Yeni Düzen'in sorularını yazılı olarak cevaplayan Eroğlu şu görüşleri ileri sürdü:
"AB bizi aşağılayamaz"
* Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bu pasaportları verirken Kıbrıslı Türklere bir bağışta bulunmuyor. Yasalarımızda çifte pasaport sahibi olmayı engelleyen bir husus mevcut değildir. Yani hem KKTC pasaportuna hem de İngiliz pasaportuna sahip bir vatandaş ile hem KKTC hem de Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportuna sahip bir vatandaş arasında hiçbir fark yoktur.
* Yalnız halkımızın pasaport almak için aşırı bir arzu göstermesini de pek gerekli bir davranış olarak görmüyorum. Daha önce Pasaport Yasası o günün koşullarına göre hazırlanıp Meclis'e sunulmuştu. Ancak değişen koşullar nedeniyle geri çekilmiştir.
* Kendi insanına güvenmeyenlerin dış karışmacılığa davetiye çıkarması bir yerde seçimlere dönük endişelerinin sonucudur. Kıbrıs Türk halkı aydın bir halktır, uygar bir halktır ve elbette kendine bu hakareti reva görenlerden sandıkta hesap soracaktır.
* Mayıs 2004 tarihi konusunda ise zorlama ve dayatmalarla takvimler empoze ederek bir yere varmak mümkün değildir.
* 16 Nisan'da Atina'da atılan imzalar hem uluslararası hukuka, hem de Ada'daki gerçeklere aykırıdır. Yapılan yanlıştır. 1 Mayıs 2004'de Ada'nın bütününü temsilen Güney Kıbrıs Rum Yönetimini AB üyesi yapmak bu vahim yanlışı daha da ileriye ve geriye dönüşü çok zor bir noktaya taşımak olacaktır.
"Kıbrıs ulusal davası için kararlıyız"
* Ulusal dava konusunda Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'la ile ortak bir zeminde buluşmamız son derece doğaldır. Annan Belgesi Kıbrıs Türkünü 28 yıllık yerinden yurdundan edecek, külliyetli miktarda toprağımızı Rum'a bırakacak ve bizi ülkemize yabancılaştırarak Rum'un insafına terk edecek bir belgedir.
* Yalnızca Annan Planı sürecinde değil, yürütme sorumluluğunun gerektirdiği her konuda bugüne kadar Hükümet yeterli inisiyatif almıştır. Bunun aksi düşünülemez.
* Kıbrıs Meselesi bir ulusal davadır ve Anavatan yetkilileri ile KKTC yetkilileri tarafından birlikte planlanarak yürütülmektedir. Bu Rum tarafı için de geçerlidir
* Kıbrıs Türk Halkının istemleri yalnızca Çözüm ve AB ile sınırlı değildir. Özellikle bu çözümün nasıl olması gerektiği konusunda halkımızın çok haklı istemleri de vardır.
* İki devlet gerçeğinden hareketle iki bölgelilik, siyasal eşitliğimiz, egemenliğimiz ve Türkiye'nin etkin ve fiili garantisi gibi haklı taleplerimiz de var.
* Sınırların açılması konusunda, yaşanan süreç ve içinde bulunduğumuz genel konjonktürün gereği olarak bu adım atılmıştır. Bunun getirdiği çok olumlu sonuçlar da ortadadır. Bu tür kararların riski yok mudur? Tabii ki vardır. Biz bu riskleri göze aldık ve sonuçtan da memnunuz.
* Bugüne kadar yalnızca kendilerine anlatılanlarla yetinmek zorunda olan insanlar en azından gerçekleri yerinde görme imkanına kavuşmuştur. Bugüne kadar hep uzlaşmaz taraf olmakla suçlanan Türk tarafının söylendiği gibi uzlaşmaz olmadığını hem Rumlar, hem de dünya görmüştür.(NK)