilir kaynakların sürdürülebilirliğini sağlayarak, kirlilik ve aşırı tüketimin azaltılmasını teşvik ederek gezegenimizin doğal çevresinin bozulmasını durdurmak ve insanın doğayla uyum içinde yaşadığı bir geleceğin kurulmasına katkıda bulunmak. (PT)