6 Şubat depremlerinin yıl dönümünde kayıpları anmak ve siyasileri protesto etmek için Kadınlar Birlikte Güçlü’nün çağrısıyla saat 19:30’da Kadıköy Süreyya Operası önünde toplanan kadınlar Kadıköy İskelesi’ne yürüdü.
Yoğun güvenlik önlemleri alınan yürüyüşte, polis “katil devlet” sloganına tepki gösterdi.
Polis Caferağa’da yürüyüşü “katil devlet” sloganı attıkları sebebiyle kısa süre duraklattı. Yeniden yürüyüşe geçen kalabalık, karanlıkta telefonlarının ışıklarını açarak yürüyüşe devam etti. Grup, basın açıklamasından sonra eylemi sonlandırdı.
Eylem bittikten sonra “Rojava’yı unutma, Suriye’yi unutma!” sloganları yükseldi.
"Kurum suçunu itiraf etti"
Kadınlar Birlikte Güçlü’nün basın açıklaması şöyle:
“Bugün depremin birinci yıldönümünden, halkı enkazla bir başına bırakan tüm sorumlulardan hesap sormak için Kadınlar Birlikte Güçlü olarak İstanbul'dan sesleniyoruz. Türkiye’de 11 ili ve Suriye’yi etkileyen Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinin üzerinden tam 1 yıl geçti. Depremin etkisi birçok ilde hala devam ediyor. Depremlerin ardından resmi rakamlara göre en az 50 bin kişi hayatını kaybetti, yüzbinlerce insan yaralandı, kayıplar hala bulunamadı. Bir doğal afet iktidar eliyle katliama çevrildi. Geçtiğimiz günlerde Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı olan, deprem bölgesindeki 294.000 binanın kaçak yaptırılmasının önünü açan imar affına imza atan, şimdinin ise AKP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Murat Kurum depremde 130.000 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Halkın depremin ilk günlerinden beri söyledikleri fakat iktidarın üstünü örtmeye çalıştığı “kaybettiğimiz canlar devletin açıkladığı rakamdan çok daha fazla” sözlerini doğrulamış ve suçunu itiraf etmiş oldu.”
“Erdoğan deprem mağdurlarını tehdit ediyor”
“Depremde ve deprem sonrasındaki süreçte feministler ve sosyalistler dışında AFAD’ın, Kızılay’ın hiçbir ekibinin girmediği Hatay için Erdoğan’ın "Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay'a geldi mi? Bak şu anda Hatay garip kaldı" sözleri yıllardır yürütmeye çalıştıkları Hatay halkını göç ettirme politikasını depremle birlikte fırsata çevirmek için orada olmadıklarını itiraf etmiş ve alenen halkı tehdit etmiştir.”
"Halkın dayanışarak topladığı malzemeleri, çadırları taşıyan tırlara el koyarak üzerlerine kendi isimlerini koyan AFAD, Kızılay, AKP halk enkaz altındayken iktidara muhalif olup olmamalarına, sermayenin çıkarları için önemli olan bölgelerde işçi olup olmamalarına bakarak bu yardımları sadaka dağıtıyormuş gibi dağıttı, yardımların bir kısmını halka ulaştırmayıp sattı."
"Depremin ilk günlerinde halk can derdindeyken, bölgede sadece sosyalistlerin, feministlerin, halkın dayanışmasıyla enkaz çalışmaları yapılıyor, temel ihtiyaçlar karşılanırken iktidar ve sermaye el ele vererek yıkılan yerlerdeki bakırı, demiri hangi şirketin ayrıştıracağını, molozları hangi şirketin hafriyat kamyonlarının taşıyacağını, yeni binaları hangi müteahhit şirketinin yapacağını kararlaştırıyordu."
“Kadına ve Çocuklara istismar oranları artıyor”
"Doğal afetlerde kadına ve çocuğa yönelik şiddet, istismar oranları artıyor ve tüm bakım emeğinin kadına yükleniyor. Toplumsal cinsiyet rollerinin kadınlara yüklediği roller 6 Şubat depreminde gördüğümüz gibi çadırların düzenlenmesi, çocukların bakılması, temel ihtiyaçların karşılanması şeklinde koşulların zorluğuyla birlikte yine kadınların üzerindeydi. Ve kadınlar yeterli çadırın devlet tarafından sağlanamaması, kadınların tek oldukları için var olan çadırlara da alınmayışları Hatay’da bir kadının dönmek zorunda kaldığı eski eşinin evinde yüzüne kaynar su atılmasına, Serinyol’da bir kadının babası tarafından öldürülmesine, yani erkek şiddetinin artmasına ve kadınların güvenliksiz kalışına yol açtı."
