Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH), İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Gezi Direnişinin birinci yılında bir rapor yayınladı.
“Bir yılın ardından Gezi: Cadı avcılığı, emniyet görevlilerinin dokunulmazlığı ve hak ve özgürlüklerin daralan alanları" başlıklı rapor dört bölüm ve 30 sayfa.
Rapor hem resmi açıklamalar ve eylemleri hem de olaylardan etkilenen kişilerin hem de aralarında FIDH üyesi olan İHD ve TİHV’in de yer aldığı yerel sivil toplum örgütlerinin rapor ve tanıklıklarını dikkate alıyor.
Bağımsız araştırma talebi
Raporda Türkiye makamlarından ve uluslararası topluluktan, Gezi protestoları sırasında yasaları uygulamakla görevli merciler tarafından işlenilen tüm insan hakları ihlali vakaları için uluslararası düzeyde denetlenen, bağımsız bir araştırma başlatılmasını talep ediliyor.
“Buna ilaveten, uluslararası topluluk, barışçıl gösterilere orantısız güç ile karşılık verilmeye devam ettiği sürece, gösteri denetleme teçhizatlarının Türkiye’ye satış ve ithalatını askıya almalı ve yasaklamalıdır.”
FIDH Başkanı Karim Lahidji rapora dair "Türk makamları, sadece insan hakları ihlallerinden sorumlu olanlardan hesap sorma konusunda hiç bir irade göstermemekle kalmıyor, protestolara katılan veya konu hakkında beyanda bulunanlara karşı yürütülen bir cadı avına bilfiil iştirak ediyorlar" açıklamasında bulundu.
“Sorumlular hüküm giymedi”
Rapordan başlıklar şöyle:
* Rapor, orantısız polis gücü kullanımı ve sokaklardaki şiddet içermeyen gösterilerin sistematik bir şekilde engellenmesini de belgeliyor. Kalabalığı dağıtmak için kullanılması gereken göz yaşartıcı bomba kapsülleri, sistematik olarak göstericilere karşı öldürücü silah olarak kullanılıyor.
* Polis şiddeti Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan ve Berkin Elvan’ın ölümüne yol açtı.
* İrfan Tuna, Zeynep Eryaşar ve Selim Önder göz yaşartıcı gaz bombasını soluduğu için hayatını kaybetti.
* Protestoların ilk 60 gününde, en az 43’ü ağır olmak üzere, 8 bin 163 kişi yaralanmıştır.
* "Gezi protestolarından" bir yıl sonra göstericilere karşı kullanılan şiddettin sorumlularından hiçbiri hüküm giymedi. 5 bin 653 barışçıl gösterici hakkında 97 dava açıldı. Türkiye makamları geçen bu yıl içinde ülkedeki hak ve özgürlükler alanını giderek daraltan bir dizi yasayı kabul ettiklerini de ortaya koymaktadır.
“Özgürlüğü kısıtlayan yasalar yürürlükte”
* Adalet talep eden polis şiddeti kurbanları, davalarının mahkemeye taşınması ve adaletin yerini bulması konusunda cumhuriyet savcılarının bariz isteksiz yaklaşımı ile karşı karşıya kalıyorlar. Savcılar ve kamu yetkilileri insan hakları ihlallerinde bulunanların takibatı konusunda ise acele etmedikleri gibi bu yönde hiçbir irade d sergilemiyorlar. Bunun sonucunda cezasızlık hali hüküm sürmeye devam etmekte.
* Savcılar, barışçıl göstericilerin, medya mensuplarının, sosyal medya kullanıcılarının ve hatta yaralılara acil yardımda bulunan sağlık görevlilerinin peşine düşmek konusunda aktif bir kararlılık içinde.
* Gezi hareketine yönelik bu bastırma eylemi, sokakların ve mahkeme salonlarının ötesinde, hak ve özgürlükleri sınırlayan ve bütün gücü yürütmenin ellerine teslim eden yasal düzenlemelerle de kendini gösterdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, yargıyı yürütmeye bağlayan, acil durumda ilk yardımı suç haline getiren, yürütmenin internet üzerindeki kontrolünü arttıran ve ifade ve bilgi alma özgürlüğünü daha da kısıtlayan yasaları kabul etti. (BK)