Türkiyeli kadınlar, emekleriyle ayakta tuttukları dünyanın hep ikinci sınıf vatandaşı olmaya karşı çıkarak, barış, eşitlik, özgürlük konusundaki taleplerini hep bir ağızdan dile getirdiler.
11 Mayıs ise Türkiyeli 43 kadının hafızasında Yunan kızkardeşleriyle buluşma tarihi olarak kalacak artık. Yunanlı kadınlar içinse aynı tarih, Türkiyeli kızkardeşlerinin enerji ve dinamizmleriyle biraraya geldiklerinde yaratacakları gücü görmelerinin tarihi olacak belki de.
Türkiye'deki yürüyüşe katılan kadınların Yunanistan yollarına dökülme hikâyesini yürüyüşe katılan Mukadder Cankoçak'tan dinledik:
"Yunanistan'a giden 43 kadın Türkiye'dendik. Bir Yunan bir de Kanadalı kadın arkadaşımızla birlikte 45 kadın gittik Yunanistan'a. Yolculuğumuz genel olarak çok zevkliydi. Sohbetler ettik. Şarkılar söyledik. Farklı farklı kadınlardık. Ama farklılıklarımızla birarada olmanın güzelliğini bir kez daha yaşadık.
Hem yolculuğumuzda hem de yürüyüşümüz sırasında bu farklılıklar zenginleştirdi bizleri. Türkiye'den giden kadınların arasında KESK, İmece Kadın Evi, DİSK ve TMMOB'dan kadın arkadaşlar vardı. Ben ÖDP'li bir kadın ve TMMOB çalışanı bir kadınım ama yürüyüşe bağımsız olarak katıldım. Yani beni oraya götüren kimliğim sadece ve sadece kadın kimliğimdi.
İzmir'den, İstanbul'dan, Antalya'dan farklı farklı kurumlardan, farklı eğitim süreçlerinden farklı yaşlardan gelmiş kırk beş kadın yolda ortak bir şarkı söyledik. Çünkü hepimizin kadın olmaktan kaynaklı ortak sorunlarımız, taleplerimiz vardı. Bunları dile getirmek istiyorduk.
Yunanistan'a gittiğimizde inanılmaz bir konuk severlik ve izzeti ikramla karşılandık. Bizi kadınların dayanışmasıyla ayakta duran bir kuruma götürdüler. Bizi ağırladılar orada. Gösterdikleri ilgi ve konuk severlik çok etkileyiciydi. Kızkardeşlik duygusu çok belirgindi yani.
Orada bir süre yürüyüş ve 2005 kadın yürüyüşü üzerine sohbet ettik. Burada birkaç saat oturduktan sonra Venizelos Meydanı'ndan yürüyüş başlatılacaktı. Yorganımızı arabada unutmak dışında bir terslik yaşamadık.
Türkiye'den katılan 43 kadın ve Yunanlı kadınlarla birlikte 50-60 kadar kadın hep birlikte Venizelos Meydanı'na gittik ve yürüyüş başladı. Heyecan verici ve çok coşkuluydu. Sloganları herkes kendi diliyle atıyordu. Sırayla attığımız bütün sloganlar çevreden bizi izleyen kadınlar tarafından da ilgiyle karşılanıyordu.
En önde Yunanca yazılmış ortak bir pankart arkasında biz de kendi pankartımızla yürüdük. Göçmen erkeklerden de yürüyüşe katılanlar da vardı. Yürüyüşün ilerleyen bölümlerinde kalabalık arttı. 100-150 kişiye ulaştı sayımız. Ama dediğim gibi erkekler de sayıları az olmakla birlikte katıldılar yürüyüşe.
Polisin herhangi bir müdahalesi olmadı. Sadece, bir ara caddedeki trafiğin engellenmesinden dolayı uyarı yaptılar. Ama Yunanlı kadınlar bu müdahaleyi caddede yürüme ısrarıyla geri püskürttüler diyebilirim. Zaten o kadar az polis vardı ki, bizim Türkiye'den pek alışkın olmadığımız bu durum biraz şaşırtmadı değil bizi.
Türkiye'yle karşılaştırınca orada daha rahat bir ortam var diyebilirim. Biz burada yapacağımız her işte, baskı ve şiddetle karşılaşma ihtimalini de değerlendirmek zorundayız. Orada böyle bir durum görmedim.
Yürüyüşten sonra, Türkçe'si Yunanistan İşçi Sendikaları Birliği olan bir kuruma gittik kadınlarla beraber. Orada kongre salonuna yürüyüş pankartımızı asarak, konuşmaları dinlemeye başladık. Yunanistan kadın temsilcisi, sendika kadın temsilcisi ve yürüyüş komitesinden bir kadın konuşmalar yaptılar.
Bütün konuşmalarda yaşanılan ortaklığın ve biraraya gelişinin verdiği heyecan ve bundan duyulan memnuniyet dikkati çekiyordu. Türkiyeli ve Yunan kadınların daha önce böyle bir ortak eylemi olmamıştı çünkü. Bu denli organize ve bu denli etkili bir birliktelik hepimizi çok mutlu etmişti.
