İlki tatsız bir olaydı. İçel Emniyet Müdürü Turgay Pamuk'un ağzından bir an çıkıveren bir sözcük yüzünden sonuçta görevinden olmasıydı. Diğeri ise Vali Akif Tığ'ın göreve geldiği ve sel felaketini atlattığı günlerden bu yana yinelediği, son günlerde sık sık gündeme getirdiği sahil yağmasına karşı verdiği savaştı.
Birinci konu, basında ve kamuoyunda çok tartışıldı. Ulusal gazetelerin baş yazarlarına varıncaya kadar olayın detaylarını bilen bilmeyen herkes bir yorum yaptı. Ben bu güruh içinde yer almak istemiyor ve bu konuya değinmiyorum.
İkincisine gelince. Evet, İçel Valisi Akif Tığ, kıyı kenar çizgisi içinde deniz veya göl kenarında İçel sahillerinde bulunan kaçak yapıları yıkacağını söyledi. İlk etapta il genelinde 486 yapı tespit edildi.
Kıyı bandında kaçak yapılaşma deyince Mersin'de ilk akla gelen, dolgu alandaki yapılar. Bunlar arasında bakanlıklara bağlı yapılar, Hilton Otel, Gazeteciler Cemiyeti'nin Basın Merkezi ve Büyükşehir Belediyesi'nin Sosyal Tesisleri göze batan yapılar.
"Türkiye sahip çıkmalı"
Şimdi Mersin'de beklenen Vali Akif Tığ'ın "yıkacağım" sözünü yerine getirip getiremeyeceği.Mimarlar Odası Mersin Şubesi, İnşaat Mühendisleri İçel Şubesi, CHP İl Genel Meclisi Üyeleri, Temiz Toplum Hareketi Derneği, Vali Tığ'a bu konuda tam destek verdi. Mimarlar Odası, kaçak yapılaşma konusunda çok önemli bir konuya parmak bastı. "Kaçak yapılaşma, yalnız İçel'in değil, tüm Türkiye'nin sorunu. O nedenle Vali Tığ'a yalnızca Mersinliler değil, Türkiye sahip çıkmalı" dedi, mimarlar.
Evet, Vali Tığ, bir ilki gerçekleştirdi. Türkiye'de ilk kez bir vali, sahil yağmasına ve sahillerdeki kaçak yapılaşmaya karşı savaş ilan ediyor. Kolay değil. Cidden kolay değil. Mersin Adnan Menderes Bulvarı Dolgu Alandaki kaçak yapıların yıkımı ile ilgili olayları hatırlayanlar, bu işin kolay olmadığını görecektir. Sadece Mersin değil, Türkiye'de kaçak yapılarla mücadelenin ne kadar zor olduğunu herkes biliyor. Kaçak yapılaşma ve sahil yağmasına karşı savaş açan yürekli bir yönetici, ilk etapta ricacıları, sonra siyasi partilerin Ankara merkezli baskılarını, o da olmazsa mafyayı karşı buluveriyor karşısında. O nedenle Vali Tığ'ın işi, cidden kolay değil. Mimarlar Odası'nın istediği Türkiye desteği de bu noktada önem kazanıyor.
Mızmızlanmaya başladılar bile...
Daha şimdiden bazı belediye başkanları partilerinin Ankara'daki temsilcilerine mızmızlanmaya başladılar bile. Valinin kararını geri alması için baskı yapılmasını istiyorlar. Vali Tığ'ın binaların boşaltılması için verdiği süre olan 14 Mayıs yaklaştıkça mızıkçı sayısı artacak. Vali Tığ'a Ankara kaynaklı "rica telefonları" gelmeye başlayacak. Vali Tığ ciddi ciddi desteklenmeli. Çıkışını dirayetle sürdürmeli. Bunun için de başta kamuoyundan olmak üzere herkesten destek bulması gerekiyor.
Vatandaş için, kamu yararı için, gelecek kuşaklara yaşanabilir bir ülke, dünya bırakabilmek için yola çıkan Vali Tığ, desteklenmek zorunda. Yoksa, başlattığı savaşı kaybeder. Bu noktada, Vali Tığ'ın üst makamı olan İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in koşulsuz desteğini hissetmesi gerekir.
