Kobanî davasının 34. duruşmasının 2. günü Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
TIKLAYIN-Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.
3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianamede 108 siyasetçi için “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
“Bu, mükerrer bir davadır”
Duruşma, tutuklu yargılanan siyasetçi Ali Ürküt’ün savunmasıyla devam etti.
MA’nın haberine göre, AİHM'in, HDP'nin Kobani halkıyla dayanışma için attığı tweetin şiddet eylemlerine sebep olamayacağını belirttiğini söyleyen Ürküt, şöyle devam etti:
“AİHM’in Yüksekdağ ve Demirtaş kararı, AYM kararını da kapsamaktadır. AİHM, Türkiye’nin itirazlarını da incelemiş ve karara varmıştır. 2911 sayılı yasayı dahi ihlal niteliği taşımayan bir tweetin ölümlere ve yaralanmalara neden olamayacağı açıktır. Kişi kendisinin sebep olmadığı bir neticeden sorumlu olamaz. Netice failin eseri olmalıdır. Bu dosyada olanlar doğrudan bizim eserimiz midir? Ne iddianamede ne de mütalaada adımız bu olayların faili olarak geçtiği halde savcılık herkesi bir torbaya koyarak, toptancı bir mantıkla ceza talep etmektedir.”
“Paylaşımla şiddet arasında bağlantı yok”
İddia makamının somut bir delil olmadan olayları, “hendek olayları” ile bağdaştırmaya çalıştığını belirten Ürküt, atılan sosyal medya paylaşımı ile şiddet olayları arasında illiyet bağının kurulamayacağını söyledi:
“Bu davada ‘örgüt üyeliği’ ile ilgili bir iddianame yoksa da iddia makamı bütün dayanaklarını ‘yasadışı örgüt üyeliği’ üzerine kurmuştur. ‘Örgüt üyeliği’ iddiası tamamen maddi temellerden yoksundur. İddia makamı AİHM kararlarını tanıyorsa ve kendisi de ürettiği tanımla çelişmek istemiyorsa şahsımla ilgili iddiaları geri çekmelidir.”
25 yıl sonra gelen suçlama
Dosyada aleyhine herhangi bir somut delil bulunmadığını ifade eden Ürküt, hakkındaki iddialara şöyle yanıt verdi:
“Savcı ‘Laf olsun torba dolsun’ diyerek delil toplamıştır. Parti faaliyetlerim yasadışı olarak sunuluyor. Hani Asliye Ceza Mahkemesi’nde 21 yıl önce açılan davayı önüme getirmek olsa olsa savcılık makamının çaresizliğidir. Gerçek dışı iddialarına delil bulamadığından müsrif tüccar misali eski defteri karıştırırmış ama eli yine boş dönmüştür.
İkinci bir iddia olarak hakkımda 25 yıl önce açılan bir diğer davaya gerekçe yapılan açıklamamdır. Açıklamada ‘PKK Lideri Abdullah Öcalan’ yazmak yerine ‘PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan’ yazıldığı için dava açıldı. Gerekçe ise Abdullah Öcalan’ı yasal bir parti başkanı gibi yansıtmam oldu. Aradan 25 yıl geçmiş. Ertelenen bu cezayı bugün getirip ‘örgüt üyeliği’ gerekçesi yapmak bir komedi konusudur.
Bunların gündeme getirilmesini kabul etmiyorum. 3. iddia ise 2012 yılında Irak’a gidişimle ilgili. O dönem herhangi bir partide bir görevim yoktu. İddia makamına sormak gerek; Habur Sınır Kapısı’nı geçen herkes Kandil’e mi gidiyor? Savcı, ‘Yüksek ihtimalle Kandil'e gitti’ diyor. Bir ihtimalle yargılama yapmak mümkün mü? Tüm bu asılsız, gerçek dışı iddiaları reddediyorum. Yüksek de olsa bir ihtimalle sanık cezalandırılamaz.
Ellerinde delil olmadığı için hayali deliller yaratma çabasına girilmiştir. Tüm faaliyetlerim aleni, barışçıl faaliyetlerdir. Zorlama bir ‘örgüt üyesi’ olarak gösterilmek istenmem hukuki değil siyasi bir değerlendirmedir. Nedeni muhalif bir partide siyaset yapıyor olmamdır. İddia makamı fiili değil faili esas almaktadır.” (AS)