Konuşmaların ardından 2000 kadın yürüyüşünden bu yana görüntülerden oluşan bir slayt gösterisi yapıldı. Oradan sonra da göçmen bürosunu ziyarete gittik.orada yemeklerimizi yedik. Dönüş yolculuğumuz da çok eğlenceliydi. Hepimiz kendimizi tek tek tanıtıp, yürüyüşle ilgili fikirlerimizi tartıştık. Hatta ben kendimi tanıtırken feministim dediğim için feminizm üzerine de konuştuk biraz.
Sonuç olarak, diyebilirim ki, yolculuk anından yürüyüşün bütününe ve dönüşümüze dek hissettiğim duygu, dünyanın neresinden gelirse gelsin kadınlar yanyana geldiklerinde ortak bir sorun etrafında dil tutturabiliyorlar ve bu çok umut verici bir durum".
Göyçe: "Tarihi yazan sonuçlardır"
2005 Kadın Yürüyüşü'nün organizasyonunda çok emek harcayan kurumlardan biri de KESK oldu. KESK Kadın Sekreteri Sevgi Göyçe, Türkiye ve Yunanistan yürüyüşlerinin ardından yürüyüşün her iki ülkede de çok coşkulu geçtiğini ve geleceğe dair öngörüler ortaya çıkardığını belirtti.
"2005 Dünya Kadın yürüyüşünün örgütlenmesinde çok farklı kesimlerden kadınlara ve kurumlara ulaştık. Uçan Süpürge'den Gökkuşağı Kadın Derneği'ne, KADAV'dan KADER'e varan birçok kadın kurumuna bu yürüyüş sırasında ulaştık. Bu bence bu yürüyüşün en önemli özelliklerinden birisi.
Çünkü Türkiye'de kadın hareketi bütün dinamizmine rağmen çok parçalı bir görüntü çiziyor. Ama bu yürüyüş biraraya gelmenin imkânsız olmadığını gösterdi bizlere.
Tabii birlikte iş yapmaya çalışan ve birbirinden çok farklı politik fikirlere sahip olan kadınlar arasında sıkıntılar da yaşadık. Bu birlikteliğin kadın hareketine de bir dinamizm getirebileceği öngörüsü yeteri kadar ayırt edilemedi. Bunun yanı sıra zaman zaman her grubun kendi siyasi dayatmalarından kaynaklı çatışmalar da yaşadık.
Ama bütünlüklü olarak baktığımızda şunu söyleyebilirim. Tarihi yazan sonuçlardır. Dolayısıyla sonuçların biz kadınlar açısından umut verici olduğunu ve birlikte yeni şeyler yapmak için yeterince veri sunduğunu söylemek yanlış olmaz.
Yürüyüşün Türkiye ayağıyla ilgili olarak sonuçlarına baktığımızda, önümüzdeki dönemde Türkiyeli kadınların taleplerinin yaratılması konusunda çok önemli bir adımın atılmış olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla bunun devamının gelmesi gerekir.
Biz de çabalarımıza devam etmeli ve vazgeçmemeliyiz diye düşünüyorum. 17 Ekim'e kadar, daha ortak, daha örgütlü bir dili yakalamamız mümkün. Karadeniz'de fındık toplayan kadının Çukurova'daki pamuk işçisi kadınla, Harran'daki kadınla İstanbul'daki kadının ortak taleplerinin birlikte dille getirilebilmesi çok önemli.
Yaşadığımız sıkıntıların aşılması da bu örgütlülük ve sorunlarımız etrafında örgütlü biraraya gelmemizle sağlanacaktır bence. Çünkü küresel kapitalizm kadın emeğini giderek değersiz, ucuz emek haline getiriyor. Biz kadınların da bunun karşısında daha güçlü durmamız gerek. Yunanistan'daki yürüyüşe gelince Türkiye'den kırk üç kadının oraya gitmesinin oradaki yürüyüşe ayrı bir coşku kattığını düşünüyorum.
Balkan kadınları birbirine çok benzer ve ortak problemler yaşıyorlar. Balkan ülkeleri küresel kapitalizm tarafından ucuz emek gücü pazarı olarak değerlendiriliyor.
Balkan ülkelerindeki kadınlar da bu durumdan en çok etkilenen kesim oluyor. Yunanistan'daki yürüyüşün en önemli sonucu; bu duruma karşı Balkan ülkelerindeki kadınlar olarak ortak bir dayanışma ağı oluşturulmasının önemini bize göstermesiydi.
Türkiyeli kadınlar Yunanistan'daki yürüyüşe dinamizm ve coşku kattılar. Selanikli kadınların da bu durumdan çok etkilendiklerini gördüm orada. Başarılı bir yürüyüş olduğunu düşünüyorum. Son olarak da yürüyüş esnasında, özelikle biz Türkiyeli kadınlar siyasal gerilimlerin ve savaşların yoğun olduğu bir bölgeden gittiğimiz için, gerek Ortadoğu'da gerekse dünyanın başka yerlerinde yaşanan savaşlara karşı barış talebimizi dile getirdik.
Siyasal gerilimlerin ve güç kavgalarının bir kenara bırakılıp barıştan yana bir dünyanın kurulmasının kadınların ortak talebi olduğunu bir kez daha sloganlarımızla söyledik".(BD/EÜ)