Yeniden yapılanmanın uzantısı ise...
Eğer Mimarlar Odası Mersin Şube Başkanı Sabri Konak'ın "Vali Tığ'ın çıkışı devletin yeniden yapılanma sürecinin bir uzantısıdır" sözleri doğruysa İçişleri Bakanı Yücelen, bu desteği Vali Akif Tığ'a vermek zorunda. Kendisinden, Amasya'nın bir ilçesinde kaymakamı istemeyen ANAP ilçe yönetimi ve İçel Emniyet Müdürlüğü'nde yaşanan olaylarda gösterdiği hassasiyeti, kaçak yapılaşma ve sahil yağmasına açılan savaşta da göstermesini bekliyoruz.
Sonra, özellikle belde belediye başkanlarının kıvırtmamaları, mızıkçılık yapmamaları, rant kaygılarından vazgeçmeleri gerekir. Bir belediye başkanı niçin seçilir? Ait olduğu yerleşim merkezinin sağlıklı hizmet alması, çevresi, doğasıyla yaşanılır bir yer olması için hizmet etmek vaadiyle seçilir, belediye başkanları. Ben daha "Sevgili halkım, seçilirsem, herkesin kaçak yapı yapmasına, doğayı, çevreyi katletmesine, denizleri kirletmesine, kentin tüm yeşil alanlarının yağmalanmasına izin vereceğim.Eşim, dostum, ahbabımın köşeyi dönmesini sağlayacağım" diyen belediye başkan adayı görmedim,duymadım. Ancak, maalesef ki maalesef, ülkemizdeki birçok kentte belediye başkanları biraz önce örneklediğim sözler doğrultusunda icraat gösteriyorlar.
Mikrofona söylenenler ve gerçekler
Sadede gelirsek, İçel sahil bandındaki belediye başkanlarının Vali Tığ'ın savaşına karşı mızıkçılığa başlamalarını anlamıyorum. Bir kez de adam olsalar, bir kez gerektiği gibi davransalar, bir kez onurlu davransalar, bir kez rantsal ve siyasal kaygılarını bir tarafa bıraksalar da sadece vatandaşı, kamuyu, ülkeyi, doğayı düşünerek hareket etseler ne kaybederler? Şimdi mızıkçılık yapmak için fırsat kollayan bu belediye başkanlarının hangisine mikrofon uzatsanız size "Vali Tığ'ın tavrını desteklediklerini" söyleyeceklerdir. Ancak, bana inanın siz yanlarından ayrılır ayrılmaz, Ankara'yı aramaya devam edeceklerdir. Bu insanları anlayamıyorum. Bu tür yaklaşımları gördükçe Türkiye'nin çağdaş bir ülke olacağı yönündeki umutlarım zedeleniyor.
Ve Mersinliler. Meslek kuruluşları, dernekler, partiler, sendikalar, kısacası sivil toplum örgütlerinin Vali Tığ'a verdikleri destek benim için tatmin edici değil. Nedeni, çok vahim bir tabloya dayanıyor. Ülkemizdeki örgütlenme yapısının yetersizliği, insanların bu örgütlerle uzaklığı,istisnasız hemen hemen tüm sivil toplum örgütlerinin direkt üyelerle yapılan genel kurullar dışında sadece yönetim kurulları ile var olmaları. Yani, taban ile tavan arasındaki kopukluk. Yani, üye sayıları Mersin nüfusunun büyük bölümünü kapsıyor olmasına rağmen, sivil toplum örgütlerinin koşulsuz desteğinin, Mersinlilerin desteği anlamına gelmemesi.
Asıl iş: Mersinlilerin
Merak ettiğim bir başka konu, Mersinlilerin de bir ilke imza atıp atmayacağı. Yani bir defa olsun Mersin'i ilgilendiren, kamuyu ilgilendiren bir konuda ayağa kalkıp kalkmayacakları. Vali Akif Tığ'ı destekleyip desteklemeyecekleri. Yani bir kez olsun Atatürk'ün "Mersinliler Mersin'e sahip çıkınız" öğüdünü tutup tutmayacakları. Mersinlileri bir kez olsun görmek istiyorum, sadece bir kez... (RY/NU)