7 uyum yasasının her birinde dolaylı ya da dolaysız olarak ifade özgürlüğüyle ilgili düzenlemeler yer aldı.
Artık Türkiyeli, yıllardır konuşamadığı konularda rahat konuşabilecek mi? AKP'li Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, siyasi kriterleri tamamlamak için 2002'nin başında girişilen Avrupa Birliği'ne uyum çalışmalarının, son olarak 7. Uyum Yasası'nın kabul edilmesiyle tamamlandığını açıkladı. Hükümete göre, 2004 yılı da uygulama yılı olacak.
Yapılan reformların AB mevzuatına uygunluğu, Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığı ve nihayet uygulaması zamanla görülecek. Nitekim, geçmişte ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilen tüm yasaların uygulanışında yoruma ve uygulamaya dair ciddi yanlışlar yapıldı. Bu nedenledir ki, hukukun üstünlüğü, adil yargı, yargı bağımsızlığı, yargının siyasallaşması ve benzeri ilkelere dair aykırılık iddialarının ardı arkası hiç kesilmedi.
Şimdi, vatandaşın kendisini ifade etmesinin sınırlarını hangi maddelerin çizdiğine ve 6 Şubat 2002'den bu yana ifade özgürlüğü yasalarında hangi belli başlı düzenlemelere gidildiğine Meclis kayıtlarına bakarak aktaralım :
TMY 8
On yıldan fazla bir süredir sokaktaki insan, gazeteci, yazar, şair, insan hakları savunucusu ve aydınlara, gelişigüzel şekilde uygulanan ve "bölücülük propagandası"nı cezalandıran Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesi, 2002 başında Meclisin kabul ettiği şekliyle "görüntü yolu ile propaganda" fiili de suç kapsamına alındıktan ve öngördüğü para cezası artırıldıktan sonra (4744 Sayılı Kanun- Madde 4) bir buçuk yıl sonra tümden yürürlükten kaldırıldı (4928 Sayılı Kanun, Madde 19 b). Dolayısıyla, "bölücülük propagandası" fiili Terörle Mücadele Yasası'nda ceza kapsamından çıkarıldı.
TMY 7
Örgütlerle ilgili propagandaya, yine Birinci uyum paketiyle (4744 Sayılı Yasa - Madde 3) "terör yöntemlerine başvurmaya özendirme" şeklinde bir ifadeyle netlik kazandırılan Terörle Mücadele Yasası'nın 7. maddesinin öngördüğü para cezası da artırıldı. Böylece, bundan böyle yargının şiddet unsurunu dikkate alacağının işaretleri verildi. Bu madde metninde 30 Temmuz 2003'de son bir değişiklik yapılarak, "özendirme" değil "şiddet veya diğer terör yöntemlerine başvurmayı teşvik" esas alındı (4963 Sayılı Kanun, Madde 30).
TCK 159
Türk Ceza Kanunu 159. maddesinin geçmişteki uygulama şekli kuşkusuz bu yasa maddesinin 3 Ağustos 2002'de verilen nihai şekline eklenen şu cümle okunduğunda anlaşılabilir : "Eleştirmek maksadıyla yapılan görüş bildirme ve görüş açıklamaya ceza verilmez" (4771 Sayılı Kanun, Madde 2).
Böylece, ordu, Emniyet, adliye vb devlet kurumlarını eleştirenlere karşı kullanılan TCK'nın 159. maddesi, toplumda biriktirdiği tepki nedeniyle Mecliste bu şekilde sınırlandırılmasına neden oldu. Yoksa, bunca yıllık demokrasi geleneği olması beklenen hakim ve savcılar eleştirinin cezalandırılmaması gereken bir hak olduğunu bilmiyorlar mıydı?
Birinci Uyum Yasası'yla daha önce 6 yıl olan bu maddenin ceza üst sınırı 3 yıla indirildi (4744 Sayılı Kanun, Madde 1). Dolayısıyla, bu maddeden daha önce Ağır Ceza Mahkemeleri'nde yargılananlar bundan böyle Asliye Ceza Mahkemeleri'nde yargılanacaklar. TCk'nın 159. maddesinin öngördüğü ceza alt sınırı da 6 aya indirildi.
TCK 312
Son olarak "Halkı birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek şekilde kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme" şeklinde düzenlenen Türk Ceza Kanunu 312. maddesinin de öngördüğü ceza 6 Şubat 2002'de çıkarılan Birinci Uyum Yasası (4744 Sayılı Kanun, Madde 2) ile 3 yıla indirildi. Bu suçun yayın yoluyla da işlenebileceği olasılığı yasa metninde canlı tutuldu.
Bu yasa maddesinin uygulanmasında da geçmişte çok sayıda sorun yaşandı. Yapıcı şekilde toplumsal sorunları işleyen ve eşitsizliklere işaret eden gazeteciler de "farklılık gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik" suçlamasıyla karşılaştılar ve yargılandılar. Örnek vermek gerekirse, gazeteci Neşe Düzel, Alevi gençlerin toplumdaki sorunlarına işaret eden röportaj ve kitabı nedeniyle aylarını mahkeme koridorlarında geçirdi.
TCK 169
"Silahlı örgüt ve üyelerine yardım" fiilini düzenleyen TCK'nın 169. maddesinin suç kapsamı 30 Temmuz 2003'te daraltıldı (4963 Sayılı Kanun, Madde 2). Yasa metninde daha önce yer alan "eder veya her ne suretle olursa olsun hareketlerini teshil" ibaresi çıkarıldı.
Örgüt üyelerine yardım iddiasıyla gazete veya dergilerde çıkan yazılardaki sorumlulukları nedeniyle mahkum olan ve tutuklanan gazeteciler sanık lehinde yapılan bu değişiklikten yararlanmak amacıyla Adli mercilere başvurdular. Bu girişimlerden olumlu yanıt alınması üzerine, gazeteciler Çağdaş Büyükbaş ve Yaşar Çamyar Ağustos ayında bulundukları cezaevlerinden tahliye oldular.
Türkçe dışındaki dillerde yayın (Kürtçe Yayın)
Kürtçe gibi Türkçe dışındaki dillerde yayın yapılabilmesinin yolu 3 Ağustos 2002'de çıkan bir yasayla açıldı. Bu yayınların kıstas ve esaslarını belirlemesi için de Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), bir yönetmelik çıkarması için yetkili kılındı. RTÜK'ün yayımladığı yönetmeliğe göre ise bir tek TRT'ye, bu dillerde yayın yapma hakkı tanındı. RTÜK ile anlaşmazlığa düşen TRT ise bu dillerde hiç yayın yapmadı. Ardından Meclis, bu hakkın özel yayın kuruluşlarına da tanınmasının yolunu açtı (4928 Sayılı Kanun, Madde 14).