Fotoğraf: AA
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eğitim Politikaları Komisyonu ve Çocuk Komisyonu, 2022-2023 Eğitim Öğretim Yılının ilk gününde yaptıkları basın toplantısıyla eğitim sisteminde yaşanan sorunlara dikkati çekti.
Eğitim Politikaları Komisyonu Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit bu yıl eğitim öğretimin başlangıcının 12 Eylül darbesinin yıldönümüne denk geldiğini hatırlatarak, "Eğitimdeki eşitsizliklerin ne kadar derin olduğunu ortaya koymak gerekiyor" dedi.
Ekonomik kriz
Kılıç-Koçyiğit özetle şöyle devam etti:
"Nitelikli öğretmenlerin tasfiyesini önüne koyan, özelleştirmenin önünü açan ve eğitimi piyasaya açık hale getiren eğitim sisteminin en temel özelliklerinden biri de 2022 yılında hâlâ sınav sisteminden vazgeçmemiş olmasıdır. Hakkari'deki bir çocukla İstanbul Bebek'te okuyan bir çocuk aynı sınava tabi tutuluyor, aynı sorulardan sorumlu oluyor. İkisinin yaşadığı eşitsizlik sınav sistemiyle perçinlenerek dezavantajlı çocukların sistemden dışlanmasının önü açılıyor. Aslında devlet okulları açısından da hiç iç açıcı bir tablo olmadığını ifade etmek gerekiyor. Okullar açılınca velilerin eline tutuşturulan ihtiyaç listeleri, her öğrenci için 1000 lirayı tutan okul malzemelerinin kendisi, artan ekonomik kriz nedeniyle mevcut durumda velilerin karşılayamayacağı bir haldedir.
Mülteci, engelli çocuklar
"Devlet okullarında yeterli personel istihdam edilmediği, hijyen koşullarının sağlanmadığı bu nedenle okul idarelerinin velilerden para toplamak zorunda kaldığını biliyoruz. Bunun sonucunda da parayı veren sınıflar ile parayı vermeyen sınıflar arasında bir nitelik farkının açığa çıktığının, parayı veren öğrencilerin olduğu sınıfların daha hijyenik olduğunun da altını çizmek gerekiyor. Bu temel bir insan hakkı ihlali ve aynı zamanda bir mekandaki eşitsizliğin en çarpıcı örneğini oluşturuyor. Sadece burada para veren-vermeyen arasında bir eşitsizlik yok; engelli çocukların sınıflara erişimi, Türkiye'de bulunan 4 milyona yakın mülteci çocuğun eğitime erişimi, ülkemizdeki başta Kürtler olmak üzere diğer etnik grupların eğitime erişimi önünde ciddi engeller olduğunu ifade etmiş olalım.
Anadilinde eğitim
Kılıç-Koçyiğit anadilinde eğitim hakkı ile ilgili olarak ise şöyle konuştu:
"Hali hazırda eğitimin en temel öğelerinden biri olan anadilinde eğitim hakkı, yasalar ve Anayasa eliyle engelleniyor. Ve bugün AKP iktidarı seçmeli anadil mevzusuyla bu sürecin önünü kapatmaya ve aslında bu temel eğitim hakkı ihlalinin üzerini örtmeye çalışıyor. Seçmeli eğitimde 79 Kürtçe ders verecek öğretmen istihdam eden MEB'in bu konuda hiç de samimi olmadığını, aslında bunun tamamen göstermelik bir yaklaşım olduğunu ifade etmek gerekiyor. Anadilinde eğitim temel bir eğitim hakkıdır, bu asla seçmeli dersle giderilemez. Bu bir tercih olamaz.
"Eğitim-öğrenim sürecinin her aşamasında sınıfsal ve kimliklere dayalı eşitsizliklerin ve ayrımcılıkların ortadan kalktığı, dillerin ve kültürlerin çoğulluğunu esas alan bir perspektif, toplumsal ve bireysel dönüşüm ile özgürleşmeyi destekleyebilir. Okullar belli bir sınıfın, dilin, dinin, inancın, yaşam tarzının, cinsiyet rollerinin dayatılmadığı; hiçbir açıdan tek tipleştirmenin, birbirine benzetmenin esas alınmadığı, herkesin kendisi olarak var olabildiği özgürleştirici mekânlar olmalıdır."
12 Eylül geleneği
Çocuk Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Türkmen ise şunları söyledi:
"Çocukluk alanına yaklaşımda çocukları bir özne olarak görmeyen iktidar, aynı zamanda eğitim alanında da çocukları ve gençleri bir toplumsal özne olarak görmeyen bir yaklaşımla kendi iktidarını bazen zor ve baskıyla bazen de rızayla sürdürüyor. Baktığımızda bugün yaşanan sorunlardan, okullarda istismara maruz kalmalarından, çocukların yaşadıkları şiddet deneyimlerinden, okula giden milyonlarca aç çocuğun varlığından bahsediyorsak ya da bugün ekonomik krizin derinleşmesi ile birlikte şehir dışına göç isteyen binlerce öğretmenin varlığını biliyorsak, doğrudan iktidarın eğitime yaklaşımında bu zor, baskı ve rıza aygıtını kullandığını söyleyebiliriz.
"12 Eylül geleneği ve öncesindeki 100 yıllık doğrudan temel referans çerçevesini Türklük, Sünnilik ve erkek egemen anlayış ve sağlamcı ideolojiden alan iktidar, bu süreçte de bunu yükselterek devam ediyor. Bu aynı zamanda bir hegemonya mücadelesi."
(AÖ)