Denizlide Gözlem gazetesinin sorularını yanıtlayan Bakan Tüzmen, "ABD ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin tekstil ihracatı konusunda kaybedilmemesi gereken pazarlar olduğunu" belirtti, ihracatçıya AB'ye yeni katılacak ülkeler ile gelir seviyesi yükselen Arap ülkelerine yönelmelerini önerdi.
"Spekülasyon yok reel olarak gelişiyoruz"
Irak savaşının ardından iç piyasalardaki hareketliliği ve ABD'den gelecek hibe ve kredi ile ilgili spekülasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben spekülasyonlarla hareket etmiyorum. Bence şu anda Türkiye'nin mevcut ihracat artışına bakarak reel rakamlardan hareket etmemiz gerekiyor. İlk üç aylık rakamımız geçen yılın üç ayıyla kıyaslandığı zaman ortalama yüzde 34.8'lik bir ihracat artışımız var. Önemli olan da bu.
Tekstil ve konfeksiyonda, özellikle Denizlili ihracatçılarımızın siparişlerinde artışlar var. Reel sektörle yaptığım birebir görüşmelerde kesinlikle daha fazla oranda sipariş aldıklarını, dünyadaki önemli ithalatçıların bazı bölgelerden alamayacakları ithalatlarını da Türkiye'ye kaydırdıklarını gözlemliyorum.
Türk ekonomisi için ABD'den gelecek 1 milyar dolar çok mu önemli?
Hayır. Yapılan bütün görüşmelerde Türkiye uluslararası arenada, kendi ulusal çıkarları doğrultusunda prensiplerini belirlemeye çalıştı. Türkiye hiçbir şeyi pazarlık konusu etmedi, sadece kendi tezini anlatmaya çalıştı. Irak'ın, yani yanı başındaki komşusunun Türkiye için ne kadar önemli olduğunu, barışçı bir çözümün hem bu bölge için hem bütün dünya için en doğrusu olacağını söylemeye çalıştı. Türkiye gayet soğukkanlı bir şekilde onurlu bir mücadele verdi.
Türk ihracatçısına Avrupa ve Amerika pazarlarından başka önerebileceğiniz pazarlar ya da başka ülkeler var mı?
Bizim özellikle tekstil, konfeksiyon ihracatımızın yüzde 64'ünü AB ülkeleri oluşturuyor. Özellikle Türkiye'yi son 10-15 yıl içinde geldiği noktada çok önemli bir pazar olarak görüyoruz. Kaldı ki; bugüne kadar yaptığımız ihracatta özellikle kota konulan diğer ülkelerin arasında Türkiye, Avrupa pazarlarında kotasız bir şekilde rahatlıkla mal satma becerisine sahip olmuştur.
2005'lerden sonra durum değişecek, şekillenecek yeni rekabet ortamına göre Türkiye'nin de çalışmalarını yapması gerekir. Yani Amerika da bizim hiç ihmal edemeyeceğimiz çok önemli bir pazardır.
2005 sonrası dünya düzeninde, özellikle Dünya Ticaret Örgütü normları çerçevesinde oluşacak rekabet ortamında yine bizim kendi ürünlerimizi dünya ülkeleriyle rekabet edebilir bir şekilde daha kaliteli, daha üst gelir grubuna hitap edecek, kendi modasını ve kendi markasını yaratacak ürünlerle bu
Irak'ta meydana gelebilecek büyük petrol yangınlarının Türkiye'de açabileceği felaketlere yönelik çalışmalar var mı?
Çevre Bakanlığı'nda özellikle bu konudaki çalışmalar aralıksız sürdürülür. Geçmişte de bu yapıldı. Bizim ölçüm istasyonlarımız vardır. Özellikle Türkiye'nin 20 ayrı bölgesinde meteoroloji istasyonları vasıtasıyla yine hava ve nem açısından ölçümler ve su açısından da test ölçümleri yaparız.
Yani dakika dakika, saniye saniye kirlilik açısından Türkiye'nin sularında incelemeler yapılmaktadır. Ayrıca mobil istasyonlarımız da bu konuda hazır halde bekliyorlar. Çevre Bakanlığı bütün elemanlarıyla herhangi bir çevre kirliliğine neden olacak herhangi bir yeni gelişme olursa anında önlem alacak şekilde kendi eleman, personel ve teçhizatıyla hazır bir şekilde çalışıyor.
Doğabilecek sorunlara karşı ek bir bütçe ayrıldı mı?
Çevre Bakanlığı bütçesine de mecburen uygulanan kısıtlamalar yapıldı. Ek bütçe ancak daha sonra. Şu anda bütçemiz yeni geçti. Daha sonra imkanlı hale gelirse birtakım harcamaların yapılması o zaman gündeme getirilecek bir şeydir. Şu anda mevcut bütçesiyle, mevcut makine, donanım ve ekipmanıyla bu işleri yapıyor.
"Milli menfaatimiz neyi gerektirdiyse onu yaptık"
58. ve 59. Hükümetler savaş konusunda gereken tavrı gösterdi mi sizce?
Herkes artık belli bir bilgi eşiğine geldiği için olayları daha objektif bir şekilde değerlendirme imkanına sahip oldu. İlk başta yapılan değerlendirmeler maalesef bilgi eksikliğinden kaynaklanan değerlendirmelerdi. Ben şu anda Türkiye'deki bütün vatandaşların aynı noktada birleştiğini düşünüyorum. Baktığınız zaman hükümetiyle, askeriyle hepsi beraber ortak noktada. Bazı talihsiz açıklamalar olabilir ancak onların da kötü niyetle yapıldığını zannetmiyorum.
Bence bilgi eksikliğinden kaynaklanan açıklamalardır bunlar. Dolayısıyla bilgi birikiminin herkes tarafından belli bir düzeyde eşitlendiği noktada herkes doğruyu bulacaktır. Türkiye gerek 58. gerek 59. Hükümetleri'yle bu yanı başımızda meydana gelen hadiseyi çok büyük bir soğukkanlılıkla ve kendi tarihinin kendisine verdiği birikimle almış ve bugünlere kadar getirmiştir. Milli menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yapmıştır.(NK)