Çocukluğumuzdaki bazı davranışlar ve hareketler, büyüklerimiz yada arkadaşlarımız tarafından anımsandıkça anlatılır. Bu durum, bazıları için muhabbet, bazıları içinse malzemedir . Ama çocukluk ve çocuklar hayatımızın bir gerçeğidir.
Şimdilerde çocuk olmak kolay ama bir o kadarda zor. Bazıları doğuştan şansızlar ya karınları aç yada sokakta yaşamaya mahkum olmuşlar. Suça itilmiş çocuk yada sokakta yaşamak zorunda olan çocuklar özgürce oyun oynayamıyor, yaşıtlarıyla eğlenemiyor, okula bile gidemiyor.
Oyun alanları kısıtlanıyor
Gün geçtikçe çocuklarımızın oyun alanları kısıtlanıyor, hatta çocuklarımız sadece hakimiyetimiz altında büyüyor. Hiçbir şeyi yaşamadan, bilmeden, öğrenmeden. Bizler çocuklarımızı daha iyi bir şekilde yetiştireceğimize sadece hakimiyetimiz altına almaya çalışıyoruz. Geçmişi bizlere nasıl unutturduysalar bizlerde çocuklarımıza unutturmak istiyoruz.
Geçmişteki çocuklar misket oynarlardı, şimdiki çocuklar bilgisayar oynuyor, eskiden çelik çomak oynanırdı şimdi atari, savaş oyunları oynuyor çocuklarımız. Çok şeyler değişti aslında yaşantılarda, bir baktığımızda yaşanan onca güzellikler kaybolmuş uçmuş gitmiş çok uzaklara.
Eski oyunlar anılarda kaldı
Geçmişteki manzaralar artık bazı nostaljilerde kaldı yada yapılan festivallerde. Ne olur yani şimdi çocuklarımızda teknolojiyle beraber bu nostalji dolu günleri yaşasalar? Geleceğe taşısalar bu geçmişi, var olan bu güzelliklerle beraber hepsini yaşatsalar.
Yaşatamazlar biliyorum bu çocuklar ve büyükler, değişti artık her şey ve her mekan. Artık ne o oyunları oynayacak çocuklar nede o alanlar var artık. Belki çok iyi bir geleceğe hazırlıyoruz çocuklarımızı ama bu güzelliklerden de mahrum ediyoruz hepimiz. Büyükler anlatırken bu yaşadıklarını duygulanıyorum, neden bende yaşayamadım o masum ve saf oyunları.
Hayat öylesine çabuk değişiyor ki bizler bile ayak uyduramıyoruz, çocuklar nasıl uydursun?
Çocuklarımızı daha iyi bir geleceğe ve kaybolan oyunlarla yaşatmak ümidiyle siz değerli yetkililer; çocuklarımıza kaybolan oyunları yaşatmak için bir çocuk şenliği oluşturmayı hiç düşündünüz mü?
"Benim sahip olamadıklarıma, çocuklarım sahip olsun"
Hayat bizlere olabildiğince güzel bırakılmamış ama bizler, "Benim sahip olamadıklarıma, çocuklarım sahip olsun" diyerek elimizden geleni yapıyoruz. Acaba öyle mi? Çocuklarımız için sunduğumuz maddi değerler, onların gelişiminde ne kadar önemli?
Çocuğa alacağınız bir kıyafet mi? gelişimine katkı sağlar, onunla oynayarak paylaşacağınız bir oyun mu?.
Çevrenize bir bakın; sizin çocuğunuzun gelişimine katkı sağlayacak neler var? Eğer bir şeyler bulabilirseniz inanın şanslısınız. Elinden oyun alanları alınmış; yerine otoparklar, kocaman binalar bırakılmış, o kadar çok çocuk var ki! Çocuklarımızı dört duvar arasına hapsetmişiz ,haberimiz yok.
Okula giderken yürüyeceğine, servise biniyor çocuk, oyun oynayacağında bilgisayar başına geçiyor, televizyonda eğitim içerikli programlar seyredeceğine, "A" şahsının şov amaçlı programını seyrediyor. Reklamlardan esinlenerek tüketici rolüne bürünüyor. Ne deneylerle, gözlemlerle doğayı tanıyor ne oyunlarla gelişimine katkı sağlıyor. Çocuk, bizim dünyasına sokmaya çalıştığımız fikirlerle yaşıyor, ama nasıl yaşıyor?
23 Nisan'a bir ay kala öğrencileri korku sarıyor
Atatürk 23 Nisan'ı çocuklara armağan etmiş. Bu vesileyle her yıl 23 Nisan etkinliklerle kutlanıyor. Benim çocukluğumda; 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı;İstiklal Marşı Atatürk'ü ve Şehitlerimizi anmayla başlar, öğretmenlerimizin bizlere sunduğu oyun alanlarında okunan şiirler, söylenen şarkılar, oynanan çocuk oyunlarıyla devam ederdi.
Bu çocuk oyunları; çuval içinde zıplama yarışı, yoğurt yeme yarışı ,yumurtayı kaşık üzerinde belli bir mesafeye kadar taşıma yarışı, okuma yarışı , misket oynama yarışı şeklinde devam eder ve gece daha çok köy halkının da seyretmeye geldiği; kurtuluşumuzu anlatan ,öğrencilerin düzenlemiş olduğu piyeslerle sona ererdi.
