Direktife göre, televizyon yayını; kamu tarafından alınması amaçlanan televizyon programlarının şifreli veya şifresiz şekilde, uydu yayını da dahil olmak üzere kablodan veya havadan ilk iletimidir.
Televizyon program hizmetlerinin oluşturulmasında editoryal sorumluluğa sahip olan ve bunları ileten veya üçüncü kişiler tarafından iletimini sağlayan gerçek veya tüzel kişiler ise "yayıncı"dır.
Sürekli tartışma konusu olan reklam veya aldatıcı reklamın tanımı da verilmiştir. Buna göre televizyon reklamı, ücret karşılığı veya benzeri bir düşünceyle yayınlanan her türlü duyurudur. Bir başka deyişle ticaret, iş veya meslekle ilgili bir kamu veya özel teşebbüsün tanıtımı, mal veya hizmet teminini geliştirmek amacıyla yapılan yayın demektir.
Yayıncı tarafından reklam yapma maksadıyla ve kamuyu yanlış yönlendirecek şekilde, malların, hizmetlerin, ismin, ticari markanın veya mamul üreticisinin veya hizmet sağlayıcısının faaliyetlerinin programlardaki kelimelerle veya resimlerle tanıtımı ise aldatıcı reklamdır.
Böyle bir tanıtımın özellikle para karşılığı veya benzer nedenlerle bir amaca yönelik yapıldığı kabul edilir. Tele-alışveriş ise; taşınmaz mallar, hak ve yükümlülüklerin de dahil olduğu ürün ve hizmetlerin temini için bir ücret karşılığında doğrudan kamuya yönelik yapılan yayınlardır.
Yine sıkça konuşulan "sponsorluk" Direktifte tanımlanmaktadır. Sponsorluk; televizyon yayıncılığında veya görsel-işitsel eserlerin üretiminde yer almayan bir kamu girişimcisi veya özel bir girişimcinin, kendi adını, imajını, markasını, faaliyetlerini veya ürünlerini tanıtmak amacıyla televizyon programlarını finanse etmek için yaptığı her türlü katkı anlamına gelir.
Avrupa Konseyi üyesi her devlet, yargı yetkisi dahilindeki yayıncılar tarafından iletilen tüm televizyon yayınlarının, o üye devlet halkına yönelik olarak yapılan yayınlara uygulanan yasa sisteminin kurallarına uygun olmasını sağlaması gerekmektedir.
Üye devletler, yayın alma özgürlüğünü teminat altına alacaklar ve diğer Üye Devletlerden gelen televizyon yayınlarının kendi toprakları üzerinde yeniden iletimini, yönerge ile düzenlenen alanlar çerçevesinde sınırlamayacaklardır.
Küçüklerin ve kamu düzeninin korunması amacıyla üye devletler, yargı yetkileri dahilindeki yayıncıların televizyon yayınlarında, çocukların fiziksel, zihinsel veya ahlaki gelişimlerini ciddi şekilde olumsuz etkileyebilecek programlara ve özellikle pornografi veya gereksiz şiddet içeren programlara yer vermemeleri için gereken önlemleri alacaklardır. Üye devletler, ırk, cinsiyet, din veya milliyetçilik bazında kin ve nefret duygularına sevk eden unsurlara yayınlarda yer verilmemesini temin ederler.
Direktifte Cevap Hakkı düzenlenmiştir. Medeni, idari veya ceza hukuku çerçevesinde üye devletlerce kabul edilen diğer hükümlere karşı önyargısız olarak, bir televizyon programındaki yanlış iddialar nedeniyle yasal çıkarları zarar gören, özellikle ünlü gerçek veya tüzel kişiler, milliyetine bakılmaksızın, cevap hakkına veya benzeri bir hakka sahip olmalıdır. Üye devletler, cevap hakkı veya benzeri bir hakkın, makul olmayan şartlar ileri sürülerek engellenmemesini temin etmelidirler.
Cevap hakkı tanınması için yapılan başvuruyu izleyen makul bir süre içinde, ilgili programa uygun bir tarzda ve zamanda cevap hakkı yayınlanmalıdır. Üye devletler, cevap hakkının veya benzeri telafinin oluşturulabilmesi için gerekli yasal önlemleri alırlar ve bu hakkın uygulanması için takip edilecek prosedürü belirlerler.
Özellikle yeterli bir zaman dilimine izin verilmesini ve prosedürün, cevap hakkı veya benzeri telafilerin diğer üye devletlerde yerleşik veya orada kurulan gerçek veya tüzel kişiler tarafından tam olarak uygulanabilmesini sağlamalıdırlar.
Cevap hakkı veya benzeri telafilerden yararlanmak için yapılan bir başvuru, eğer böyle bir cevap açıklanan koşullara uygun değilse, ceza gerektiren bir eylem içeriyorsa, yayıncıyı özel hukuk kurallarına göre sorumlu hale getiriyorsa ve kamu ahlakı standartlarını aşıyorsa reddedilebilir.
Cevap hakkı veya benzeri telafilerin kullanılmasıyla ilgili anlaşmazlıklar yasal incelemeye tabi olduğunda uygulanacak işlemler için iç hukukta yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Televizyon programlarının üretim ve dağıtımının geliştirilmesini de düzenleyen Direktif üye devletler tarafından 31 Aralık 1998 tarihine kadar iç hukuklarında içselleştirilecekti. Yani her üye devlet yasalarını, idari düzenlemelerini bu Direktife uygun hale getirecekti.
Türkiye'de televizyon yayınlarını düzenleyen 3984 sayılı yasa en büyük değişikliğini 2002 yılında yaşamış ve büyük oranda değişikliğe uğratılmıştır. Ancak Anayasa Mahkemesi kararı ile bazı maddeleri iptal edilmiştir. RTÜK yasası dahil, henüz Direktiflere uygun olan yasal ve idari düzenlemeler tamamlanmamıştır. (Fİ/BA)