ABD Temsilciler Meclisi'nin karar gündemine girmiş olan "Ermeni soykırımı" tasarısı Türkiye'de panik ortamı yarattı. Art arda ABD'ye giden heyetler soykırım değerlendirmesinin dış politikaya yansıması halinde Türkiye ile ilişkilerin kötüye gideceği tezine sarılmış durumdalar. Oysa ABD'de bu argüman, Türkiye'nin tarihiyle yüzleşememesi nedeniyle yaşadığı zaafın bedelini bugün sahip olduğu pazarlık gücüyle kapatma girişimi olarak algılanıyor.
Böylece Türkiye'nin "stratejik önemini" vurgulayan ve tasarının bu nedenle durdurulmasını savunan görüşler, gerçekte uzun vadede geri tepiyor ve Türkiye'nin tarihsel olarak haksız olduğunun tescili olarak görülüyor. Ayrıca Türkiye'nin bu tutumu bilinçli bir siyaset olarak yürütmesi, devletin bu konuda ahlakı dışlayan bir strateji izlediği izlenimini de yaratıyor.
'Tarihin tarihçilere bırakılması" tezine karşılık olarak ise, ABD akademik dünyası ve siyasetçileri resmi kayıtlarda belgelendiğini düşündükleri bir tarihsel olayın günümüz politikasında karşılığının olması gerektiği tezini savunmaktalar.
Ayrıca Türkiye'nin tarihçi komisyonuna ilişkin olarak Ermenistan'dan gelen karşı teklifi sistematik olarak "görmezden gelmesi", söz konusu komisyonun kurulmasının, ilişkileri normalleştirmemenin aracı olarak önerildiği değerlendirmesine neden oluyor.
Sonuçta, Türkiye'nin siyasi tavrı her geçen gün ülkenin dünya kamuoyunun vicdanında kaybettiği bir süreci ifade etmekte. Türkiye, siyasetini çıkara dayalı bir anlayışa mahkum ettiği ve dolayısıyla vicdana sahip çıkamadığı sürece, ABD'dekine benzer tasarıların giderek artacağı ve bu tasarıların daha geniş kamuoyu desteği bulacağı açık. (AGOS/TK)
* Bu yazı Agos'un 12 Ekim 2007 tarihli 602. sayısında yayınlandı. Yazı yazıldığında ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu'nda tasarı henüz oylanmamıştı.