Tuzla Tersaneler Bölgesi Izleme ve Inceleme Komisyonu Ocak 2008'de Tuzla tersaneler bölgesindeki çalısma koşulları ve önlenebilir seri iş kazalarıyla ilgili bir rapor hazırladı.
Liman Tersane Gemi Yapım ve Onarım Isçileri Sendikası (Limter-İş), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK),
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, İstanbul Tabip Odası, İstanbul İşçi Sağlığı Enstitüsü'nün oluşturduğu Tuzla Tersaneler Bölgesi İzleme ve İnceleme Komisyonu'nun raporda ölümlerin önlenmesi için önerileri şöyle:
- Tuzla’da ölümler, iş kazaları seri olarak devam ediyor: Mevzuattaki İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine ilişkin maddelerin eksiksiz uygulanmasını saglayacak, uygun denetimleri yapacak, işveren bu maddeleri uygulamadıgı takdirde sonuç saglayacak ağırlıkta yaptırımları uygulayacak merci Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’dır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği binlerce bölünmüş işletmenin insafına kalmışken, gemi standartları onlarca farklı aşamada bizzat tersane sahibi ana işveren adına çeşitli kuruluşlarca (Türk Loydu gibi) formel olarak kontrol edilmektedir. Bu kuruluşların işin kalitesini oldugu kadar, iş sürecini güvenlik ve işçi sağlığı açısından da kontrol etmelerine yönelik düzenlemelere gidilmelidir.
- Asıl iş olan gemi yapımının bölünerek İş Yasası’na aykırı olarak asıl işveren –alt işveren ilişkisi kurulması takibe alınmalı ve bu hukuk dışı durum giderilmelidir. Gemi yapım sürecinin asıl iş alanı olan çelik profil ve sac işleme işinin İş Yasası’na aykırı olarak çeşitli tanımlar altında alt işverene de denilen taşerona verilmesinin kayıt dışılıga neden olduğu aşikardır. Bu durum, ucuz işgücü sağlamak amaçlı olarak iş güvencesiz, sigortasız veya kısmi sigortalı ve iş güvenligi olmadan işçi çalıştırılmasına ve önlenebilir iş kazalarına yol açmaktadır. Aynı zamanda bu durumun hukuk dışılığının tespit edilmesi ve gereğinin yerine getirilmesi sağlanmalıdır. Talebimiz, Sosyal Sigortalar Primlerinin ana işveren (tersane) tarafından ve alınan ücret üzerinden ödenmesi ile her türlü kayıt-dışılığın önüne geçilmesidir.
- Yalnızca ana işverende kadrolu çalışan azınlık için degil, fiiliyatta üretimin yüzde doksana varan kısmını gerçekleştiren alt işveren işçilerinden de sorumlu olan işyeri hekimleri bulundurulmalıdır.
- İş güvenliğinden sorumlu mühendis ya da teknik elemanın işverenlere karşı denetim bağımsızlığı saglanmalı, efektif bir üretim süreci kontrolü gerçekleştirilmelidir.
- Her tersanede, işçi sayısının elliyi aşmasına bakılmadan, işin ağır ve tehlikeli olma niteliği dikkate alınarak revir (işyeri sağlık birimi) ve ambulans bulundurulması sağlanmalıdır.
- Gemi İnşa Sanayicileri Birliği’nin 2005’te işletmeye başladıgı polikliniğin ve iş kazası geçiren işçileri öncelikle yönlendirdikleri Tuzla civarındaki özel hastanelerin kayıtlarının, kayıt tutma ve bildirme pratiklerinin, donanımının, yeterliliğinin Türk Tabipleri Birliği, SSK ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yetkili birimleri tarafından denetlenmesi gerekmektedir. Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde yapılan üretimin ağır ve tehlikeli iş kolu olduğu, isçi sayısının on binler mertebesinde olduğu göz önünde bulundurularak Tuzla Bölgesi’nde yalnızca tersanelere yönelik tam teçhizatlı bir Kamu Hastanesi kurulmalıdır.
- Gemi inşaat ve tamirat işleri, 16 Haziran 2004 tarihli 25494 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği” kapsamındadır. Bu yönetmeliğin 5. maddesinde işe alınan isçiler için “işe giriş hekim raporu” (ağır işlerde çalışabilir raporu) düzenlenmesi ve her yıl işçinin periyodik olarak sağlık kontrolünden geçirilmesi, bunun rapor haline getirilerek işçinin dosyasında tutulması zorunludur. Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde bu raporu düzenlenme yetkisi olan işyeri hekimi sayısının, son Çalısma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı raporunda belirtildiği gibi 30 oldugu görüldüğünde, bu hizmetin gerektiği gibi yerine getirilip getirilmediği sorgulanmalıdır. GİSBİR bünyesindeki polikliniğin donanımının da 25 bini aşkın işçinin çalıştığı Tuzla Tersaneler Bölgesi’ndeki tüm işçilere sağlık hizmeti verecek yeterlilikte olup olmadığı incelenmelidir.
