Yaşadığımız süreci düşünürsek, bu cümlenin doğruluğunu kabul etmemek haksızlık olur. Bu süreçte neler değişikliğe uğramadı ki… Alışkanlıklar, ilişkiler, kullanılan cümleler… Kim bilir belki de umutlarımız ve ütopyalarımız da…
Çoğumuz bu muamma içinde kaybolup, umutsuzluğa kapılırken, bazılarımız “başka bir dünya” değil ama “başka bir anlayış”ın mümkün olduğunu göstermenin peşinde.
İşte onlardan biri, psikolog Meral Güner.
4 aydır İnsanca Yaşam İçin (İYİ) Sosyal Kooperatif Girişimi’nin temsilcisi olarak, Hollanda’da toplum temelli ruh sağlığı hizmeti veren EN-IK Recovery College’da akran çalışanı olarak görev yapıyor. Hollanda'nın en kalabalık şehirlerinde Utrecht kentinde “Evet, olabiliyormuş” dedirten EN-IK Recovery College’ı Güner, şöyle tanıtıyor:
“EN-IK Recovery College, 30 yıldan fazla süredir psikiyatrik tanı almış ve bağımlılık sorunları olan kişilerle için barınma ve rehberlik hizmeti sunan Lister GZZ’ in alt kuruluşu.
"Şu an Utrecht ve çevresinde EN-IK Recovery College’nin dört merkezi bulunuyor. EN-IK Recovery College’a madde bağımlılığı ve ruhsal sorunlar yaşayan bireyler deneyimlerini paylaşmak ve kendileri için oluşturulmuş yardım gruplarına katılmak için geliyor. Bu gruplarda en önemli özellik, herkes eşit söz hakkına sahip olmaları. EN-IK’teki çalışanların tamamı kendi deneyimiyle çalışıyor ve hiçbir ruh sağlığı çalışanına ihtiyaç duymuyor.”
EN-IK sistemi
Bunun nasıl yapıldığını Güner, EN-IK sistemini kısaca özetleyerek şöyle anlatıyor:
“EN-IK Recovery College’nın başlangıç noktası, akran desteğidir. Akran, geçmişinde bir zorluk yaşamış veya halen zorluk yaşayan ve bu zorlukla başa çıkma yollarını keşfederken bir şekilde ruh sağlığı ve sosyal hizmet sisteminin içerisine girmiş kişilerdir.
"Bu kişiler kendi deneyimlerini paylaşarak eş benzer deneyimi olan kişileri dinler ve destek olurlar. Akran desteği, akranların benzer deneyimdeki kişileri desteklemesi anlamına gelir. Akran desteğinin gönüllük, hak temellilik, kişilerin kendi adına karar vermelerini desteklemek gibi bazı temel değerleri vardır. Akran desteği yaşantılara patolojize etmeden bakar ve tedavi etme amacı gütmez.”
Güner, kendisi için umuda dönüşen ütopyayı şöyle ifade ediyor:
“Ben hiçbir hiyerarşiye rastlamadığım bu kurumda, insanların kendi hikayeleri konusunda bu kadar açık; hikayeleri dinleyenlerin de bu kadar önyargısız ve kucaklayıcı olabileceğini düşünmüyordum. O yüzden bana ütopik geliyordu. Böyle bir yapıda çok fazla kriz yaşanabilir diye düşünüyordum.
"Özellikle ruhsal zorluklar yaşayan kişilerin bazen kriz yaşayabileceğini ya da o ortamda rahat hissedemeyeceğini, belki de kendini rahat açamayabileceğini düşündüğüm için birazcık karamsardım aslında gelmeden. Geldikten sonra böyle bir ortamı görünce, herkesin eşit olduğu, bazı kişilerin ruhsal problemini paylaşmak istemese bile sadece sohbet etmek için geldiği ve herkesin kendi olabildiği bir ortam olduğunu görünce ‘bu ütopya değilmiş, olabiliyormuş gerçekten’ dedim ve bu bana umut verdi”.
"Sorun olarak görmek çözümsüzlük"
Güner, EN-IK Recovery College’ın özelliklerinden birinin bireylerin yaşadıkları “zorluklar”ın, bireyin “deneyim”i olarak adlandırıldığı söyleyerek, yaşanan olumsuzluklarının “sorun” olarak görmenin aslında çözümsüzlüğe açılan bir kapı olduğuna işaret ediyor.
EN- İK sistemindeki başarının, kişilere sadece kendilerini güvende hissedecekleri bir alan yaratarak, onların dile getirdiklerini doğru veya yanlış olarak yargılamadan ve dışlamandan deneyimlerini paylaşmalarına olanak sağlaması olduğunu belirterek, “Herkes kendi deneyimi, tanısı ya da karşılaştığı zorluklar hakkında çok açık. Kişiler birbirlerinin hikayelerinden destek alarak güçleniyorlar. Bu bana çok farklı geldi” diyor.
Bu farklılığın, sağlanan olanakların yanı sıra kültürel yapından kaynaklanabileceğini söyleyen Güner, şu örneği veriyor:
“Bana çok farklı geldi. Çünkü ister istemez içinde bulunduğumuz kültürden dolayı, Türkiye’de daha büyük ailelerde yaşıyoruz. Büyük ailelerde yaşamak iyi olduğu kadar ruh sağlığı alanında bazı dezavantajları da beraberinde getiriyormuş, bunu fark ettim. Örneğin, bizim için ailenin bir ferdi ruhsal bir sıkıntı yaşıyorsa bu aile için genelde bir utanç kaynağı olabiliyor. Ve bunu dışarıda bir başkasıyla paylaşmaktansa, aile için bir sır olarak tutmayı tercih edebiliyoruz”.
