Çalışmak insanın en temel ve doğal haklarından birisidir. Ayrıca çalışma insanın bedensel ve düşünsel yetilerini de geliştirir. Sakatların sakat olan yanlarının dışındaki yetileri başkalarına göre daha fazla gelişmiştir. Sakat olan yanları da uygun yardım ve destekle gelişme potansiyeli taşır. Bu gelişimi sağlamak yalnız sakata ait bir sorun olmamalı, ona verilen hizmetler, özellikle de sağlık hizmetleri sırasında bir iş, tanımlanmış bir "rehabilitasyon-esenlendirme faaliyeti" olarak sağlanmalıdır.
Bunu sağlayacak tıbbi hizmetlerden birisi de somut bir işi yaparken belirli yetileri geliştirme temelinde şekillendirilen "iş-uğraşı tedavisi (occupational therapy)"dir. Bu tür tedavi hem bir tekrarlayan egzersiz olarak sakatlık halinin yarattığı olumsuzlukları gidermekte, hem de daha olumsuza gitmesini önlemektedir. Bunun yanında egzersizi ve fizik tedaviyi sakat, hasta ve yakını için anlamsız ve tüketen bir çaba olmaktan çıkarmakta, ortaya çıkan sonucu itibariyle "üreten" bir sürece dönüştürmektedir. Bu ise sakatın gereksindiği belki de en temel desteğin sağlanmasıdır. Başka bir deyişle sakat ve çevresinde bir "işe yarama duygusunun yaratılması"na yardımcı olacak ve toplum içinde bir yer edinmesini sağlayacaktır.
Onun için sakatların istihdamı ve çalışmalarının sağlanması yalnız önemli bir "sosyal hak" olarak görülmemeli aynı zamanda "sağlık hizmeti"nin de önemli bir unsuru olarak değerlendirilmelidir. Bu noktada belirli oranlara göre istihdamın sağlanması da temel haklar açısından çok anlamlı değildir.
Nasıl "işsiz" için hedef tam istihdamsa, bu sakatlar için de toplum içindeki oranlarına koşut bir istihdam biçiminde "tam istihdam" olarak tanımlanmalıdır. Burada yaklaşım sakatı zorunlu olarak çalışmaya zorlamak değil, onun temel bir gereksinmesine yanıt vermek olmalıdır. Sosyal devlet ve dayanışmacı bir toplum olmanın gereği budur.
Diğer yandan eğer sağlık hizmetine ulaşmak ve ondan yararlanmak temel bir haksa bu hizmet de o hak kapsamı içinde sayılmalıdır.
* * *
Günümüzde gelişmiş ülkelerde olana benzeyen "iş-uğraşı tedavisi" uygulamaları bazı sağlık kuruluşlarımızda eskiden beri uygulanmaktadır. Ancak bu çoğunlukla; çok özel durumlarda, belirli bir kesim için ve bir tür gönüllülük temelinde verilmektedir.
Dolayısıyla bu sağlık hizmeti türünün gereksinimi olan herkese sunulmadığı rahatlıkla söylenebilir. Başta sakatlar olmak üzere bu tür bir hizmetten yararlanması gereken herkes için, bu hizmetlerin yokluğu, toplumun tüm bireyleri olarak yaşadığımız bir başka sağlık hakkı ihlâli oluşturmaktadır.
Bu hizmeti verecek, verilmesini sağlayacak ve hizmeti sunanlara öğretecek eleman sayısı, merkez sayısı yetersizdir. Ancak bir hizmet olarak tanımlandığında bunların hepsi de sağlanabilir. Bu noktada yapılması gereken ilk iş bunun bir gereklilik, hatta bir zorunluluk olduğunun kabul edilmesidir. Bu kabul yalnız hizmeti sunanlar tarafından değil, sakatlar ve yakınları açından da söz konusu olmalı ve bir hizmet olarak "talep edilmeli"dir.
* * *
Var olanı korumaya yönelik rehabilitasyon yöntemleri arasında yer alan "uğraşıyla tedavi" konusunda da uzmanlarla sürekli ve düzenli ilişki kurularak bunların da bulunulan mekanda, tercihen birinci basamak sağlık kuruluşlarının desteğiyle, sakatların doğal ortamlarında, yani bulundukları yerlerde yerine getirilmesine gayret edilmelidir.
Bu tür hizmetlerden yararlanmanın yalnız merkezlerden alınıyor olması, bir süre sonra bu hizmetleri hiç alamama sonucunu doğurmaktadır. Çünkü bu merkezlere ulaşmak için gereken zaman ve para gibi kaynaklar bir süre sonra tükenmektedir. Oysa bu tür bakım ve tedavi yöntemlerinin yaşam boyu sürdürülmesi sakatlıkların ilerlemesinin önlenmesi bakımından da çok önemlidir.
"Bunca karşılanmayan çok daha önemli gereksinim içinde bunun talep edilmesi boş bir çabadır" düşüncesinin toplumda değişmesi bu bakımdan çok önemlidir. Yalnız sağlık hizmeti verenin değil, sakatın, yakınlarının ve daha önemlisi toplumun sakata bakışının değişmesi bu noktadaki gelişim ve değişim için zorunluluktur.(MS/EÜ)