- İş Yasası’nda belirtilen, ama uygulanmayan sosyal haklar (asıl ücret üzerinden ve düzenli sosyal sigorta ödemeleri, kıdem, ihbar tazminatları, mesai ücretlerinin ödenmesi, hafta sonu tatili, dini ve resmi bayram tatillerinde uygulanması, “İtibari Hizmet” hakkının sadece kadrolu degil, tersanelerde ağır ve tehlikeli işleri yerine getiren tüm işçiler tarafından kullanılabilmesi) saglanmalıdır. Bu hakların sağlanıp sağlanmadıgı habersiz ve derinlemesine yapılan teftişlerle kontrol edilmelidir.
- 15 saate kadar varabilen toplam çalışma saatleri ve fazla mesailer fiili bir mecburiyet olmaktan çıkarılmalıdır. Ağır ve tehlikeli bir iş kolu olan ve maksimum dikkat gerektiren tersane mesaisinde, işverenler tarafından günde 7,5 saat, haftada 37,5 saat sınırlandırılmasına riayet edilmelidir. Zira tersanelerdeki asıl işlerden biri olan kaynak işleri türleri, 15 Nisan 2004 tarihli ve 25434 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan "Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak Yedi buçuk Saat veya Daha Az Çalışması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik" kapsamına girmektedir. Bu Yönetmelik kapsamına giren işlerde fazla çalıştırma yapılamaz (Madde 7). Bu Yönetmelik tersanelerde de hayata geçirilmelidir. Uygulanması Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından denetlenmeli, yönetmeliği ihlal eden uygulamalar cezalandırılmalıdır.
- Ana işverenler, isçilerin ulaşımlarını kolaylaştırmak üzere servis sağlamalı, yemekleri çalışanların ihtiyacını karşılayacak şekilde çalışanlarla birlikte belirlemelidir. Ayrıca yemekhanelerin ve soyunma odalarının sartları, İşçi Sağlığı’nın ayrılmaz parçaları olarak taşeron ve kadrolu işçi ayrımı yapılmadan denetime ve yaptırıma tabi tutulmalıdır.
- Yukarıda özetlenen çalışma şartlarının yaşandıgı bir sektörde sendikal örgütlenme her zamankinden daha önemli gözükmektedir. Engellenebilecegi halde gerçekleşen ölümlü iş kazalarının çoğunlukla alt işveren ilişkileri içinde gerçekleştigi göz önüne alınırsa, sadece kadrolu işçilere yönelik bir örgütlemenin çalışma şartlarını iyileştiremeyeceği açıktır. Taşeron firma ve fason atölye işçilerine kadar yayılmış bir sendikal örgütlenme bu sektörde insani çalışma şartlarının teminatıdır. Bu nedenle, Tuzla’da çalışan tüm işçilere yönelik sendikal örgütleme faaliyeti yürüten DİSK’e bağlı Limter-İş üzerindeki fiili baskılara son verilmeli, sendikalı işçiler ve sendika aktivistleri işten atılmamalıdır. Ayrıca tüm çalışma hayatı için kanayan bir yara olan, sendikal örgütlenme üzerindeki yasal engeller de (noter şartı, sektör ve işyeri barajları vb.) kaldırılmalıdır.
- İş kazalarına sebebiyet verenler yargılanmalıdır. Işverenlerin, maliyet avantajını korumak amacıyla tersanede yarattıkları çalışma şartları, işçilerin ölümlerine, sakat kalmalarına ve meslek hastalıklarına yakalanmalarına neden olmaktadır.
- İş kazası veya meslek hastalığı durumunda söz konusu olan yasal süreçlerin yavaş işlemesi, bu maliyeti bir kez daha işçiler üzerine yıkmaktadır. Yargı sürecinin uzun sürmesi, mali imkansızlıklar ve baskılar nedeniyle açılamayan davalarda da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı mağdurların lehine ceza davalarının takipçisi olmalıdır. Bu destekle tersanelerdeki iş kazalarının üstünü örten ve yenilerine davetiye çıkartan “kan pazarlığı” pratiğinin önüne geçilebilir. (NZ/EZÖ)