Birincisini Türkiye'nin TV izleyicilerinin büyük bölümü izliyor, ikincisini polis!
İlgiye olan ihtiyaç
İki evin de kamuoyu ilgisine ihtiyacı var. Birinci evin derdi reyting, ikincisinin ise duyarlılık! Birinci evin her metrekaresinde para var, ikinci evde ise insan canı ...
Türkiye birinci eve kilitlenmiş, ikinci evdekiler ise ölüme...
Cezaevlerinde 180. gününe giren Ölüm Orucu Direnişine destek vermek için 7 kişi ölüme yattı.
Şimdi beş kişi sürdürüyorlar. Çünkü içlerinden ikisi öldü.
Gülsümhan Dönmez 9 Nisan'da yumdu gözlerini... Canan Kulaksız ise 15 Nisan'da uçup gidiverdi dünyamızdan... Canan henüz 19 yaşındaydı. Hayatının en kötü ihtimalle üçte birini bile yaşamamıştı. Sağ kalanlar devam ediyor...
İki kız kardeş
Reşit Sarı, Şenay Hanoğlu, Fatma Şener, Hülya Şimşek ve Zehra Kulaksız ...
Sonuncu soyada dikkat ediniz lütfen: Kulaksız!
19 yaşında ölümü kucaklayan Canan'ın ablası Zehra . O da aynı yolda ilerliyor. İstekleri çok da imkansız şeyler değil . Biraz anlayış. F Tipi Cezaevlerine yarı ölü vaziyetinde doldurdukları tutuklu ve hükümlüler için "bir nefes" hakkı istiyorlar. Hücrelerin kapıları ortak yaşam alanlarına açılsın.
Cezaevlerinin kapıları için bir talep yok ortada.
O kapılar bir süre önce katiller, hırsızlar, tecavüzcüler için "Dürüst Lider" tarafından açılmıştı.
Küçükarmutlu'daki eve yaygın medya "Ölüm Evi" adını taktı. Oysa oradakiler ölmek değil yaşamak istiyorlar. Sadece yaşamak değil, yaşatmak da dahil hedeflerine... İçerdekiler de yaşasın.
İnsan gibi, o kadar!
Hani oruç sahteydi?
Küçükarmutlu'daki Direniş Evi'nden, ancak iki cenaze çıktıktan sonra haber medyasının ilgisini çekebildi.
Son derece pişkince başlık atabildiler: Ölüm Evi!
Geriye dönüyoruz...
Cezaevlerinde F Tipi direnişi kırmak için başlatılan "Hayatı Söndürme Operasyonu" sırasında aynı gazeteler nasıl başlık atmışlardı hatırlıyor musunuz?
Sahte Oruç!
Aynen böyle demişlerdi. 1996 yılındaki ölümleri baz almışlar ve sormuşlardı:
-Niye ölüm yok?
Bu cümleyi kullandılar. "Niye ölmüyorsunuz?" dediler.
Şimdi hiçbir mahcubiyet izi de yok...
Acaba bu gazeteleri hazırlayan arkadaşlarımız, aynaya baktıklarında neler hissediyorlar dersiniz?
Çünkü sözünü ettiğimiz şey insan hayatı .
En kutsal hak: Yaşama Hakkı!
Ölüyorlar kına yakın
İşte şimdi ölüyorlar. Birer birer... İkişer ikişer... İçeridekiler, dışarıdakiler.
Rahatlıyor musunuz?
Keyfiniz yerinizde mi?
Ölümler de bütün suç elbette medyanın değil. Ama ne yapalım ki, biz gazeteciyiz.
Çuvaldızla ne kadar haşır neşir olursak, kuyruğumuzu o kadar dik tutabiliriz.
Ölüm Orucu'nun bir de diğer cephesi var. Ama insanlara, özellikle de gençlerine karşı bu kadar zalim olan bir devletin bulunduğu yerde, onlara söz söylemeye sıra gelemiyor.
Ölüm Oruçları'nı bir de annelerin ağzından yazmak, bu satırların yazarı için bir borçtur!
Şimdi iki ev var Türkiye'de... Biri Reyting Evi ki, kimilerine göre bu reklamlarla yıkanıp paklanmış bir genelevi anımsatıyor.
Bir de Küçükarmutlu'da "İnsan Hakları Evi" var. Duyarlılık bekliyor, insanlık bekliyor, çağdaşlık bekliyor...(NA/NU)