Olayla ilgili Mazlumder raporu şöyle:
Mazlumder heyeti ve raporu
Aydın'da 15 Mart 2001 tarihinde meydana gelen ve Resul Aydemir adlı vatandaşın ölümüyle sonuçlanan olayı yerinde incelemek ve kamuoyuna doğru bilgi sunmak amacıyla Mazlumder İzmir Şubesi Başkan Yardımcısı Selvet Çetin ile avukat Nihat Osmanoğlu 'ndan oluşan Mazlumder heyeti, 16 Mart 2001 tarihinde Aydın'a giderek maktulün yakınları ve görgü tanıkları ile görüşerek aşağıdaki ön raporu hazırlamışlardır.
Cenazenin karşılanması sırasındaki izler
16.3.2001 günü öğle saatlerinde Aydın'a ulaşıldığında Denizli-Aydın karayolu üzerinde polis araçları ve çok sayıda güvenlik görevlisi ile vatandaşlardan oluşan bir kalabalıkla karşılaşılmıştır. Kalabalığın toplandığı yerde bir kahvehanenin taş ve tuğla parçaları ile tahrip edildiği, kahvehanenin üstündeki dairelerin de camlarının kırıldığı görülmüştür. Edinilen bilgiye göre, İzmir'de otopsisi yapılan maktul Resul Aydemir'in yakınları, cenazeyi karşılamak üzere cadde kenarında toplanmışlar, polis güçleri de panzer dahil, araçlar ile kalabalığı dağıtmak istemiştir. Çıkan kargaşada kalabalık galeyana gelmiş ve polis güçleri hedef olmuş, sivil vatandaşların işyeri ve meskenleri de zarar görmüştür.
Kardeşi anlatıyor
Maktulün ikamet ettiği semte gelindiğinde cenaze hazırlıkları yapıldığı ve büyük bir kalabalığın toplandığı görülmüştür. Maktulün akrabaları ve bu arada kardeşi Abdullah Aydemir ile görüşülmüş ve olayı anlatmaları istenmiştir. Diğer görgü tanıklarının da ifadeleri aynı doğrultuda olduğu için sadece Abdullah Aydemir'in beyanları aşağıya alınmıştır:
"Vurun şerefsize, öldürün; sorumluluk bana ait"
"Olayın meydana geldiği gün olan 15.3.2001 günü saat 08.00 civarında evimize polisler geldi . Evimiz iki katlı olup cezaevine yakındır. Aslen Ağrılıyız. Ağabeyim Resul üst katta, ben ve kardeşim Süleyman alt katta oturuyoruz. Ben kalktım, kapıyı açtım. Polislerin bir kısmı sivildi. Tünel aramak için geldiklerini söylediler. Arama iznini sordum , polislerden biri bir kağıt çıkardı ve uzaktan göstererek 'Bırak okumayı' dedi. Bizi ailece dışarıya doğru sürüklediler. Bu arada kapı kırıldı. Üst kata çıktılar. Ağabeyim 'Kadınlar üstlerini giyinsinler'dedi. Polisler ağabeyimi tartaklamaya başladılar. Bu arada ben ve kardeşim Süleyman ekip otosuna doğru götürülürken, ağabeyim arkadan bağırarak geldi, polislere bizi bırakmalarını söyledi. Bu esnada ağabeyim ekip otosunun önünde idi. İsminin Gökhan olduğunu öğrendiğim başkomiser , polislere 'Vurun şerefsize, öldürün, sorumluluk bana ait' diye bağırıyordu. Ekip aracı hızla ağabeyime kalça tarafından çarptı ve elini ezerek uzaklaştı . Bizi akşam 18.00 civarında serbest bıraktılar."
Hiç kimse yaklaştırmamış
Diğer semt sakinlerinden ve maktulün yakın akrabalarından olan kişilerin beyanlarına göre araç çarptıktan sonra hareketsiz olarak yerde yatan Resul Aydemir 'in yanına yaklaşık bir saat hiç kimse polis ve jandarma tarafından yaklaştırılmamıştır. Bu süre içinde gelen ambulans maktulü hastaneye götürmüş, ancak Resul Aydemir'in öldüğü anlaşılmıştır.
Sözkonusu olay, yöre halkı tarafından, insanların can güvenliklerinden sorumlu olan kamu görevlileri eliyle işlenen insanlık dışı bir cinayet olarak değerlendirilmektedir ve doğal olarak da halkın tepkilerine neden olmuştur . Bu arada bir kısım halkın gerginlik içinde gelişmeleri izlediği görülmüş ve bu durumun farklı kesimler arasında şiddete dönüşmesinden kaygı duyulduğu saptanmıştır . Bu ve benzeri vahim gelişmelerin önlenebilmesi için de, bu cinayet için emir veren ve hukuka ve yasalara aykırı bu emri uygulayan tüm kamu görevlilerinin en kısa zamanda bağımsız ve yansız yargıda yargılanmaları gerekmektedir. Bu yargı sürecinin her türlü baskıdan arındırılması ve evrensel hukuk ilkeleriyle ve kamu vicdanı ile örtüşecek bir kararla sonuçlanması sağlanmalıdır. Biz insan hakları savunucuları bunun için gereken duyarlılığı göstererek gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceğiz."(YÖ)