İsrail ve İşgal Altındaki Topraklar'da ateşkes için sürdürülen son müzakerelerde çok fazla "güvenlik" ten söz edilmesine rağmen insan haklarından çok az veya hiç söz edilmedi. Ne var ki insan hakları bu çatışmanın tam ortasında ve insan hakları, ateşkes konuşmaları gündeminde kesin olarak yer almadığı takdirde ne kalıcı bir ateşkes, ne de sürdürebilir bir barış gerçekleşebilir. Filistinli ve İsrailliler mülteci kamplarının yollarında ve İsrail kentlerinin sokaklarında katledilmeye devam edecektir.
Silahlı Filistinliler, bir kaç olayda uluslararası insani hukukun temel ilkelerini ihlal etti. Sivillerin kasten hedef alınması, kadını ve çocukların bulunduğu yerlerin bombalanması, bir genç kıza sokak ortasında ateş açılması, yollardaki araçların gelişigüzel hedef alınması ve esir olarak tutulanların öldürülmesi kabul edilemez.
Bu eylemler şok edicidir. Ancak bunlar son 18 ayın hemen her gün, saat ve hatta dakikasında İsrailli yetkililerin Filistinlilere yönelik gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerini ve Cenevre Sözleşmeleri'nin ağır ihlallerini haklı çıkaramaz.
İsrail kuvvetleri ısrarla, yaşamsal tehlike olmamasına rağmen öldürmeler
gerçekleştirdi. İsrail yetkililerinin bu kanun dışı öldürmelerle ilgili uygun soruşturmalar yürütmemesi Filistinlilerin hayatlarının değersiz olduğu mesajını iletmektedir. 600'den fazla Filistinlinin evi sistematik olarak yıkılmış ve büyük çoğunluğu çocuk olan binlerce kişi evsiz kalmıştır.
Batı Şeria ve Gazze'deki yüzden fazla kontrol noktası intihar bombalamalarını durduramamıştır. Köy ve kasabaların kapatılması hareket özgürlüğünün reddidir ve anlaşılıyor ki Filistin halkını taciz etmek, top yekün cezalandırmak, sindirmek ve aşağılamak amacıyla uygulanmaktadır.
İki hafta önce Uluslararası Af Örgütü heyeti İsrail ordusunun mülteci kampları dahil kentlere yaptıkları saldırıları araştırdı. Her olayda bölgeye arabaların, duvarların üzerinden geçerek, evleri ve dükkan vitrinlerini yıkarak tanklar girmiştir. Yoğun nüfuslu yerleşim bölgelerinde ağır ateş açılmıştır. "Aranan" kişilerin veya canlı bombacıların ailelerinin evleri, çevredeki diğer bütün binalarda ağır hasar vererek havaya uçurulmuştur.
Sokağa çıkma yasağı uygulanan kamplarda elektrik, su ve telefonlar 9 gün boyunca kesilmiştir. Birçok kampta 15-45 yaş arasındaki erkek Filistinlilere bir toplanma noktasına bildirimde bulunmaları emredilmiş ve yüzlercesi tutuklanmıştır.İlk 24 saat boyunca kelepçeli, gözleri bağlı, yemek, battaniye verilmeden ve tuvalete gitmelerine izin verilmeden tutulmuşlardır. 10gün sonra 2.500 civarındaki keyfi tutulanlardan yaklaşık 100 tanesi gözaltında tutulmaya devam etmektedir.
Ayrıca, nüfusu incitmek ve aşağılamak amacıyla yapıldığı anlaşılan bir biçimde, apartmanları işgal eden İsrail askerleri sistematik olarak içlerini tahrip etmiştir: giysiler parçalanmış, dolapların içi yerlere saçılmış, televizyonlar merdivenlerden aşağıya atılmış ve bir Kuran parçalanarak etrafa dağıtılmıştır.
UAÖ heyetinde bulunan bağımsız bir askeri danışman, "Ya İsrail ordusu tamamen disiplinsiz, ya da savaş yasalarına aykırı davranmaları emredilmiş" demiştir.
Sayın Başkan,
Kullanacağımız dil, eğer halen sürmekte olan saldırıları anlatıyor olsaydık, çok daha güçlü olacaktı.
İsrail Savunma Kuvvetlerinin (İSK) akınları sırasında aralarında 2 doktorun da bulunduğu 6 tıbbi yardım çalışanı kanun dışı olarak öldürüldü.Aralarında Uluslararası Kızıl Haç Komitesinin de ambulanslarının bulunduğu ambulanslara ısrarla ateş açıldı.Tıbbi tarafsızlık temel ilkesine bu tip saldırılar Cenvere Sözleşmelerinin açık ihlalidir. Tulkaren Kızılay yöneticisi heyetimize artık hastaları ambulans yerine taksiyle nakletmenin daha güvenli olduğunu söylemiştir.
Sayın Başkan,
İnsan Hakları Komisyonu, barış sürecine katılan tüm hükümetlere, insan haklarının gözardı edilemeyeceğine dair güçlü bir mesaj iletmelidir.
BM Soruşturma Komisyonu'nun, uluslararası insan hakları gözlemcilerinin acilen bölgeye yerleştirilmeleri için yaptığı çağrının üstünden bir yıldan fazla bir zaman geçti.
Aralarında yüzlerce İsrailli ve Filistinli çocuğun da bulunduğu binden fazla Filistinli ve 300'den fazla İsraillinin öldüğü şu dönemde, uluslararası topluluğun bu tip bir koruma oluşturmayı geciktirmesinin Filistinlilerin yaşamları ve insan haklarının, İsraillilerin de yaşamlarının kurban edildiği her zamankinden çok daha açıktır.
UAÖ Komisyon üyelerine tüm kararlarda bir uzlaşmaya varmaları için her türlü çabayı göstermeye davet etmektedir. Güvenlik yalnızca insan haklarına bütünlüklü saygıyla elde edilebilir, insan haklarını bedel olarak ödeyerek değil. (BB)