Halkların Demokratik Partisi (HDP) Batman Milletvekili Feleknas Uca, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde (AKPM) hazırlanan ‘Parlamentoda Eşit Cinsiyet Temsili’ raporuna ilişkin konuştu.
Gerçek eşit temsil için Avrupa’da da eşsözcülük sisteminin uygulanmasını tavsiye eden Uca, “HDP’nin kuruluşundan bu yana uyguladığı eşbaşkanlık sisteminde amaç iktidarı, tahakkümü paylaşmak değil, yönetim işini bir iktidar alanı olmaktan çıkarıp verimli bir ortak akıl üretme alanı haline getirmektir. Özgün ve özerk kadın meclisleri ve eşit temsil, kadını dezavantajlı durumdan çıkarıp, söz söyleyen konuma getirmektedir” dedi.
"Kadınlar yok sayılıyor"
Uca’nın konuşması şöyle:
“Raporda da belirtildiği gibi kadına yönelik şiddet, cinsiyet eşitsizliğinin bir tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır. Namus, töre, gelenek, cinsel yönelim, dayatılan yaşam tarzının reddedilmesi gibi birçok bahane ile kadınlar, şiddete, cinayete kurban gitmektedir.
“Kadına şiddeti sadece bir inanca, bir kültüre, bir bölgeye bağlamak, oraya ait görmek doğru değil. Bugün doğudan batıya, kuzeyden güneye dünyanın her yerinde kadın şiddeti ve cinayetlerle karşılaşıyoruz. Eril şiddetin dili, dini, etnik kökeni yoktur. Yüzlerce yıldır süregelen patriarkal otoritenin tezahürüdür.
"Erkek şiddetinin temelinde, kadını yok sayma, kendine bağımlı hale getirme, üstünlük kurma dürtüsü yatmaktadır. Günümüzde boşanmak isteyen kadının şiddete ve cinayete maruz kalmasının, bize erkeğin patriarkadan önemli ölçüde güç aldığını gösterir.
“Kadını eve hapseden, cinsel kimliğini, yönelimini, yaşam şeklini baskı altında bırakan, kadına var olma hakkı tanımayan patriarkadan kapitalizm de beslenmektedir. Kapitalist sistemin yarattığı estetik algı standartlarına uymadığı için şiddete uğrayan kadınlara her yerde tanık olmaktayız. Televizyon dizilerindeki senaryolarda, kadınları kendilerini aşağılayan kısıtlayan ya da zorla evlendirildikleri adamlara âşık olmaları sağlanır.
"Bunu maalesef birçok ülkenin televizyon dizilerinde, filmlerinde görmek mümkün. Gazetelerde ise kadın cinayetleri, namus ve aşk cinayeti olarak adlandırılıp, bu cinayetler bir şekilde meşru gösterilmektedir.
"Ne yazık ki hala kadınlar, topluma yerleşmiş kadın algısını değiştirmek için birçok alanda ve birçok unsurla aynı anda mücadele etmek zorunda kalmaktadırlar. İstanbul Sözleşmesini ve kadın koruma kanunlarını etkin bir şekilde uygulamak kadını şiddetten önemli bir oranda korur, yaşatır. Bunun yanı sıra; toplumsal cinsiyet eşitliğinin eğitim müfredatında bulunması gerekmektedir.
"Öte yandan, medyada, dizilerde, gazete ve televizyon haberlerinde kadınlarla ilgili dilin değişmesi gerekmektedir. Kadınların emeği, özgürlük mücadelesi eril zihniyeti dağıtacaktır. Bunun için dünyanın her yerindeki kadınların ortak mücadelesi hiç durmadan devam edecektir." (EMK)