Sezer, görüşlerini şöyle açıklıyor:
Tütünlerinizi satabildiniz mi?
Sözleşme imzalayan üreticiler tütünlerini sattılar. Sözleşme yapmayan üreticilerin tütünleriyse hâlâ ellerinde. 2002 ürünü olan bu tütünler için 2002 yılının Şubat ayında çalışmaya başlıyorsunuz. Tabi ki harcama yapmaya da. 1.5 yıl geçiyor. Tütününüz elinizde. Köylerde yayılan söylentiye göre; sözleşme yapmayanların ürünleri Tütün Borsası oluşturularak almayacakmış.
TEKEL de bu borsanın içinde yer alacakmış. Sözleşme yapanlar, hiç olmazsa ürünlerini satabildikleri için rahatlar. Ya yapmayanlar? Onlar bir yıl önceki tütünlerinin parasını almayı bırak, ne olacağını bile bilmiyorlar.
Sözleşmeli çiftçilik daha iyi öyleyse?
Hiç olur mu? Sözleşmeli çiftçilik yapanlar da bir kazanç elde edemiyor. Sözleşmeli çiftçilik yapan tütün üreticisi, borçlarını bile ödeyemez durumda. Tütüncünün hali perişan diyeceğim. Bu perişanlık da değil, yok edilme. Bize denilen şu; tütün ekerseniz yok olursunuz. Ekmesek de yokuz. Köylü ne yapacağını şaşırdı. Gözden çıkarıldık. Ben sözleşme yapmıştım, yapmasaydım tütünüm elimde kalırdı. Sattım ne oldu? Hiçbir borcumu ödeyemiyorum.
Geçmişle bugün arasındaki fark ne?
Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'nın "tütüncülüğünüzü yok edin, TEKEL'i satın" demesinden önce, tütünün kilosu büyük rakı fiyatına endeksliydi. Aşağı yukarı ortalaması oydu. Bugün büyük rakı 11 milyon 500 bin liradır. Bu sene ben sözleşmeli üreticilik yaptım. Ürünüme 4 milyon 300 lira verdiler.
Sözleşme yapanlardan 2 milyona bile tütün veren var. Eskiden büyük rakı fiyatına sattığımızda zorluk çekerdik.Şimdiki halimizi düşünün.
TEKEL'i özelleştirecekler...
TEKEL'i gözden çıkarttıkları günden itibaren biz bu hale geldik. TEKEL'in satılması elbette aleyhimize. Ama benim garibime giden şu; Köydeki eskiler bize hep Reji'yi anlatırlardı. Kolcuların yaptıklarını. Tütünlere nasıl el koyduklarını. Cumhuriyet'le Reji kalktı, TEKEL kuruldu. TEKEL'in büyümesinde, fabrikaların kurulmasında hep biz üreticilerin payı var. Onlar bizim ürettiklerimiz üzerinden kuruldu. Satıyorlar, bize sormuyorlar bile. Zaten önce bizi sattılar, yok ettiler. Şimdi TEKELİ satıp yok ediyorlar.
Tütün ekilen araziye, aynı kârlılıkta ne ekilebilir?
Bizim köyün ekilebilecek 6 bin dekar arazisi var. Bu toprak tütün için ağlıyor. Tütüne o kadar elverişli. Türkiye Elektrik Kurumu'na (TEK) su taşıyan boruların yanında 20-30 hektar domates ekiliyor, 2 bin dekar da buğday ve nohut. Köylü acından geberecek.
Çözüm ne olabilir?
Öncelikle tütünümüze ve tütüncülüğümüze sahip çıkmalıyız. Bu nasıl olabilir? Çalışanları TEKEL'in satılmasına karşı çıkıyor. Biz de onların yanında durmalıyız. Yaşamak için yapmalıyız bunu.(NK/BB)