Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi araştırma görevlisi Ertuğrul Cenk Gürcan "Eğer Türkiye'de vicdani ret hakkı tanınsaydı, sahte çürük davaları diye bir şey olmayacak, politik ya da değil kendini askerlik yapmaya elverişli hissetmeyen kimse bunu devletin tanımladığı şekilde devlet onayından geçirmek için çabalamayacaktı" diyor.
Kamuoyunda "sahte çürük davası" olarak bilinen Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde görülen, "askerlikten kurtulmak için hile yapmak ve buna iştirak etmek" suçlarından aralarında Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkanı Nurettin Demirtaş gibi siyasilerin ve çeşitli kademelerde askeri görevlilerin de yargılandığı davanın iddianamelerinde pek çok kişinin sahte çürük raporu alabilmek için para verdiği ve karşılığında kurulan askeri bağlantılar yer alıyor.
"Devlet AİHM önünde 'çürük' nedeniyle de yargılanacaktır"
Gürcan'a göre böyle bir davayı "modernist" devlet anlayışı sonucu militarizmin bireylere geçirilmesi olarak okumak gerekiyor.
Gürcan "modernizmi" teknolojinin ve diğer olanakların sürekli değiştiği dünyada her şeyin tepeden inme şekilde uygulamaya çalışan, bireyin devletin onayından geçmek zorunda kaldığı, bireysel ifade olanaklarının, yerel inisiyatiflerin geliştiği Avrupa ya da ABD'nin gerisinde bir Türkiye devleti projesi olarak yorumluyor.
"Neye göre çürük?"
Gürcan örneğin beş yıl önce sağlık şartları elvermediği için askerlik yapmak istemeyen birinin bugün sağlıklı olabileceğini, "çürük" kavramının esnek ve siyasi manipülasyona açık olduğunu söylüyor.
Kimin "çürük" kimin "normal" olduğuna devletin karar vermesinin asıl sorun olduğunun altını çizen Gürcan, "Kişi politik bir tutumun dışında 'sıhhi' açıdan askerliğe elverişli olmadığını devletin onayından geçirmek zorunda kaldığı için 'sahte çürük' kavramı var" diyor.
Siyasiler açısından 'sahte çürük raporu' alınmasının "Devletin parasıyla bu yapılır mı?" şeklinde kınanmasının doğru olmadığını söyleyen Gürcan'a göre antimilitarist ya da değil değil bir siyasinin askere gitmeyi istememesinin militarizmi sorgulaması açısından değerlendirilmesi gerektiğine inanıyor.
"'Çürük' kategorisi devletin, militarizmin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı önünde yargılanmaması için de bulunmuş bir strateji. 'Sahte çürük davası' AİHM'in kararından kaçmak anlamına geliyor. AİHM kararlarına göre Türkiye vicdani ret konusunda bir düzenleme yapmak zorunda. Verdiği sözü tutmadığı için de AİHM önünde yargılanacaktır."
Türkiye'de vicdani ret:
İlk kez 1989'da Vedat Zencir ve Tayfun Gönül'den sonra vicdani retçilerin sayısı 60'a ulaştı. Son olarak ABD’nin Irak’ı işgalinin yıldönümünde vicdani reddini açıklayan Hakan Filizlibay'dan önce 2006'da İsmail Saygı vicdani retçi olduğunu açıklamıştı. Saygı şuan askeri hapishanede tutuklu bulunuyor. Saygı'ya destek vermek için basın açıklaması yaptıktan sonra tutuklanan vicdani retçi Halil Savda ise Çorlu Kapalı Cezaevinde. Türkiye'deki kadın vicdani retçilerin sayısı ise 13. (EZÖ/GG)