Tunuslu yayıncı-gazeteci Sihem Bensédrine, "Paris'te bana 'Tunus kentlerinde deve ile mi seyahat ediyorsunuz?' diye sormuşlardı. Kendimi Marksist olarak tanımlasam da o dönem içimde karşı konulmaz bir Oruç tutma isteği uyandı" diye konuştu.
Faslı hukukçu Maria Bahnini, ülkesindeki katı durumu gözler önüne seriyor: "Fas'ta bunu tartışmak kolay değil. Biz Fransa'daki tartışmaları izliyor, vekaletle yaşıyoruz"
Liberation gazetesi Fransa'da süren "başörtüsü" tartışmaları çerçevesinde Cezayir, Tunus ve Fas'ın öncü üç kadının görüşlerine yer verdi.
Ghezali: "Toplumsal güç sınanıyor"
* Başörtüsüne dört elle sarılan genç kızlar, ya skandal ya da uygun olan arasında bir tercih yaptı. Ancak, burada özellikle, politik, kültürel ve ekonomik her bir çoğunluğun toplumda simgeler üzerindeki tekelinin tartışıldığına tanık oluyoruz.
* Laik toplumda başörtülerini sergileyen kızların karşısında Müslüman toplumda bunu yapmayı reddeden kızlar var. Her iki durumda da, kurulu düzenin bozulmasına duyulan aynı tepki var. Bir örnekte dine, diğer örnekte ise laik düzene saygının ön plana çıkması yalnızca görünüşte çelişkili bir durum.
* Sonuçta, görülen, özgürlüğün verdiği itici güçle, kişilerin egemen kurallara karşı baskıcı bir mekanizmayı harekete geçiriyor olmalarıdır. Baskının meşru hale getirilmesinin temel dayanağı her zaman şu "garipseme" faktörüdür.
Ne kötülük, ne iyilik ekseni, ne Truva atı ne de inanç şehitliği söz konusudur. İşin içinde, kendisini oluşturan fertlerine saygı gösteren bir toplumsal gücün sınanması vardır.
* Hiçbir çoğunluk, kendi simge tekeline kolay kolay itiraz edilmesine izin vermez.
Bensédrine: "Tepkiden oruç tutmak istedim"
* Geçen gün, başkent Tunus'tan Hamburg'a giden uçakta, taze, beyaz yüzlü bir kız uçak havalanırken başörtüsünü taktı. Bu tercih bu kadar önemli ise, niçin Hamburg'da takıyor da Tunus'ta takmıyor? Bu bana Fransa'daki eğitim dönemimi hatırlattı.
* Ailem muhafazakar, Müslüman'dı ama ben de Fransız Edebiyatı bölümünü bitirmiştim. Bu çatışmayı ancak Paris'e vardığımda yaşadım. Paris'teki okuldaki elit kız arkadaşlarım, bana sıradan bir ırkçı ifadeyle, "Tunus kentlerinde deve ile mi seyahat ediyorsunuz?" diye sormuşlardı. O dönem kendimi Marksist olarak tanımlasam da içimde karşı konulamaz bir Oruç tutma arzusu uyandı. Bir farklılığımı gösterme ihtiyacı duyuyordum.
* O genç Fransız kızlarının anlıyorum : Başka bir seviye ile başa çıkamadıklarına göre, ilk akıllarına gelenle bu mücadeleyi verecekler. Ama stratejik bakış açısıyla, en iyi mücadele aracını tercih ettiklerini söyleyebilir miyiz?
"Ayıp gören değer sisteminin parçası"
* Bu tutum içeriden değerlendirildiğinde, başörtüsü, kadın vücudunu "belli başına bir ayıp" gören değerler sisteminin bir parçası. Kadının sadece vücut olarak görülüyorsa, erkekler de kendilerini tutamayan (buna karşılık kadınlar, arzu duymayanlar olduğuna göre) hayvansı tavırlı olduklarına göre, kadınları örtmek gerekir.
* Bunu, bütün gücümle reddediyorum. Fransa'daki bu tartışma, sivil hayatta güvenliğe dair eski bir eğilimi ortaya koyuyor. Ondan sonra sıra, cebinde hazır (yanlış) çözümlerle gelenlere gelecek: Yasa, Komisyon. Fransa, kendi kimliği konusunda bile zayıf düşmüş görünüyor.
Bahnini: "Başörtüsü korumuyor onları sergiliyor"
* Kuran'daki görüşlere bakacak olursak, başörtüsünün amacı kadınların dikkatleri ve bakışları üzerine çekmemesidir. Oysa ki, Fransız kızlar başörtüsünü dikkat çekmemek için değil, tam tersine görünür hale gelmek için takıyorlar. Düşünün, sıkıntı duymadan medyaya bile çıkıyorlar. Başörtüsü onlar korumuyor ama sergiliyor.
* Kızların ağabeylerine karşı başarılarıyla öne çıktıkları en önemli mekanlar olan okullar çok önemli.
* Asıl kimliğe, kökene anlaşılmaz dönüşü simgeleyen başörtüsü, bu kızların tam olarak birer Fransız olarak algılanmadıklarını hissettiklerini de gösteriyor.
* Fas'ta, gün geçtikte daha çok kadın, "İslami başörtüsü"nü takıyor. Bundan kimseyi şaşırmayan geleneksel başörtüsünü kastetmiyoruz. Söz konusu olan, İran veya başka yerlerden ithal edilen siyasi bir simge olan başörtüsü. Bundan 15 yıl önce böyle değildi. Etrafımız çevrilmediği halde böyle hissediyoruz. Fas'ta bunu tartışmak kolay değil. Fransa'daki tartışmaları izliyor, vekaletle yaşıyoruz.
"Başörtüsü için yasaya karşıyım"
* Bu durum bizde yeni bir sürece yol açtı. Düşünmeyi bıraktık: destekliyor muyuz, karşı mıyız? O kadar. Kadınların tavrı gerçekten çok keskin. Başörtüsünü bir tehdit olarak gören kadınlar, tepkiden Fransa'da başörtüsünün yasaklanmasını istiyorlar.
* Felsefi olarak ve bir hukukçu olarak, başörtüsü için yasa çıkarılmasına karşıyım. Yasanın temeli, genel ilkeler ortaya koymaktır. Oysa ki, başörtüsü ile ilgili bir yasa, ters bir amaca hizmet eder, çizdiği bir yığın istisna ve dışlama ile cemaatçılığı arttırır.
Chirac bekleniyor
Fransa, Cumhurbaşkanı Chirac'ın Stasi Komisyonu' raporu sonrası okullarda ve kamu alanında Laikliğe ilişkin getirilen öneriler hakkındaki kararını bekliyor.
Hatırlanacağı üzere, Stasi Komisyonu, Lise son sınıfına kadar okullarda simge olarak Yahudilerde kippa, Müslümanlarda başörtüsü, Hıristiyanlarda ise büyük hacın yasaklanması doğrultusunda rapor vermişti.
Bir başka öneri ise, Kipur ve Kurban Bayramı'nda Fransa'da okulların tatil edilmesi oldu. Ancak Başbakan Jean-Pierre Raffarin, buna sıcak bakmadığının mesajını verdi bile : "Komisyon bu konuyu çok tartıştı mı, bilmiyorum ama, bu kamuoyunda bir süre daha tartışılmalı". (EÖ)
* Çeviren : Erol Önderoğlu