"Başörtüsünü takamadığı için, çocukların tüm sorumluluğu kadınlara yüklendiği ve hepsinin enkazdan çıkma sorumluluğunu gözettiği için enkazdan en son çıkan veya çıkamayıp hayatını kaybeden, ped gibi temel ihtiyacını istemekten çekinen, kaldıkları yerlerin, çevrelerindeki çocukların, yaşlıların bakımını üstlendiği için acısını dahi yaşayamayan birçok kadının hikayesini duyduk."
Geçimin zorlaşmasıyla birlikte kız çocuklarının bakımının bir külfet haline geldiğini ve eğer çalışmazlarsa, YKS’den iyi bir puan alamazlarsa erken yaşta evlendirileceklerine dair kız çocuklarının, genç kadınların tehdit edildiklerini biliyoruz.
Kayıp çocuklar
Depremde kaybolan çocuk sayısı her gün artarken ve aileler dayanışma kanallarını kullanarak çocuklarını bulmaya çalışırken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı “kayıp çocuk yok” açıklamasını yaptı. Çocukların eğitimine, psikolojisine dair hiçbir çalışma yapılmazken tarikatların bölgeye gelip kuran kursları açılmasına ve çocukların güvenliğini hiçbir şekilde sağlamadı.
Bu süreçte halktan toplanan afet vergileri hiç kullanılmazken, sermayedarların vergi borçları miktarında bağışlar “Türkiye tek Yürek” programında toplandı ve yine aynı Van depreminde olduğu gibi bu toplanan bağışlar, afet vergileri halkın ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmadı.
“Hiçbir şeyi unutmadık, affetmiyoruz”
Ve soruyoruz! Depremin en kritik saatlerinde ilgili bakanlıklar neredeydi? Yıkımdan sorumlu müteahhitler neden hala yargılanmadı ve hala kentlerin yeniden inşasında depreme dayanıklılık denetlenmiyor? Deprem için toplanan bağışlar, afet vergileri nerede? Depremde kaybolan çocuklara ne oldu? Depremin ilk gününden beri bölgede dayanışma köprüleri kuran kadınlar bu soruları sormaya, doğal afeti felakete çevirenlerden hesap sormaya devam edecek! Bizler depremde yaşanan hiçbir şeyi unutmadık, affetmiyoruz!
"Ve çok iyi biliyoruz ki, depremden en çok etkilenen kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+ bireylerle dayanışma gösteren feministler dayanışmayı büyütmeye yıllar geçse de devam edecek, halkın iktidarla karşı karşıya geldiği her alanda, olayda halkın yanında halkla birlikte hesap soracak. Aynı 6 Şubat’tan beri yaptıkları gibi."
"Depremden sonra bölgede iktidarın hızlandırdığı kadın, işçi, çocuk, LGBTİ+, halk düşmanlığını kalıcılaştırma projelerine karşı bizler direnişlerle karşılarındayız. Halkın acısı üzerinde tepinen sermayeyle el ele vermiş iktidarın Dikmece direnişiyle, halkın öfkesiyle karşı karşıya gelmesi ve geri püskürtülmesinde olduğu gibi. 40. Gün yürüyüşlerinde “Ma Rihna Nehna Hon!” sesini Hatay’ın her ilçesinden, sokağından yükselten halkın bu felaketin sorumlularını bildiğini, acısını, öfkesini örgütleyerek gösterdiği gibi."
"İlk günden beri halkın yanında olan sosyalistler, feministler bugün ülkenin birçok yerinde sokakta, yine halkın yanında. Halkın dinmeyecek acısını, öfkesini paylaşıyor. 11 ilin karanlığa, enkaza, soğuğa ve açlığa mahkum edilmesi unutmuyor, affetmiyor, hesap soruyoruz!"
Basın açıklamamızı okuyoruz. pic.twitter.com/sKaCuFiBne
— Kadınlar Birlikte Güçlü (@KBGuclu) February 6, 2024
(NK/Mİ/EMK)