“Hastaneye yatırılması en son adım”
Engelliler ve ruhsal sorun yaşayanlar için “iyileşme”nin ne olduğu tam anlamıyla açıklanamazken, Güner, “dinlemek ve paylaşmak bence iyileşmenin en temel adımını oluşturuyor” diyerek, Hollanda ile Türkiye’nin ruh sağlığı sistemindeki farklılıkları şöyle anlatıyor:
“Burada bir kişinin bir rahatsızlık yaşaması ya da bir kriz yaşıyor olması, bizdeki kadar korkunç bir şey değil. Çünkü, ilk adımda başvurabilecekleri birçok opsiyonları var. Psikiyatristlerde de psikologlarda da uzun bekleme listeleri var. Bu sebeple alternatifler üretmişler. Örneğin, her şehrin hatta her mahallenin bir sosyal hizmet takımı var.
"Sosyal hizmet uzmanına başvurabilirsiniz. Yani, temel basamakta zorluklarla ilgili başvurabileceğiniz farklı kurumlar var. Burada bir insanın hastaneye yatırılma basamağı ancak en son adımda gerçekleşiyor. Aynı şekilde ilaç da ilk çözüm değil; insanları önce terapiye yönlendiriyorlar genellikle.
"Türkiye’de ise ne yazık ki buradaki gibi ilk adımda yardımcı olabilecek ekipler yok. Türkiye’de benim yakın çevremden de gözlemlediğim kadarıyla kişilerin birçoğu psikiyatrik destek almayı tercih ediyor -ki ilk yönlendirildiğimiz yer de orası oluyor genellikle. Sonrasında da ilaç kullanmaya başlıyorlar. Bir psikoz durumundaysa hastaneye yatırılma ihtimaliniz çok yüksek.
Dışlanma argümanlarıyla ‘tıbbi damgalama’ya dönüşen, ruhsal sorun yaşayan bireylerin ‘tanı’ çıkmazının Hollanda’da Türkiye’ye nazaran daha az yaşandığını belirten Güner, tanının birey üzerinde oluşturduğu toplumsal baskıyı şöyle örneklendiriyor:
“Türkiye’ de bir tanıyla karşı karşıya kalma ihtimaliniz yüksek ve bir tanıyla karşı karşıya kaldığınızda toplumda hoş karşılanmıyorsunuz. Bir iş arayışınızda bu tanıdan bahsettiğinizde kişilerin size olan bakışı değişebiliyor ne yazık ki.”
“Önemli olan, kendileri gibi davranmalarına izin vermek"
Türkiye’de ruhsal sorun yaşayan bireylerin maruz kaldığı toplumsal dışlanmanın, Hollanda’da EN-İK gibi kurumlar sayesinde en aza indirildiğini vurgulayan Güner, EN-IK’in üslendiği rolü şöyle aktarıyor:
“Hollanda’da EN-IK, önyargıyı ortadan kaldırmak için hastane ve toplum arasında bir köprü görevi görüyor. EN-IK’i ‘bütün sorunlarınızdan arınacaksınız’ gibi bir amaçla kullanmıyorlar. EN-IK’i halihazırda var olan ruh sağlığı sistemine bir alternatif olarak getiriyorlar.
"Buraya gelen kişilerin çoğu terapilerine de devam ediyor, hastaneye de gidiyorlar, psikiyatristlerle de görüşüyorlar. EN-IK’in yaptığı en önemli şey, insanları olduğu gibi kabul etmek ve onlara kendileri olabilecekleri bir alan açmış olması. Bu sayede insanlar hayatta karşılaştıkları zorlukları paylaşıyor, belki de karşısındakinin sorduğu bir soruyla, aydınlanma yaşayabiliyor. Aslında hiçbir terapi yöntemi uygulamadan iyileşme adımları atılıyor.”
Amaç, insanca yaşam
Her ne kadar Türkiye’de tablo iç açıcı olmasa da, iyi gelişmeler olduğunun altını çizen Güner şunları söylüyor:
“Ruh sağlığı hizmeti alan, ruh sağlığı hizmeti alanlara eşlik eden ve ruh sağlığı hizmetini sağlayan kişilerden oluşan İyi Sosyal Kooperatif Girişimi olarak, geçtiğimiz Aralık ayında ‘1. Toplum Temelli Hizmetlerin ve Akran Desteğinin Önemi’ sempozyumu düzenledik.
"Sempozyuma EN-IK Recovery College’i kuran Martijn Kole ve EN-IK’in bağlığı olduğu Lister isimli organizasyonun CEO’su konuşmacı olarak katıldı. Bize ruh sağlığı alanıyla ilgili, ruh sağlığı alanında Trieste’yi model alarak oluşturdukları EN-IK’ten ve toplum temelli ruh sağlığı hizmetlerinden bahsettiler.
"Görüş alışverişinde bulunduk. Sonrasında bu sistemi Türkiye’ye getirme amaçlı bir proje başlatmayı önerdik ve onlar da projemizi desteklemek istediler.
"Şimdi Türkiye’de EN-IK gibi akran desteği temelli, kişilere kendileri olabilecekleri güvenli bir alan yaratan, yargılamadan, tavsiye vermeden sadece onlara yaşantılarında destek olan ve onlar için orada bulunan; içerisinde kendine yardım grupları, iyileşme odaklı atölyeler, rahatlatıcı bir bahçe, sohbet edilebilecek bir sosyal alana sahip bir yere sahip olmayı amaçlıyoruz. Bunun için de, mekânsal alan kiralamak için kitle fonlama sistemiyle bir bağış başlattık.” (EMK)