Bizler 22 Nisan gecesi sevinçten yatamazdık okulumuzu bayraklarla balonlarla süslerdik. Bu şenlikleri yaşayacağımız için heyecandan uyku sarmazdı bizi.Bizlere Atatürk, vatan, bayrak sevgisi böyle güzel aşılanırdı.
Şimdilerde 23 Nisan'a bir ay kala öğrencileri korku sarıyor ;güneşte günlerce aynı egzersizleri yapıp duruyor çocuklar, kimi baygınlık geçiriyor sıcaktan, kimi amacı bile öğretilmeden, uygulatılan bu egzersizlerden nasıl kaçabilirim diye hile yollarına girişiyor. Düzenlenen bu etkinlikler çocukları sadece sıkıyor. Ezberci düzenin, ezbere yaptırılan egzersizleri işte.
Bence çocuklara unutulan çocuk oyunları 23 Nisan 'da düzenlenen etkinliklerle yeniden tanıtılmalı . Örneğin belirlenen bir alanda çocuklara; uçurtma şenlikleri düzenlenmeli, çelik çomak oyunları oynatılmalı, misket oyunları oynatılmalı biraz daha düşünerek, yaratıcı çocuğu yeniden kazanma adına bir şeyler sunulmalı çocuklara.
Çocuklara 23 Nisan'ı ne kadar yaşatabildik?
23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı'nı geride bıraktık, peki çocuklarımıza bu bayramı ne kadar yaşatabildik?
Çocuk; oyun ister,oyunlarla benliğini bulmak, kişiliğinin temellerini atmak ister, eğlenmek, mutlu olmak ister ve çocuk bu bayramı doyasıya yaşamak ister.
Bu bayramda, yine eski bayramlar gibi birçok ilimizde ve yerleşim merkezimizde klasik görüntülerle geçti. Aslında bu bayram, en azından ilimizde daha renkli, çocuklar adına daha coşkulu geçebilirdi, tabi yetkililerimiz isteseydi.
Çocuklarımıza sadece yürüyüş yaptırarak, onlara günlerce düzgün yürümeyi öğretip, bu hünerlerini de 23 Nisan günü protokol üyelerine sunmalarını bekleyerek, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlatamayız.
Emrivakilerle çocukları memnun edemeyiz
Zira emrivaki yaptırılan bu çalışmalarla belki birilerini memnun ederiz ama çocukları asla bu şekilde memnun edemeyiz. Dünyadaki resmi tek çocuk bayramını; çocuklara neden bir bayram havasında yaşatmıyoruz?
Aslında çok şey istemiyor çocuklarımız, sadece bu bayramı gönüllerince yaşamak istiyorlar. Bunun için bizlerin ve bu konuda görevlilerin birkaç değişiklikle yapacağı bir takım gelişmelerle bu istenen şeyler oluşturulabilir.
Çocuklarımız; bu değişikliklerle daha bir güzel bayramını yaşayabilir, kutlayabilir. Etkinlikleri genişletmek kimseye bir zarar yada kayıp getirmez, bilakis daha coşkulu bir hava getirir, yaşatır.
Kimseden ses çıkmadı
Günlerdir bu konuyla ilgili araştırmalar yapıyor, çocuklarla konuşuyor, onlardan aldıklarımı köşeme taşıyorum. Bununla birlikte kendi dönemlerimizde yaşadığımız 23 Nisan bayramlarını anlatıyor, büyüklerimizden konuyla ilgili görüş alıyorum. Tüm bunları birileri görsün, duysun, okusun diye yapıyorum ama kimsenin umurunda değil.
Milli Eğitim İl Müdürlüğü ile iletişim kurmaya çalıştım bu konudan dolayı bir hazırlık yada çalışmaları var mı diye, ama kimseciklere ulaşamadım. Anlayacağınız kimse bu konudan dolayı duyarlı davranmadı. Bu kentte sadece şov amaçlı değil yararlı bir takım faaliyetler için de duyarlı olmak gerek.
Çocukları günlerce yağmur, güneş altında yürüteceğinize gelin hep beraber bu kentin önde gelenleriyle ve çocuklarla bir program yapalım dedik. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını nasıl kutlarız? Nasıl kutlamak isterdiniz? diye fikir alış verişi yapalım, çocuklarımıza iyi bir bayram yaşatalım. Ama kimseden ses çıkmadı.
Bu duruma çocuklar adına üzüldüm. Hani o nutuk atan kimseler, hani çocuklar yada eğitim konuşulduğunda ön saflarda yürüyenler? Şimdi onlardan biri bile yok meydanda, demek ki her şey yolunda, ben yolunda olan bir konuya değinmişim, çocuklar mutlu her şey yolunda, benim konuştuğum çocuklar bu dünyanın çocukları değil, onlar uzaydan geldi.
Ya okumuyorsunuz ya da duyarsızsınız
Her şeyin başı eğitim aslında, bu sözü eğitimciler çok kullanır, kullanılması da gerek peki siz eğitimciler okuyor musunuz?
Çünkü bu durumda seçenek iki tane; ya okuyorsunuz, olaylara duyarsızsınız yada okumuyorsunuz.
Bizim çocuklarımız bu sene yaşamak istediği bayramı yine yaşayamadı, umarım bundan sonraki seneler yaşarlar, duyarlı birilerinin girişimiyle.
Eski güzel ve eğlenceli 23 Nisan Bayramlarını yaşamak ve yaşatmak ümidiyle... (BC/KÖ)
* bianet, Burak Cansel 'in Adıyaman'da Olay Gazetesi 'nde yayınlanan üç günlük yazı dizisinden özetleyerek yayınladı.